Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'ye dönük bir tehdit oluştuğu anda gerekli tedbiri alacaklarını açıkladıklarını anımsatarak, "Nitekim aldığımız tedbir sebebiyle Rusya ile kriz yaşıyoruz. Ama herkes de gördü ki Türkiye kendi güvenliğini ilgilendiren bir sorun söz konusu olduğunda tereddüt etmez ve gerekli adımı atar" dedi.
Davutoğlu, Rus savaş uçağının düşürülmesi hatırlatılarak, "Başka olağan dışı tehditler olduğu takdirde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) kendi başına da girme ihtimali var mı?" diye sorulması birçok yabancı unsurun şu anda Suriye'de olduğunu belirtti.
'10'u aşkın İranlı general Suriye'de öldürüldü' diye bir haberin uluslararası basında çıktığını hatırlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yani, İran fiilen Suriye'de, düzenli ordularıyla, generalleriyle Suriye'de. Rusya fiilen, uçaklarıyla, askerleriyle, generalleriyle Suriye'de. Yani 'yabancı savaşçı istemiyoruz' diyen ülkeler şu anda Suriye'de kendi savaşçılarıyla orada mevcutlar. 'Suriye'ye müdahale etmesin' diyenler, Suriye'ye müdahale ediyor durumdalar. Bütün buna rağmen biz Suriye problemini Türkiye'ye yansıtmamak için son derece dikkatli bir şekilde Suriye'ye herhangi bir müdahalede bulunmamaya veya dikkatli bir politika takip etmeye özen gösterdik. Aynı şekilde koalisyon uçakları da Suriye'de operasyon yapıyor. Ama hep şunu da söyledik, 'Türkiye'ye dönük bir tehdit oluştuğu anda gerekli tedbiri alırız.' Nitekim aldığımız tedbir sebebiyle Rusya ile kriz yaşıyoruz. Ama herkes de gördü ki Türkiye kendi güvenliğini ilgilendiren bir sorun söz konusu olduğunda tereddüt etmez ve gerekli adımı atar. Dolayısıyla ister koalisyonla birlikte yürütmekte olduğumuz çabalar, isterse onun dışında tek başına yapmamız gereken bir şey olursa her ikisinde de tereddüt etmeyiz."
Suriye'deki krizin herkesten çok Türkiye'yi etkilediğini dile getiren Davutoğlu, "Suriye'de krizin çözümüne de herkesten çok Türkiye katkıda bulunabilir. Ümit ederiz ki böyle bir ihtiyaç hasıl olmaz, bizim müdahalemiz gibi. Ama eğer hasıl olursa Türkiye'nin ulusal güvenliğini ilgilendirecek bir durum, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da gerekli adımları atarız" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, "Türkmenlere dönük tehditler de Türkiye'nin güvenliği bağlamında düşünülebilir mi?" sorusuna "Suriye'deki bütün halklar bizim kardeşimizdir" yanıtını verdi.
Davutoğlu, "Burada, mazlum ve mağdur hangisi olursa olsun şimdi Halep'teki Arap da, Türkmen de, Kürt de hepsi… Dolayısıyla bu tedbirleri alırız. Burada etnik ve mezhebi fark gözetmeden Suriyeli kardeşlerimizin hepsine gereken yardımların hepsini yaparız ama Bayırbucak Türkmenleri son dönemde tehdit altında olduğu için onlar tabii şu anda özel olarak gündemde, onun için de tedbirleri aldık almaya devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile yaptığı görüşmenin medeni bir ortamda geçtiğini belirterek, "Bir görüşmede hemen her meselenin çözülmesi zor. Psikolojik boyutu gittikçe artan dozda bir krizle karşı karşıyayız" dedi. Davutoğlu, Türkiye ile Rusya arasındaki krize ilişkin olarak, "Öncelikle bu psikolojik kıskaçtan, çıkmazdan bir an önce uzaklaşmak lazım" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, şunları belirtti: "Suriye'deki kriz bağlamında, Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi sonrasında Türkiye-Suriye sınırını ihlal eden Rus uçağı uyarıları rağmen tutumunu değiştirmediği için angajman kuralları gereği, Rusya uçağı olduğu bilinmediği, milliyeti de bilinmediği bir anda düşürüldü. Bu öyle bir psikolojik sonuç doğurdu ki her gün yeni açıklamalarla bu kriz derinleşiyor. Şimdi o zaman önce psikolojileri kontrol etmek lazım, sonra söylemi kontrol etmek lazım, sonra oturup bu olgu, yani krizi çıkartan olguda eğer farklı kanaatler varsa, onu paylaşmak lazım. Sonra da ilişkilerin nasıl rayına gireceğini konuşmak lazım. Fakat bir haftadır Rusya medyasında ve Rus yetkililer tarafından öylesine psikolojik boyut tırmandırılıyor ki olayın olgusal boyutuna gidip onun ne olduğu konusunda ve sonrası ile ilgili atılacak adımlar konusunda görüşme imkanı hasıl olmuyor."
