Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu hafta sonuna kadar Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu, görevlendirmesi ile koalisyon hükümeti kurulması için süreç resmen başlayacak. Hükümetin kurulması için gereken 45 günlük yasal sürede, arayışlar sonuçsuz kalırsa ‘erken seçim' ihtimali Türkiye'nin gündemine gelecek.
'BAŞKANLIK RAFA KALKMADI'
Ak Parti'nin başkanlık sistemi önerisinin rafa kaldırılmadığını da ifade eden Zengin, "Şu anda yeterli sandalyemiz olmadığına göre fiilen bunu hayata geçirmek mümkün değil; ama tamamen gündemden çıkmış da değil. Başkanlık sisteminin ne kadar iyi bir şey olduğunu bugün daha iyi konuşabiliriz aslında. Eğer başkanlık sistemiyle yönetiliyor olsaydık seçimin ertesi gün ‘Acaba ne yapacağız?' sorusunu sormazdık" dedi.
TÜRKİYE, RUSYA KONUSUNDA AÇILIM SÜRECİ YAŞADI'
'AB, GENİŞLEME POLİTİKASINI GÖZDEN GEÇİRMELİ'
"Bugün Türkiye, AB üyeliği hedefinden rücu etmiş değil. Aynı yerde duruyor. Ama baktığımızda artık insanlar AB içinde kalmak istemiyor. Yunanistan, referandumda aslında bir taraftan AB'ye hayır dedi. Portekiz, İngiltere AB'den çıkmak istiyor. Bu nedenle bence AB'nin kendi içinde cevaplaması gereken çok soru var. Çünkü bu süreci yönetirken, bence gerçek kriterlerin ötesinde, şeffaf olmayan, adı konmayan başka kriterler var."
AK Parti İstanbul Milletvekili Özlem Zengin'in Sputnik'e verdiği röportajın tamamı şöyle:
'KAOTİK, TEDİRGİN EDİCİ BİR TABLO YOK'
7 Haziran seçimleriyle, Türkiye'de uzun aradan sonra tek bir partinin iktidara gelmesine imkan sağlamayan bir tablo ortaya çıktı. Ufukta koalisyon hükümeti var. Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
'HDP SEÇİME KOALİSYONLA GİRDİ'
AK Parti seçimlerden birincilikle çıksa da yüzde 10'a varan oy kaybı yaşadı. AK Parti'nin oyları neden düştü sizce? Parti, bu durumu tersine çevirmek için ne gibi adımlar atacak?
Ben bizim halimizi ‘seçimi birinci bitirmiş, ama kendi hedefini yakalayamamış bir tablo' olarak görüyorum. Çünkü AK Parti en yakın rakibine yaklaşık 15-16 puan kadar bir fark ortaya koydu. CHP oyunu hiç artıramazken, MHP birkaç puan artırdı. Tabii burada kendi koyduğu hedefi yakalayan partinin HDP olduğunu söylemeliyiz. Çünkü hedefleri barajı geçmekti ve bunu yakaladılar. Tabii HDP aslında seçime tek başına değil, koalisyonla girdi. CHP'ye oy verenler, HDP barajı geçsin diye çok büyük gayret sarf etti. AK Parti'nin hükümette olmamasını sağlamanın en iyi yolunun HDP'ye oy vermek olduğunu gördüler. Yani bu insanların çoğu HDP'nin kendi seçmeni değildi. Tabii ki bu bizim için çok üzerine düşünülmesi gereken bir konu. Neden böyle olduğunu da düşünüyoruz.
'HÂLÂ TÜRKİYE PARTİSİYİZ'
'AK PARTİ'SİZ KOALİSYON İMKANSIZ'
AK Parti'siz koalisyon hükümeti ihtimali mümkün mü?
Türkiye seçmeni AK Parti'yi birinci yaptı. AK Parti'siz bir hükümet modeli düşünmek mümkün değil. Zaten görüyorsunuz, süreç başladığı andan itibaren tablo bunu bizim önümüze çıkardı. Meclis Başkanı AK Parti'li oldu.
