© DHAKüllüoba Höyüğü Kazı Başkanı Doç. Dr. Murat Türkteki, mezarların radyokarbon verilerinin milattan önce 3 bin 200'e dayandığını söyledi. Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal ise çıkarılan 85 birey iskeleti üzerinde inceleme yapıldığını belirterek, "Geçmişte insan topluluklarını açlıktan, kıtlıktan daha fazla enfeksiyonlar öldürdü. Küllüoba da buna ilişkin ipuçları sağlıyor" dedi.
1/5
© DHA
Küllüoba Höyüğü Kazı Başkanı Doç. Dr. Murat Türkteki, mezarların radyokarbon verilerinin milattan önce 3 bin 200'e dayandığını söyledi. Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal ise çıkarılan 85 birey iskeleti üzerinde inceleme yapıldığını belirterek, "Geçmişte insan topluluklarını açlıktan, kıtlıktan daha fazla enfeksiyonlar öldürdü. Küllüoba da buna ilişkin ipuçları sağlıyor" dedi.
© DHASeyitgazi ilçesi Yenikent Mahallesi'nde ilk Tunç çağına ilişkin yürütülen Küllüoba kazıları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün izniyle 1996 yılında başladı.
Geçen zamanda kazı alanında ilk Tunç çağının kültürel özelliklerini ortaya çıkaran pek çok buluntu saptanırken, aynı zamanda 5 bin yıl önce Anadolu'daki şehirleşmeyi gösteren kanıtlar ortaya çıkarıldı. Bu yıl da sürdürülen kazılarda Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) öncülüğünde, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü ile Batman Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileriyle birlikte 20 kişilik ekip yer alıyor.
2/5
© DHA
Seyitgazi ilçesi Yenikent Mahallesi'nde ilk Tunç çağına ilişkin yürütülen Küllüoba kazıları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün izniyle 1996 yılında başladı.
Geçen zamanda kazı alanında ilk Tunç çağının kültürel özelliklerini ortaya çıkaran pek çok buluntu saptanırken, aynı zamanda 5 bin yıl önce Anadolu'daki şehirleşmeyi gösteren kanıtlar ortaya çıkarıldı. Bu yıl da sürdürülen kazılarda Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi (BŞEÜ) öncülüğünde, Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü ile Batman Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencileriyle birlikte 20 kişilik ekip yer alıyor.
© DHAKüllüoba Höyüğü'nde yapılan arkeolojik kazılarla ilgili bilgi veren BŞEÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Doç. Dr. Murat Türkteki, mezarların radyokarbon verilerinin milattan önce 3 bin 200'e dayandığını söyledi.
3/5
© DHA
Küllüoba Höyüğü'nde yapılan arkeolojik kazılarla ilgili bilgi veren BŞEÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Kazı Başkanı Doç. Dr. Murat Türkteki, mezarların radyokarbon verilerinin milattan önce 3 bin 200'e dayandığını söyledi.
© DHAAlanda birbirinden farklı mezar tiplerinin olduğunu tespit ettiklerini anlatan Doç. Dr. Türkteki, "Bu seneki kazılarla birlikte 100'ün üzerinde mezar, çok sayıda gömü tespit ettik. Bunların büyük kısmı çömlek mezar tipinde ancak içerisinde taş sanduka da var. Kerpiç sanduka da yine bilinen en erken örnek diyebiliriz. Batı ve Orta Anadolu'nun en erken yerleşim dışı mezarlık alanı burası dolayısıyla buradaki çalışmalar bize önemli bilgiler veriyor. Burada büyük bir yerleşmenin olduğunu söyleyebiliriz. Yerleşme çağlar, yüzyıllar boyunca burada devam ediyor. Ancak bu mezarlık alanı 300-400 yıl gibi bir süre burada kullanılıyor. Daha sonra bu mezarlık alanı, muhtemelen yerleşimin dışındaki başka bir alanına taşınıyor çünkü şehir bu tarafa doğru genişliyor. Şehir genişledikçe mezarların üzerine gelmeye başladığı için bu alanı tamamen başka bir alana taşıyorlar. Höyükten bugüne kadar elde ettiğimiz radyokarbon verileri milattan önce 3 bin 200'e dayanıyor. Ancak mezarlık alanında yaklaşık milattan önce 3 bin 200 ile 2 bin 900 arası radyokarbon verilerimiz var" diye konuştu.
