Yunanistan ve Güney Kıbrıs'ın Doğu Akdeniz'de doğalgaz yataklarını arama girişimini Türkiye'nin tatbikatlarla engellemesinin ardından Atina'nın Kuşadası açıklarında tatbikat hazırlığına girişme hamlesini Sputnik'e değerlendiren Yalım "Yunanistan ve Güney Kıbrıs, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin Doğu Akdeniz'deki egemenlik haklarını, kıta sahanlığını ve Münhasır Ekonomik Bölgesi'ni yok sayarak doğalgaz yataklarını arama girişiminde bulundu. Hâlihazırda Türkiye'nin 7 bin kilometrekarelik kıta sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölgesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) tarafından işgal edilmiş durumda. Türkiye, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak Yunanistan ve GKRY'nin Doğu Akdeniz'de doğalgaz arama girişimini tatbikatlar yaparak engelledi" dedi.
Yunanistan'ın "misilleme hamlesi" peşinde olduğunu ve bunun kabul edilemez olduğunu söyleyen Yalım "Yunanistan'ın misilleme olarak Kuşadası açıklarında tatbikat yapması kabul edilemez. Çünkü bölgede bulunan adalar gayri askeri statüde. Kuşadası civarında bulunan Sisam Adası'nda bir Yunan Mekanize Tugayı, Ahikerya Adası'nda ise bir Yunan Alayı konuşlanmış durumda. Yunanistan, meşru savunma hakkını kullanarak adaları silahlandırdığını iddia ediyor ancak bu iddia 13 Şubat 1914 tarihinde Yunan Kraliyet Hükümeti'ne tebliğ edilen altı büyük devlet kararına aykırı bir durum oluşturuyor. Anılan karar, Almanya, Avusturya Macaristan, Fransa, İngiltere, İtalya ve Rusya tarafından Yunan Hükümeti'ne tebliğ edilmişti. Sisam Adası'nda bulunan tanklar ve Apache taarruz helikopteri, Yunanistan'ın bu adaları savunma yerine taarruz maksadıyla silahlandırdığını açık bir şekilde gösteriyor. Yunanistan'ın Kuşadası açıklarında askeri tatbikat yapması açık bir kışkırtma olup kabul edilemez. Türkiye'nin de mütekabiliyet kapsamında aynı bölgede tatbikat yapma hakkı vardır. Yunanistan aklı selim davranmalı ve Kuşadası bölgesinde yapmayı planladığı tatbikatı iptal etmelidir" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretine rağmen, Türkiye-Yunanistan'ın içinde bulunduğu gerilimin azalmamasını Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'deki kıta sahanlığı ihlallerine bağlayan Yalım "Türkiye, Ege'nin eşit paylaşımı doğrultusunda Yunanistan ile kıta sahanlığı konusunu ikili görüşmeler yoluyla çözümlemek istiyor. Yunanistan ise Ege'deki kıta sahanlığı sorununu Doğu Ege adaları ile Anadolu arasındaki kıta sahanlığının sınırlandırılması olarak kabul ediyor. Aynı sorun Doğu Akdeniz bölgesinde de mevcut. Yunanistan, Doğu Akdeniz bölgesinde Türkiye'nin kıta sahanlığı haklarını yok sayıyor ve uzlaşmak istemiyor" dedi.
Yalım "Yunanistan, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarını Türkiye ve KKTC ile paylaşmak istemiyor. Ayrıca Ege Denizi'nde 18 Türk Adası ve 1 Türk Kayalığının işgaline meşruiyet kazandırmak istiyor. Yunanistan, Türkiye'nin Afrin'e yaptığı harekâttan istifade ederek sürekli olarak gerilimi tırmandırıyor" dedi.