'MHP ÜST DÜZEY SİYASET YAPTI, TEBRİK EDİYORUM'
Meclis Başkanlığı seçimi, sonucu itibariyle de şaşırtıcı geçti. AK Parti karşıtlığında birleşen muhalefet partileri, MHP'nin tutumu neticesinde AK Parti'nin adayı İsmet Yılmaz'ın seçilmesi ile sonuçlanan bir durum ortaya koydu. Bu sonuç, koalisyon arayışlarına dair nasıl bir ipucu veriyor sizce?
'PARTİLER ARTIK ÇÖZÜM ÜRETMELİ, SEÇİM KAMPANYASİ DİLİYLE KONUŞMAMALI'
Ben bu ön şartları biraz, kamuoyuna söylenmiş afili sözler olarak görüyorum. Şu anda seçim öncesinde kampanya yapmıyoruz. Seçime kadar tüm siyasi partiler, kendi ilkelerini ve yapacaklarını anlattılar. Seçmen de ‘otaya karışık' deriz ya, öyle bir tablo koydu ve ‘aranızda anlaşın' dedi. Şu anda siyasi partilerin çözüm üretmesi gerek. Siyasi partiler artık seçimden evvelki dille konuşamaz.
'HDP VARLIĞINI AK PARTİ'YE BORÇLU'
MHP'nin ön şartlarına baktığımızda, bence çözüm süreciyle ilgili olarak gelinen hiçbir noktadan geriye dönmek mümkün değil. HDP eğer meclisteyse, bence bu varlığını, AK Parti'nin yarattığı özgürlük ortamına borçlu. Kürt kelimesini kullanmak bile sorundu bu ülkede.
Cumhurbaşkanının anayasal sınırlara çekilmesini ise, tamamen bir kampanya dili olarak görüyorum. Sayın cumhurbaşkanı zaten anayasal sınırlar içerisinde. Anayasal sınırların dışında bir şey olmuyor.
Soruşturma meselesine gelince, bunun koalisyon ile hiç alakalı olamayacağını düşünüyorum. Zaten eğer isterlerse, meclis aritmetiği gereği her siyasi parti bunu gündeme getirebilir. Bunu dile getirerek sanki AK Parti yolsuzluklara taraftar gibi bir durum yaratılmak isteniyor. Ben de, parti olarak biz de yolsuzlukların karşısındayız. Zaten bu kadar yıllık iktidar içerisinde böyle bir şeyin gündeme gelmesi bile söz konusu olmadı. Bu meselenin gündeme gelmesini, paralel yapının yapmış olduklarından ayrı tutmamak lazım. Bu, AK Parti'yi hükümetten uzaklaştırma kurgusunun parçalarından biriydi.
'AK PARTİ DE İKNA EDİLMELİ'
Partilerin koalisyon görüşmeleri için ön şart sunmasına yorumunuz nedir?
'CHP VE MHP İLE KOALİSYONUN EKSİLERİ DE VAR'
Peki AK Parti, CHP ile bir koalisyon hükümeti kurabilir mi?
Dürüstçe baktığım zaman her iki partiyle de (CHP ve MHP) koalisyon yapmanın, artıları ve eksileri var. Çünkü koalisyon Türkiye'ye gösterdi ki, partilere kaybettiriyor veya kaybetme ihtimalini arttırıyor. Koalisyonda herkesin bir adım geriye gitmesi gerek ve bu bir adım geriye gidişin, seçmeniniz tarafından nasıl algılanacağı çok önemli. Sayın başbakanımız bütün milletvekillerine koalisyon konusunu sorduğunda ben şöyle cevap verdim: ‘O partiyle iyi olur, bu partiyle iyi olmaz' diye hazır bir cevabım yok. Ama ‘İktidarda olduğumuzda muhalefette kim olacak? Biz müzakere sürecinde hangi taleplerle karşılaşacağız? Bir sonraki seçimde tek başına iktidar olmamızı hangi yöntem sağlayacak?' bu soruların cevapları üzerine bir koalisyon şekillenebilir dedim.