Türk ve Rus Dışişleri Bakanlarının dün görüştüğünü ve orada da görüşlerin tekrar edildiğini hatırlatan Davutoğlu, "Şimdi bizim için önemli olan bir, Rusya ile ilişkilerde iletişim kanallarını açık tutmak ve karşılıklı olarak gerçekleştirilecek açık yürekli, samimi diyaloglarla krizi aşmak. İkincisi Suriye alanında da her an böyle yeni krizlerle karşılaşılabilecek durumlar söz konusu. Çünkü Suriye hava sahasında o kadar çok ülke artık operasyon yapıyor ki bu ülke uçaklarının karşılıklı olarak birbirine herhangi bir şekilde zarar vermemesi gittikçe güçleşiyor" ifadelerine yer verdi. Davutoğlu, Suriye krizinin de bir an önce çözülmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye-Rusya ilişkilerinin, ikili ilişkiler olmasının yanı sıra Kafkasya, Karadeniz başta olmak üzere birçok bölgedeki istikrarı da etkileyecek boyutlar taşıdığına dikkati çeken Davutoğlu, "Dolayısıyla Rus yetkililerine bir kez daha Bakü'den de çağrıda bulundum, açık yüreklilikle ve bir masa etrafında oturarak, bu sorunlarımızı konuşmamız ve en uygun yöntemlerle, sorunların çözümü bağlamında da karşılıklı siyasi iradelerimizi devreye sokmamız lazım" dedi.
Suriye'de kantonlaşma konusuna değinilerek, Türkmenlerin de Türkmen bölgelerinde kantonlaşma istemeleri durumunda Türkiye'nin tavrının ne olacağının sorulması üzerine Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Biz Suriye'nin kantonlaşmasına prensip olarak olumlu bakmayız. İster Türk, ister Kürt, ister Arap bu şekilde kantonlaşmalar, etnik temelli kantonlaşmalar bir müddet süre sonra o etnik toplumların birbirinden uzaklaşması sonucunu doğurur. Aksine bu etnik gruplar birbirine daha çok yakınlaşmalı, daha çok kaynaşmalı. Zaten Ortadoğu'da sınırları tekrar böyle sarsmak isteyenler böyle bir kantonlaşma fikrine yakın duruyorlar. Tekrar etnik ve mezhebi temelli her parçalanma, kardeşi kardeşten ayırır. Onun için burada bütün halkların da toplulukların da haklarını gözeten, Suriye'nin birliğini, beraberliğini kollayan, şehirlerin mahalleleri birbirinden koparmayan bir yeni siyasal anlayışa ihtiyaç var. Bu nihayetinde Suriyelilerin karar vereceği bir husus ama Türkiye olarak Suriye'yi daha fazla parçalamaya dönük çabalara karşı uyanık olmak lazım. Ama bir taraftan da bir grup, 'Ben kanton kuracağım' derse karşı grup da kendinde bu hakkı görmeye başlar. Mesela Halep şehrinde bütün bu etnik unsurlar bir arada yaşıyor. Halep'te Arap da Kürt de var, Türkmen de var. Şimdi bu tür kantonlaşmanın şehirleri nasıl böleceği de aşikar. Biz Halep'in o tarihi özelliğini, birçok mezhebi, dini, etnik grubu bünyesinde barındıran tarihi özelliğini korumasına büyük önem veririz."
Başbakan Davutoğlu, Çavuşoğlu'nun Lavrov ile görüşmesinden çıkar çıkmaz kendisine bilgi verdiğini aktararak, "Nazik, medeni karşılıklı olarak görüşlerin paylaşıldığını bir toplantı olmuş. Ama bundan sonra atılacak adımlar önemli. Bu ilk görüşme sonrasında da görüşmelerin devam ederek ilgili yetkililer arasında öncelikli iletişim kanallarının açık tutulup, görüşmelerin devam etmesinde fayda var. Bir görüşmede hemen her meselenin çözülmesi zor. Psikolojik boyutu gittikçe artan dozda bir krizle karşı karşıyayız" diye konuştu.
Öncelikle psikolojik boyuttan çıkmak gerektiğini belirten Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye sınırlarının terör unsurlarından arındırılmasının öncelikli hedeflerinden birisi olduğunu bildirdi.
Davutoğlu, Türkiye'nin, sınırlarını korumak için her türlü tedbiri alma hakkına sahip olduğuna işaret ederek, şunları dile getirdi:
"IŞİD unsurlarının bulunduğu 98 kilometrelik alanın, Suriye halkının meşru temsilcisi olarak gördüğü ılımlı muhalefet tarafından kontrol edilmesi bizim her zaman öncelikli tercihimiz olmuştur. Bu bağlamda birçok çalışmalar yapıldı. Buradaki en önemli aksaklık IŞİD'e karşı operasyon yapan ülke ve ülke gruplarının birbirinden kopuk hareket etmesinin doğurduğu sıkıntılardır. Bu bölgenin IŞİD'den arındırılması gerektiğini hemen herkes kabul ediyor."