4/5
© DHA
Alanda birbirinden farklı mezar tiplerinin olduğunu tespit ettiklerini anlatan Doç. Dr. Türkteki, "Bu seneki kazılarla birlikte 100'ün üzerinde mezar, çok sayıda gömü tespit ettik. Bunların büyük kısmı çömlek mezar tipinde ancak içerisinde taş sanduka da var. Kerpiç sanduka da yine bilinen en erken örnek diyebiliriz. Batı ve Orta Anadolu'nun en erken yerleşim dışı mezarlık alanı burası dolayısıyla buradaki çalışmalar bize önemli bilgiler veriyor. Burada büyük bir yerleşmenin olduğunu söyleyebiliriz. Yerleşme çağlar, yüzyıllar boyunca burada devam ediyor. Ancak bu mezarlık alanı 300-400 yıl gibi bir süre burada kullanılıyor. Daha sonra bu mezarlık alanı, muhtemelen yerleşimin dışındaki başka bir alanına taşınıyor çünkü şehir bu tarafa doğru genişliyor. Şehir genişledikçe mezarların üzerine gelmeye başladığı için bu alanı tamamen başka bir alana taşıyorlar. Höyükten bugüne kadar elde ettiğimiz radyokarbon verileri milattan önce 3 bin 200'e dayanıyor. Ancak mezarlık alanında yaklaşık milattan önce 3 bin 200 ile 2 bin 900 arası radyokarbon verilerimiz var" diye konuştu.
© DHAHacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal ise çıkarılan 85 birey iskeleti üzerinde inceleme yapıldığını söyledi. Küllüoba'da gömülü olan erken Tunç çağı insan topluluğunun demografik açıdan son derece genç bireylerden oluştuğunun belirlendiğini anlatan Erdal, "En azından nüfusun yüzde 50'sine yakınının bebek ve çocuklardan temsil edildiğini görüyoruz. Bunun da aslında popülasyondaki ölüm nedenlerinin içinde antibiyotik öncesi topluluklarda olduğu gibi enfeksiyonların önemli bir yer tuttuğunu saptadık. Tabi enfeksiyon deyince günümüzdeki Covid gibi bir viral enfeksiyon ya da bulaşıcı hastalıklar gibi olguları düşünmememiz gerekiyor. Daha geniş kapsamlı yani bir diş apsesinden tutun bir viral enfeksiyona, salgın hastalıklara kadar birçok durumu düşünmemiz gerekiyor ama geçmişte insan topluluklarını açlıktan, kıtlıktan daha fazla enfeksiyonlar öldürdü. Küllüoba'da buna ilişkin bazı ipuçları sağlıyor. Tabi şu anda mezarlığın küçük bir bölümünü kazdık. Çünkü burası ilk Tunç çağında büyük bir yerleşme, büyük bir kent. Bu mezarlığın aslında mevcut kısmı buna ilişkin bir bilgi sağlıyor" diye konuştu.
5/5
© DHA
Hacettepe Üniversitesi Antropoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Selim Erdal ise çıkarılan 85 birey iskeleti üzerinde inceleme yapıldığını söyledi. Küllüoba'da gömülü olan erken Tunç çağı insan topluluğunun demografik açıdan son derece genç bireylerden oluştuğunun belirlendiğini anlatan Erdal, "En azından nüfusun yüzde 50'sine yakınının bebek ve çocuklardan temsil edildiğini görüyoruz. Bunun da aslında popülasyondaki ölüm nedenlerinin içinde antibiyotik öncesi topluluklarda olduğu gibi enfeksiyonların önemli bir yer tuttuğunu saptadık. Tabi enfeksiyon deyince günümüzdeki Covid gibi bir viral enfeksiyon ya da bulaşıcı hastalıklar gibi olguları düşünmememiz gerekiyor. Daha geniş kapsamlı yani bir diş apsesinden tutun bir viral enfeksiyona, salgın hastalıklara kadar birçok durumu düşünmemiz gerekiyor ama geçmişte insan topluluklarını açlıktan, kıtlıktan daha fazla enfeksiyonlar öldürdü. Küllüoba'da buna ilişkin bazı ipuçları sağlıyor. Tabi şu anda mezarlığın küçük bir bölümünü kazdık. Çünkü burası ilk Tunç çağında büyük bir yerleşme, büyük bir kent. Bu mezarlığın aslında mevcut kısmı buna ilişkin bir bilgi sağlıyor" diye konuştu.