Türkiye’deki başkanlık sisteminin değişmesine yönelik referandum süreci, zaten tıkanmış olan AB yolunu tümüyle rayından çıkartmaya aday. AK Parti’nin referandumla ilgili siyasi propaganda faaliyetlerini Avrupa cephesine taşımasının yarattığı kriz dinmezken, gelişmelerin askıya alınmış görünen AB üyeliği sürecine etkilerini AB uzmanı Cengiz Aktar ile konuştuk.
'AVRUPA’DA ORTAK AKIL OLUŞTU'
“AB tarafı şunu demeye getiriyor, bu yeni anayasa ile sizin Avrupa Birliği’nde yeriniz yok. Gerçi ‘hayır’ çıksa ne olacak o ayrı bir konu. Burada Numan Kurtulmuş’un verdiği cevap değil. Siz artık AB asgari norm prensip ve standartlarına uyamaz hale geliyorsunuz. Fiiliyatta zaten öyle ama artık resmen ve hukuken o yöne gidiyorsunuz. Bu kavgayı küçümsememek lazım.”
'BU İŞİN BÖYLE GİTMEYECEĞİ AÇIK'
'AVRUPA KONSEYİ’YLE DE PAPAZIZ'
'TÜRKİYE BİR YOL AYRIMINDA'
“Yol ayrımından kasıt şu ki, tüm bu bahsedilenler güncel hadiseler. Fakat büyük resme bakıldığında, 200 yılı aşkın süredir Batılılaşan veya Batılılaştırılan Türkiye artık ‘Batısızlaştırıldı’ veya Batı’dan ters istikamette. Oranın da artık neresi olduğu belli değil. Tabii Şangay İşbirliği Teşkilatı değil, kendi başına bir yerlere gittiğini görüyoruz. Geriye bir tek ilişki olarak NATO kaldı. Onun da mucizesi Türkiye’nin karakaşına kara gözüne değil. Yani içinde bulunduğu coğrafyanın Batı açısından Rusya ile olan ilişkileri çerçevesinde stratejik değeri. Çünkü Batılılar bugün Türkiye’ye hala belirli konularda müsamaha gösteriyorlarsa, bu tamamen Rusya’nın etki alanına düşmemesi içindir.”
'SIĞINMACI KARTI BULUNDUĞU DA TARTIŞMALI'
'RETORİĞİN SONUÇLARININ HESAPLANMASINDA FAYDA VAR'
Hal böyleyken Türkiye’nin bir numaralı ticari ve sanayi ortağının AB üyesi ülkeler olduğunu ve buna Norveç ve İsviçre'nin de eklenebileceğini anımsatan Aktar, “Dolayısıyla bu ilişkinin ikamesi önümüzdeki on yıllar boyunca olmayacak. Atıp tutarken ülkenin bekasını asla gözden kaçırmamak gerekiyor” uyarısında bulundu. Bu çerçevede en başta 2016’da revize edilmesi gereken ancak bir buçuk yıldır bekleyen Gümrük Birliği Anlaşması’nın bir ‘milli mesele’ olarak gözden geçirilmesi gereğine dikkat çeken Aktar, son krizle bu fırsatın da kaçtığını düşünüyor:
Aynı şekilde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının devamlı not indirdiğini, sorunların biriktiğini anlatırken, “Ondan sonra bütçe açığı artıyor, Türkiye’nin bir numaralı doğrudan yatırım kaynağı olan AB ülkelerinden yatırım sermayesi olarak bir kuruş para gelmiyor. Sadece yüksek faizden faydalanan sıcak faiz geliyor” anımsatması yapan Aktar, “Hakikaten bu ağız dalaşının, bu retoriğin sonuçlarının da hesaplanmasında fayda var” ikazında bulundu. Aktar, “Bir numaralı ortağımız ile ilişkilerin daha da bozulması… Böyle bir lüksümüz var mı? Hakikatten karar verenlerin ve demeç verenlerin bu soruyu akıllarında tutmalarında fayda var” dedi.
'KÖRFEZ’İN PARALARINI DA BATILILAR YÖNETİYOR ZATEN'
Aktar’a göre gelinen bu noktada AB’nin de kabahatleri eksik değil. Ancak “O aşamayı çoktan aştık ve başka yerlere geldik” diyen Aktar, “Türkiye artık Avrupa yolunda değil, başka yerlere doğru gidiyor ve nereye gittiği de belli değil” saptaması yaptı. Aktar şöyle konuştu: “Ortadoğu’ya doğru da gitmiyoruz. Şangay işbirliği Teşkilatı’na da. Körfezin petrol zengini ülkeleriyle çok fazla bir yol alınmaz. Onların paralarını nereye yatıracakları konusunda yönlendiren danışmanları İngiliz ve Amerikalı. Yani Körfez ülkelerinin de arkalarında Batı var. Petrol zengini Arapların sermayelerini İngiliz ve Amerikalılar yönetiyor.”