'ERKEN SEÇİM BİZE DAHA FAZLASINI GETİRİR'
Koalisyon hükümeti kurulamayıp erken seçime gidilirse, sizce AK Parti bu süreçten daha güçlenerek mi çıkar?
Seçime giderken diğer siyasi partilerin yaptığı şöyle bir şey var: Efendim, mecliste çeşitlilik olsun, mecliste herkes temsil edilsin. Amenna, buna bir itirazım yok. Ama bu soruyu kaçırıyoruz galiba, biz neden seçim yapıyoruz? Bunun bir tane cevabı var. Biz hükümet kurmak istiyoruz. Türkiye, 550 vekiliyle beraber ülkeyi yönetmek istiyor. Şimdi her siyasi partiden vekil var, çeşitlilik var, hiç baraj da yok ama hükümet kuramıyorsunuz. O zaman bu ülkeyi yönetemezsiniz.
'SEÇMEN BU ORTAYA KARIŞIK TABLONUN SONUÇLARINDAN HOŞLANMAYACAK'
O sebeple aslolan tek başına hükümettir, koalisyonlar hep geçiş dönemidir. Her halükarda tek başına bir hükümet gerekir. Bence seçmen bu ‘ortaya karışık' tablonun sonuçlarından hoşlanmayacak ve hangi partiyi tek başına hükümet kurmaya daha yakın görüyorsa onu destekleyecek ki biz bence daha yakınız buna. 258 milletvekilimiz var, bizim ihtiyacımız olan 276'ydı. Sürecin bizim aleyhimize olmayacağını düşünüyorum.
'BAŞKANLIK SİSTEMİ YENİDEN GÜNDEME GELECEKTİR'
7 Haziran seçimleri, başkanlık sistemi konusunda bir nevi ön referandum olarak da okundu. Peki AK Parti'nin oy kaybı dikkate alındığında başkanlık sistemi tarihe karıştı, siyaset gündeminden kaldırıldı diyebilir miyiz?
Bir defa Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı müessesi ile başkanlık sistemini olması gereken yere oturtması gerekiyor. Şu an müthiş bir kafa karışıklığı var. 82 Anayasası ile beraber çok güçlendirilmiş bir cumhurbaşkanı ve olması gerekenden daha az yetkilere sahip bir yürütme var. Bu, mevcut sistemin doğasına aykırı. Her halükarda karar vermemiz gerekiyor. Ya parlamenter sistemlerde olduğu gibi başbakanı daha güçlü, cumhurbaşkanını daha sembolik hale getirmemiz lazım ya da cumhurbaşkanını güçlendirmemiz lazım.
Sistem şu haliyle, özellikle de cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle hiçbir şeye uymuyor. Kurumlar arası dengenin oluşturulması gerekiyor. Çünkü 82 Anayasası, aslında millete güvenmediği, bir darbe anayasası olduğu için cumhurbaşkanlığını, sistem için bir fren mekanizması olarak düşünmüştür. Türkiye bugün değil belki ama çok yakın bir tarihte, bu dengeleri oturtan bir karar verecek. Bu kaçınılmaz. Başkanlık sisteminin ne kadar iyi bir şey olduğunu bugün daha iyi konuşabiliriz aslında. Eğer başkanlık sistemiyle yönetiliyor olsaydık seçimin ertesi gün ‘Acaba ne yapacağız?' sorusunu sormaz, kim başbakan, kim bakan olacak bilirdik. Başkanlık sistemi parlamentoyu da güçlendiren bir sistem.
'TÜRKİYE, SESİNİ ÇIKARAMAYAN ÜLKELERE ÖRNEK OLDU'
Koalisyon hükümetleri sadece iç politikayı değil, dış politikayı da etkileyebiliyor. AK Parti döneminde Rusya-Türkiye ilişkileri, ekonomiden enerjiye birçok alanda ivme kazandı. Peki koalisyon kurulursa, bu tablo değişebilir mi sizce?