IŞİD'in Fırat'ın batısından ve Türkiye sınırından temizlenmesi sırasında misilleme tarzında yapılacak eylemlerin IŞİD'e hizmet anlamına geleceğine işaret eden Davutoğlu, "Fırat'ın batısında PYD'nin olmaması konusunda Amerika ile mutabakat sağlandı mı?" sorusuna, "Bu konuda bizim kararlılığımız biliniyor" karşılığını verdi.
‘İNGİLTERE GEREKTİĞİNDE İNCİRLİK'İ KULLANBİLİR'
"İngiltere'nin aldığı bir karar var biliyorsunuz. İngiliz üsleri şimdi kullanılıyor ama İncirlik de kullanılabilir gerektiğinde. Sayın Cameron ile Brüksel'de parlamento kararı öncesinde konuştuk. İngiliz parlamentosunun aldığı karar bu anlamda IŞİD'e yönelik operasyonları güçlendirecek doğru bir karar. Almanya'dan da bazı uçak takviyeleri geliyor biliyorsunuz. Merkel ile geçtiğimiz günlerde bir telefon görüşmesinde bu konuları ele almıştık. Şu anda Türkiye-Suriye sınırı, NATO'nun da sınırı olması hasebiyle bir güvenlik sınırı haline dönüşmüş durumda. Bu konuda NATO'nun ve NATO üyesi ülkelerin göstereceği her dayanışma Suriye'nin istikrarı yanında, bölgede bazı provokatif eylemlerin ortaya çıkmasına da engel olacak niteliktedir."
Başbakan Ahmet Davutoğlu, İncirlik Üssü'nün kullanılmasına yönelik Almanya'dan talep geldiğini ifade ederek, "İngilizler de parlamento kararıyla koalisyona katıldıklarına göre, öncelikle koalisyon unsurlarına açıldığı için bu alanı da değerlendirebilirler ama zaten Kıbrıs'taki İngiliz üsleri olduğu için orayı ilk önce kullanıyor" dedi.
ABD TÜRKİYE'DEN ASKER İSTEDİ Mİ?
Bir gazetecinin, "Suriye sınırındaki 98 kilometrenin kapatılması yabancı basında da tartışılıyor. ABD'lilerin 98 kilometre için Türkiye'den asker istediği, bizim ancak 30 bin asker ile bunu çözebileceğimiz yanıtını verdiğiniz doğru mudur?" sorusunu da yanıtlayan Davutoğlu, "Doğru değil. Bu tür müzakereler böyle yürümez. Ortak yapılan operasyonlar beraber planlanır, ihtiyaçlar belirlenir. Bu tür şeyler spekülatif" değerlendirmesinde bulundu.
Kontrol dışı birçok grubun olduğu Suriye'de çözümün kısa zamanda gelmesini beklemenin doğru olmayacağını vurgulayan Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Maalesef öyle bir düzeye geldi ki 'sonu yaklaştı' demek kolay değil. Uluslararası toplumun parçalandığı bir ortamda ve Suriye'de birçok kontrol dışı grubun çıktığı bir atmosferde çözümün kısa zamanda geleceğini beklemek doğru olmaz. Ama hatırlarsanız 2012'de, 2013'te defaatle çağrıda bulunduk. Ortada bu kadar çok terör örgütü yokken, Suriye toplumu bu kadar parçalanmamışken, uluslararası toplumda Suriye konusunda böylesine karşıtlıklar ortaya çıkmamışken, mesela Türkiye, Rusya, Amerika, İran, Suudi Arabistan arasında birçok ortak izlenim varken, çok daha kolay mesafe alınabilirdi ama o zaman uyarılarımız dikkate alınmadı. Şimdi ise yine de 1 Ocak'ta başlayacak olan müzakereler bağlamında Viyana sürecinde diplomaside bir hareketlenme bekliyoruz, olacak. Aslında son gelişen olaylarda Suriye'deki riskin nasıl Türkiye-Rusya, Türkiye-Rusya-NATO gerilimine yol açtığı ortada. Demek ki Suriye krizi artık sadece oradaki çatışan grupların arasındaki bir iç kriz değil, uluslararası bir kriz. Ya hep beraber oturup bunu çözeceğiz ya da hep beraber olumsuz sonuçlara katlanmak zorunda kalacağız. Onun için aslında bütün gelişmeler herkese bir ders olacak mahiyette. Böylesine bir kontrolsüz bölge varken, kimse kendini emniyette hissedemez kolay kolay."