AB ile Türkiye arasında ‘sığınmacı krizinin çözümü’ için 18 Mart 2016’da imzalanan anlaşma, ülkenin Avrupa’dan uzaklaşma sürecinin başlangıcı oldu. Türkiye, sığınmacıların iadesine karşılık kendisine 3 milyar euro ödemeyi vaat eden AB'yi anlaşmaya bağlı kalmamakla; AB ise Türkiye'yi, adil yargılanma hakkı, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal etmekle suçladı. Türkiye, Avrupa’nın en önemli siyasi gücü sayılan Almanya’nın seçim sürecine girmesiyle birlikte, ülkede başat gündem maddesi haline geldi.
Almanya, 16 Nisan’da Türkiye’de gerçekleşen anayasa referandumunun ardından Türkiye karşıtı söylemlerine hız vermiş ve İncirlik Üssü’ndeki askeri varlığını Ürdün’e taşımıştı.
Bu karar, Avrupa – Türkiye krizinin zirvesi gibi görünse de, Türkiye’nin, Rusya’yla S-400 hava savunma sistemi konusunda müzakere yürütmesi gerilimin dozunu iyice yükseltti. Türkiye bu kez de Rusya’dan alacağı S-400’ler yüzünden Batılı ülkelerin bir kez daha hedef tahtasına oturmuş oldu. Türkiye’nin, ‘Batı bloku’nun iki tarihsel yapısı olan AB ve NATO’yla ilişkilerindeki gerilime bir halka daha eklendi; Almanya son olarak Türkiye’nin Avrupa Gümrük Birliği üyeliğinin güncellenmeyeceğini açıkladı. Bütün bu gelişmeler, siyasi, ekonomik ve askeri anlamda Avrasya’ya doğru yönelme emareleri gösteren Türkiye ile Avrupa arasındaki iplerin kopma noktasına gelebileceğine işaret ediyor. Zira, Avrupalı siyasetçilerin Türkiye’nin AB üyeliğine karşıt son açıklamaları da bu ihtimali güçlendirir nitelikte.