Yunanistan'la süregelen gerilim sürecinin, ikili ilişkileri olumsuz etkilediğine değinen Yalım "
Bu sürecin ikili ilişkileri olumsuz olarak etkileyeceği açıkça görülmektedir. Yunanistan'ın fırsatçı politikalar izleyerek herhangi bir kazanım elde etmesi mümkün değildir. Türkiye, oldu bittilere fırsat vermeyerek Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'deki egemenlik haklarını korumaya devam etmelidir. Türkiye'nin tahriklere kapılmadan akılcı bir dış politika izleyeceği değerlendirilmektedir" diye ekledi.
Konuyu Sputnik'e değerlendiren bir diğer isim ise 1995 yılında Türkiye ile Yunanistan'ı savaşın eşiğine getiren ve Yunanistan'ın "İmia" dediği Kardak kayalıklarına çıkan emekli SAT komandosu ve İYİ Parti'nin kurucularından Ali Türkşen oldu. Eski SAT komandosu emekli Albay Ali Türkşen "Yunanistan'ın beklenti içerisinde olduğu ve uygun zamanı kolladığı iki konu var. Bunlardan birisi, 1982 yılında imzalanan BM Deniz Hukuku Sözleşmesi sonrasında genel kabul olarak kara suları genişliğinin 12 mile çıkartılmasıyla ilgili. 1982'de bu karar alındıktan sonra Türkiye bu sözleşmeyi imzalamadı. Ancak Yunanistan, Ege'de kara suları genişliğini 12 mile çıkartmak istiyor. (Sekizinci Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı) Turgut Özal döneminde, Türkiye, Yunanistan'ın karşılıklı bir anlaşma olmaksızın tek taraflı olarak böyle bir hamlede bulunmasının savaş sebebi olacağının altını çizmişti. O tarihten itibaren Yunanistan, Ege'deki kara sularını 6 mil olarak uygulasa da o yıllardan beri, kara suları genişliğinin 12 mile çıkartılması umudu içerisinde. İkinci olaraksa Yunanistan'ın Ege'yi Yunan gölü haline getirme, silahsız olması gereken adaları silahlandırma ve kara suyu genişliğini artırarak buranın ekonomik zenginliğinden faydalanma beklentisi var. Üstelik 1996 yılında yaşanan Kardak krizinden sonra da bu beklentisi hızla tırmandı. Yunanistan'ın amacı Kardak gibi Türkiye'ye ait olan adalarda egemenlik kurmaktı. Ülke, birinci hedefe henüz varamadılar. Ancak ikinci hususa gelindiğinde 2000'li yıllardan bu yana Lozan ve diğer uluslararası anlaşmalara aykırı olarak Ege adaları Yunanistan tarafından işgal ediliyor ve silahlandırılıyor" dedi.
Yunanistan'ın tatbikat ilanıyla ABD ve Batılı ülkeleri yanına çekmeye çalıştığına işaret eden Türkşen "Türkiye bu saatten sonra herhangi bir uluslararası çözüm yoluna gitse dahi bu fiili duruma uzun yıllar sessiz kalmış olması itibarıyla, bu yoldan çok fazla bir sonuç elde edemeyebilir. Bundan sonra süreç güç kullanmaya doğru evriliyor. Ancak iş güç kullanmaya geldiğinde Yunanistan kendisini Türkiye karşısında yeterli hissetmediğinden ilan ettiği bu son tatbikatla ABD'yi ve Avrupa'yı yanına çekmeye çalışıyor. Yunanistan hiç bir zaman Türkiye'nin karşısına tek başına çıkamadı. Bugün de kendinden daha güçlü devletlerin desteğini kazanmaya oynuyor" diye konuştu.
Atina'nın Türkiye'nin Suriye'de yürüttüğü harekattan da destek bulduğunun altını çizen Türkşen "Türkiye, Suriye'de harekat sebebiyle yönünü o bölgeye çevirmiş durumda. Bu da Yunanistan'ın sahte bir özgüven içine girmesine sebep oluyor. Yunanistan Cumhurbaşkanı ‘Atalarımızın yaptığı gibi biz de Türkiye yeniden işgal mi edelim?' şeklinde akla zarar bir açıklamada bulundu. Tabii onun da karşılığında birileri de çıkıp işgal ettikleri yerden nasıl çıkartıldıklarını onlara çıkıp hatırlatır. Bu süreç de maalesef güç kullanmanın gereğine doğru evriliyor" dedi.
