Brüksel ile Ankara arasında uzun süren pazarlıkların ardından 18 Mart’ta varılan ‘sığınmacı anlaşması’, Ege Denizi üzerinden yasadışı yollarla Yunanistan’a geçen ve AB ülkelerine yaptığı sığınma başvurusu reddedilen göçmenlerin Türkiye’ye geri gönderilmesini kapsıyor. AB ise buna karşılık Türkiye’ye gönderdiği her bir sığınmacı için Türkiye’den bir sığınmacı almayı vaat ediyor. Ancak AB’nin bu sözünü nasıl yerine getireceği belirsiz. Zira Birlik üyeleri, 18 Mart’ta imzalanan anlaşma ile AB’ye kabul edecekleri sığınmacı sayısını 72 binle sınırladı.
Öte yandan 20 Mart’ta yürürlüğe giren anlaşma çerçevesinde, bu tarihten sonra Yunanistan’a ulaşan sığınmacıların Türkiye’ye iadesine 4 Nisan’dan itibaren başlanması öngörülüyor. Yıllardır ekonomik krizle mücadele eden ve imzalanan 3. Kurtarma Paketi’nin uygulanması için kreditörlerle halen pazarlık halinde olan Yunanistan’ın üzerine düşen sorumlulukları nasıl yerine getireceği ise netleşmiş değil. Sığınmacı anlaşmasının uygulanabilmesi için gerekli personelin büyük bölümünü sağlama sözü veren AB de henüz harekete geçmedi.
Bunlara ek olarak anlaşma, aylardır Yunanistan’daki sığınmacıların ihtiyaçlarını karşılamak için çalışan BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve Sınır Tanımayan Doktorlar tarafından tepkiyle karşılandı. 20 Mart’tan sonra Yunanistan’a ulaşan sığınmacıların nakledildiği ‘hot spot’ların şartları ve sığınmacıların bu kamplarda zorla tutulmasına tepki gösteren her iki örgüt de birer açıklama yayınlayarak desteğini çektiğini duyurdu.