Yetkili, Türkiye'nin Astana görüşmelerini özellikle Suriye'deki ateşkes bakımından önemli bir araç olarak gördüğünü belirtirken "Fakat siyasi süreç gündeme geldiğinde daha ziyade Cenevre ve BM önderliğinin olması gerektiğini ve diğer temel bazı aktörlerin de yer alması gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.
Astana görüşmelerinde yer alan bir Türk Dışişleri Bakanlığı yetkilisi, görüşmelere ilişkin gazetecilere bilgi verdi. İsminin açıklanmasını istemeyen yetkili, Astana'daki Suriye barış görüşmelerinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin arasındaki anlayıştan doğduğunu, Astana'da Suriye yönetimi ile silahlı muhalefetin ilk defa toplantının başlangıcında da olsa aynı masada oturmasının önemli olduğunu belirtti.
'BİZİM AÇIMIZDAN AMAÇ, İRAN'I POZİTİF ANGAJMANA DAHİL ETMEK'
"İran da bu anlayışa dahil edilmişti. Astana'da İran angajmanı kurumsal olarak da daha ileri götürüldü. Toplantının sonunda ihlallerin ve ateşkesin izlenmesi için üçlü mekanizma kurulması kararlaştırıldı. Bunun ayrıntıları netleşmedi, üzerinde çalışılıyor. Ama buradaki sıkıntı, biz bunu Rusya ile belli bir noktaya getirdik, bu ateşkes anlayışı kapsamında bir tanesi Ankara'da bir tanesi Moskova'da izleme merkezleri kurduk. İhlallere ilişkin bilgiler her gün karşılıklı olarak mübadele ediliyor. İran'ın üzerinde etkisi olduğu bilinen Hizbullah ya da diğer milisler zaman zaman ateşkes anlayışını bozan birtakım faaliyetlerde bulunuyorlardı. Özellikle Vadi Barada gibi yerlerde Bizim açımızdan amaç, İran'ı kurumsal bir çerçevede bu işin içine dahil etmek, daha fazla pozitif angajmana itmek, bunu da Rusya ile birlikte izleyebileceğimiz bir bağlam oluşturmak, amaçlardan bir tanesi bu."
'ATEŞKES İHLALLERİ ARTIK ÜÇLÜ MEKANİZMADA ELE ALINACAK'
'SİYASİ SÜREÇ CENEVRE'DE BM ÖNDERLİĞİNDE GÖRÜŞÜLMELİ'
BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura'nın Astana'daki görüşmelerde bulunmasının da önemine vurgu yapan yetkili, "Biz baştan beri bu işin içinde BM'nin temel bir rol oynaması gerektiğini vurgulayageldik. Daha önce başlatılıp BM liderliğinde bir noktaya getirilen ama yarım kalan barış girişimleriyle ilişkilendirmek için de buna önem verdik. Biz Astana'yı özellikle ateşkes bakımından önemli bir araç olarak görüyoruz. Fakat siyasi süreç gündeme geldiğinde daha ziyade Cenevre ve BM önderliğinin olması gerektiğini ve diğer temel bazı aktörlerin de yer alması gerektiğini düşünüyoruz" dedi.
'ABD'NİN BUNDAN SONRAKİ SÜREÇTE YER ALMASINI DESTEKLİYORUZ'
ABD'nin de büyükelçi düzeyinde Astana'daki görüşmelere katıldığını kaydeden yetkili, "ABD'nin konumu garantör ülkeler gibi değildi, daha ziyade gözlemci statüsünde orada yer aldı. Fakat açılış konuşmasında bir resmi beyanda bulundular. Bundan sonraki süreçte de biz ABD'nin yer almasını destekliyoruz" diye konuştu.
'SİYASİ SÜREÇ, GENİŞ BİR MUHALİF DELEGASYONLA ELE ALINMALI'
'ATEŞKES İHLALİNE YÖNELİK YAPTIRIMLAR ASTANA'DA ELE ALINMADI'
Yetkili, ateşkes ihlaliyle ilgili garantör ülkeler nasıl bir yaptırım uygulanacağı konusunda ise "Yaptırımlar konusu Astana'da ele alınan bir konu değil. Onun detayları belirlenmedi. O aşamaya da tam gelinmedi. Şimdilik bahsedilen bu mekanizma nasıl fonksiyonel hale getirilir, onun üzerinde duruluyor" diye konuştu.
'BİZE HERHANGİ BİR ANAYASA TASLAĞI SUNULMADI'
Türk yetkili, Rusya'nın Suriyeli muhaliflere Astana'da sunduğu belirtilen anayasa taslağıyla ilgili ise şöyle konuştu:
"Bize herhangi bir anayasa taslağı sunulmadı. Fakat bizim oradaki tutumumuz şu oldu; Astana'yı ateşkesin sağlamlaştırılmasıyla sınırlandıralım, bunu yapabildiğimiz ölçüde ve bunun arazide karşılığını aldığımız süreci siyasi sürecin yolunu açacağız. Siyasi süreç hakkında BMGK'nın 2254 sayılı kararında bir sıralaması var. O şekilde gitmesi gerekir. Önce bir geçiş hükümetinden bahsediliyor, önce onun kurulması, ondan sonra anayasa taslağının hazırlanması, bunların BM gözetiminde yapılması gibi paragraflar var. Bizim anlayışımız bu, biz bunu sürdüreceğiz."
Suriye yönetiminin bugüne kadar savunduğu 'bütün muhalefet teröristtir, silahlarını bırakırlarsa bunlarla görüşebiliriz' anlayışından vazgeçtiğini de söyleyen Türk yetkili, "Rusya da başından beri rejimi destekledi. Fakat yavaş yavaş muhalefeti muhatap almaya başlıyor, hatta askeri muhalefeti de resmen muhatap aldı önce bu ateşkes anlaşmasında, Astana'da da bir müzakere heyeti olarak ele aldı. Bunu da dikkat çekici ve olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Bir siyasi çözüm bulma iradesinin gerçek olduğu düşüncesine varılabilir, bir yapıcı yönü var" dedi.
'TÜRKİYE, RUSYA'NIN DA YARDIMIYLA SONUCA ULAŞMAYA ÇALIŞIYOR'
"Geçen sene Rusya Suriye'ye girdiği zaman Suriye rejimi çökmek üzereydi. Bunun izini Esad'ın yaptığı birtakım açıklamalarda görebilirsiniz. Çok zayıflamıştı, çökme riski altındaydı. Rusya bunu istemedi ve Suriye'ye girdi, belli bir noktada da tuttu. Belli bir alanı tekrar geri kazanmasına yardımcı oldu. Fakat bundan sonrasına baktığımızda herkes bakımından kabul edilebilir bir siyasi çözüm bulunmadığı takdirde ne Rusya'nın buradan çıkması kolay olur, ne bölgede istikrar sağlanması kolay olur. Üstelik bu ülkede halkın yarısı yerinden edilmiş, yarım milyondan fazla insan öldürülmüş, rejime ilişkin belli bir algı yerleşmiş. Tekrar rejime tam destek vererek burada bir siyasi çözüm sağlamak hemen hemen mümkün değil. Ama rejimin tamamen gitmesini de istemiyorlardı, zaten belli bir noktaya getirdiler. Şimdi de siyasi çözüme daha fazla odaklanmış görünüyorlar. Biz de Türkiye olarak bu potansiyeli kullanıp, zaten başından beri söylediğimiz bu, sonuca onların da yardımıyla ulaşmaya çalışıyoruz."