‘ABD, YUNANİSTAN'I DESTEKLEYEREK TÜRKİYE'Yİ DAHA FAZLA KARŞISINA ALMAYI GÖZE ALAMAZ'
Yunanistan'ın Batı'yı arkasına alma politikasının başarılı olmayacağına işaret eden Türkşen "ABD'nin Suriye'de tamamen iflas etmiş bir politikası söz konusu. NATO üyesi olmamıza rağmen ABD'nin PKK'yı, YPG'yi silahlandırması, bu örgütleri ‘terör örgütü' olarak ilan etmesi, iki NATO ülkesini bir şekilde karşı karşıya getirdi. ABD'nin bu yaptığı dolayısıyla NATO sorgulanır hale geldi. Bütün bu sürecin ardından, ABD'nin bir de Yunanistan'ı cesaretlendirmeye girişebileceğini sanmıyorum. ABD, bu oyuna gelmeyecektir. AB'ye gelindiğinde ise, birliğin Türkiye'ye olumsuz tutumu zaten ortada. Bu sebeple AB, Yunanistan'ın yanında durur bir hava sergiler ancak bu desteği açıktan açığa veremeyecektir. AB veya ABD fiziken Türk askerinin karşısına çıkamayacaktır" diye ekledi.
Türkiye ve Yunanistan arasında artan gerilimle ilgili bir diğer yorum ise Yunan uzman, Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Konstantinos Filis'ten geldi. Tatbikatların ‘olağan tatbikatlar' olduğunu savunan Filis "Bu tatbikatlar ne ilk kez gerçekleşecek ne de son. Zira bu tatbikatlar olağan prosedürün bir parçası" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2017'nin Aralık ayında Yunanistan'ı ziyaret ettiğinin hatırlatılması üzerine ikili ilişkilerin yakın geleceğine ilişkin öngörülerini aktaran Filis "Erdoğan'ın ziyaretiyle başlayan süreç benim açımdan oldukça açık. Bu süreçte taraflar, gerilim azaltılması konusunda mutabık kaldı. Bu gerilim sürecinin azaltılması konusunda Yunanistan önemli adımlar attı. Bunlardan ilki, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras'ın beraberindeki heyetle birlikte İzmir'e gerçekleştirdiği ziyaretti. İkincisi ise Türkiye'nin Avrupalı müttefikleri tarafından yalnız bırakıldığı bir dönemde Erdoğan'ın Yunanistan'a gerçekleştirdiği ziyaret esnasındaydı. Ancak Erdoğan'ın Türkiye'ye dönüşünün ardından bu gerilimi azaltma girişimi hayata geçmedi. Türkiye'nin Ege Denizi'nde gerginliği yükselten hamleleri bu sürece zarar verdi" ifadelerini kullandı.
İki ülke arasındaki gerginlikle ilgili "yalnızca Türkiye'nin suçlanması gerektiğini" söyleyen Filis "İlişkiler, son derece gergin. Ancak bu sürecin sorumlusu Türkiye. Erdoğan'ın 15 Temmuz başarısız darbe girişiminin ardından ikinci ziyaret ettiği AB ülkesi Yunanistan oldu. Buna rağmen ilişkilerimiz oldukça olumsuz seyrediyor" diye konuştu.
İki ülkenin aralarındaki gerilimin sıcak bir çatışmayla sonuçlanmasına izin vermeyeceklerini söyleyen Filis "Böyle bir şeye ne Yunan ne de Türk tarafının izin vermeyeceğine inanıyorum. Yine de bu gerilim bazı istem dışı kazalara sebep olabilir. Çünkü Ege Denizi'nde artan bu gerilim, böyle bir kaza ihtimalini devre dışı bırakmamıza engel" diye ekledi.