'AK PARTİ DÖNEMİNDE RUSYA AÇILIMI YAPILDI'
Rusya meselesi de bence önemli. Çünkü Rusya geçmişte Türkiye için hep ‘komünizmin dehşet ülkesi' olarak, 'tehdit' olarak kurgulanmıştır. O zaman dünya düzeni iki başlı bir tehdit, iki kutup olarak tanımlanıyordu. Ama artık Rusya, komünizmin ortadan kalkmasıyla birlikte müthiş bir değişim içerisine girdi. Rusya dünyanın kabul ettiği, gerçek anlamda bir güç, çok büyük bir nüfus, çok farklı kültürün yaşadığı bir alan ve bizim yanı başımızdaki komşumuz. Aynı zamanda pek çok konuda, özellikle enerji alanında ortak projeler üretebileceğimiz ve üretmeye de başladığımız bir ülke. Sayın Cumhurbaşkanımız ve sayın Putin arasındaki ilişkilerin iyi olması sebebiyle Türkiye, Rusya konusunda açılım süreci yaşadı. Yani AK Parti döneminde Rusya ilişkilerinde açılım yapıldı. Koalisyon da olursa bu çok radikal değişimlerin olamayacağını düşünüyorum.
'AKKUYU PROJESİ VAZGEÇİLEBİLECEK BİR PROJE DEĞİL'
Rusya ve Türkiye'nin enerji alanındaki en önemli ve belki de stratejik karakterdeki ortak projesi; Akkuyu Nükleer Santrali. Öte yandan CHP nükleer santralleri desteklemiyor. CHP Mersin milletvekili Fikri Sağlar, ‘İktidara gelirsek, Akkuyu projesini durdurmak istiyoruz' demişti. Koalisyon hükümetinde CHP olursa, Akkuyu projesi durdurulur mu?
Doğrusunu söylemek gerekirse sadece Fikri Sağlar'ın ifadesiyle vazgeçilebilecek bir proje değil bu. Nükleer enerji yerine nasıl bir cevap üretecekler ben duymak isterim. ‘İktidara gelirsek üçüncü köprü duracak, havalimanı duracak, o duracak, bu duracak' demek gibi bir şey olamaz. Bunlar duramaz, açık söyleyeyim. Bunlar Türkiye'nin hayati projeleri. Ancak hukuken bir durdurma olabilir.
'YAPTIĞI HAKSIZLIKLAR ŞİMDİ AB'Yİ SARDI'
Rusya'dan Avrupa'ya geçelim. Yunanistan referandumunun ardından birçok ekonomi uzmanına göre Avrupa Birliği, siyasal ve ekonomik krizin içine düştü. Peki Türkiye de AB hedefinde bazı güncellemeler yapmalı mı sizce? AB'nin içine düştüğü krizi, nasıl görüyorsunuz?
'BAZI AB ÜLKELERİ TÜRKİYE'Yİ TEK KİŞİ REJİMİ GİBİ GÖSTERMEK İSTEDİ'
Böyle baktığımız zaman ‘AB ideali' dediğimiz şey, sadece oraya girmek değil. Türkiye, dünya kriterlerinde demokratik bir hukuk devlet olmak istiyor. Ama özellikle bazı AB devletleri, Türkiye'ye damga vurmaya çalışıyor. Türkiye aleyhinde müthiş bir lobicilik faaliyeti var. Türkiye'yi tek parti, hatta tek kişi rejimiymiş gibi anlatıyorlar —ki öyle olmadığını görüyoruz. Ne kadar demokratik bir seçim yaptık ve bugüne kadar hükümet, tek parti olarak iktidarken bugün değil. Ama yarın olabilir. O sebeple ben resmin tamamına baktığımda şunu görüyorum: AB üyesi olsun ya da olmasın Türkiye'nin hedefleri değişmeyecek. Türkiye, AB'ye gireceği için kendini demokratikleştirmeye çalışan bir ülke değil. Bizim hedefimiz insanların mutlu olduğu, kendini istediği gibi ifade edebildiği, her tür demokratik imkandan faydalanabildiği, adaletin hakim olduğu bir Türkiye.