Dünya nüfusunun yüzde 42’sini, küresel ekonominin ise yüzde 25.6’sını oluşturan BRICS ülkeleri Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika, ilk defa 2009’da Rusya'nın Yekaterinburg kentinde gerçekleştirdikleri toplantıdan bu yana geçen 9 yılda 10. kez ve bu sefer de "Afrika'da BRICS: 4. Sanayi Devrimi'nde kapsayıcı büyüme ve refah paylaşımı için iş birliği" temasıyla bir araya gelecek. Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın ev sahipliğini yapacağı zirveye, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da "İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi Dönem Başkanı" sıfatıyla özel davetli sıfatıyla katılacak. Erdoğan’ın BRICS Zirvesi’ne katılımı, Türkiye’nin söz konusu 5 ülkeyle ticaretini geliştirme olasılığı sebebiyle Türkiye ekonomisi açısından önemli bir fırsat olarak görülüyor. Zira, BRICS ülkelerinin dünya ekonomisindeki payının 20 yıl içerisinde yüzde 25.6’dan yüzde 40 seviyesine yükselmesi bekleniyor. Ayrıca, BRICS’i önemli kılan etkenler arasında, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi kuruluşlara alternatifler oluşturma potansiyeli var. Halihazırda, BRICS ülkelerinin ortaklaşa kurduğu Yeni Kalkınma Bankası (NDB) da Şanghay'da 2015 yılından bu yana faaliyetini sürdürüyor. BRICS ülkelerinin dünya ile toplam dış ticaret hacmi 6 trilyon dolara dayanmış durumda. Bu dış ticaret hacmi pastasının, 60,7 milyar dolarlık dilimini de Türkiye’yle BRICS ülkelerinin ticaret hacmi oluşturuyor.
Blok üyesi 5 ülke, halihazırda dünya sanayi ürünlerinin 3’te 1’ini; tarım ürünlerinin ise yarısını üretiyor. Ancak ABD'li yatırım bankalarından Goldman Sachs’ın 2003’te yayınladığı raporunda işaret ettiği üzere; 2050 yılına gelindiğinde Rusya dünyanın en büyük altıncı ekonomisi, Brezilya dördüncüsü, Hindistan üçüncüsü, Çin ise dünyanın en büyük ekonomisi olacak. Ancak çok daha kısa vadede, blok ülkeleri, ticarette ABD doları hakimiyetiyle altın piyasasında Avrupa etkisinin önüne geçme çabalarını hızlandırabilir; Çin ve Rusya’nın yerel para birimiyle ticaret anlaşmasını hayata geçirme çabaları bu sürecin katalizörü olabilir. Zira Dünya Bankası’nın tahminleri de, 2025 itibariyle doların küresel piyasadaki hakimiyetini kaybedeceği yönünde. İlerleyen dönemde dünya, yerel para birimleriyle ticaretin yaygınlaşmasına, ABD dolarının azalan etkinliğine, BRICS ülkelerinin önlenemez ilerleyişine ve Türkiye’nin değişen güç dengeleri içerisinde yeniden konumlanışına tanıklık edebilir.