NATO'nun Norveç'te gerçekleştirdiği bir tatbikatta, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın düşman hedefler olarak seçilmesiyle meydana gelen skandal, NATO’dan hızla uzaklaşmakta olan Türkiye’nin, pakttan kopuşunu bir kez daha gündeme getirdi. Bir süredir, Rusya'dan alacağı S-400 hava savunma sistemi dolayısıyla başta ABD olmak üzere NATO üyesi ülkelerin hedef tahtasında olan Türkiye, Norveç’te imza atılan skandalın ardından paktla ilişkilerini bir kez daha sorgulamaya başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin tatbikattaki 40 askerinin tümünü derhal çektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu ise "Bütün darbelerin ve savunma sanayinde bağımlılığın arkasında NATO vardır. NATO üyeliğimizi gözden geçirmemizin zamanı gelmiştir" sözleriyle NATO’dan çıkışı bir kez daha gündeme getirdi. Ancak ne Türkiye’nin tepkisinin bunlarla sınırlı kalması ne de skandala yol açan teknisyenin kovulmasının yaşananları geride bırakması çok da mümkün değil. Zira, ABD’nin Soğuk Savaş dönemini hatırlatan dış politikasının bir aracı haline gelen NATO gelinen noktada, üye ülkelerinin Türkiye üzerinde baskı kurma aracından öte bir görev görmüyor. Astana sürecine katılımının da gösterdiği üzere Ortadoğu ve Asya’daki istikrarın bölgesel entegrasyonundan geçtiği görüşünü destekleyen Türkiye’nin karşısında yer alan Washington’ın, Ankara’yı hem pakt içinde hem de dışında yalnızlaştırma politikası da bunun en önemli sonucu ve yansıması.