2017 itibarıyla önemli ölçüde mesafe kateden Türkiye-Rusya ilişkileri, çok sayıda alana uzanıyor. Bunların başında, Türkiye'nin hava savunma alanındaki boşluğunu dolduracak olmasının yanı sıra bölgesel ve uluslararası dinamikleri yeniden şekillendirecek olan S-400 hava savunma sistemi alımı var. Türkiye açısından S-400 alımının yapılıyor olmasının önemi, birden çok boyuta sahip. Bunlardan ilki hiç şüphesiz ki, Türkiye'yle ilişkileri kötüye giden ABD'nin ‘müttefiki' dediği Türkiye'nin Pakistan'dan istediği F-16 pilot eğitmeni talebini "Buraya gönderin, eğitelim" cevabı vererek dolaylı olarak reddetmiş olması. Ve yine aynı dönemde Türkiye'nin pahalı, yüksek teknoloji ürünü silahların geliştirilmesi ve satın alımı süreçlerine katılmasına kısıtlamalar getirilmesinin de Senato'da gündeme gelmiş olması…Süreçte rol oynayan üçüncü önemli değişken ise, Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemi alım sürecinde çelişkili bir tavır içerisinde bulunan NATO ile Türkiye'nin zaman zaman karşı karşıya gelmesi oldu. Zira NATO'nun sivil kanadı, Türkiye'nin S-400 alımına ‘kendi kararı' olarak bakarken askeri kanadının Türkiye'nin S-400 alımına karşı olduğu yönündeki açıklamalar, Türkiye'yi yeni güvenlik arayışlarına itti.
Türkiye-Rusya ilişkilerindeki bir diğer belirleyici konu ise Suriye'deki çatışmaların çok büyük ölçüde sonlanmasının önünü açan bölgesel askeri çabalar ile yine bölge ülkeleri Rusya, Türkiye ve İran'ın inisiyatifiyle gerçekleşen Astana zirvesi ve bu süreci taçlandıran Soçi görüşmeleri oldu. Astana görüşmelerinin sonucu olarak Rusya, İran ve Türkiye öncülüğünde gösterilen askeri ve siyasi çabalar, Suriye'deki çatışmaların önemli ölçüde geride bırakılmasıyla sonuçlanmışken; özellikle Suriye'nin kuzeyinde ABD'nin sürdürdüğü silah desteğiyle giderek güçlenen Demokratik Suriye Güçleri (DSG) oluşumu da Türkiye'yi ABD destekli oluşuma karşı Rusya'yla iş birliğine itti.
2017 yılında Türkiye, kendisinin "terör örgütü" olarak adlandırdığı "PKK ile bağlantılı olduğuna" işaret ettiği YPG'nin çatısını oluşturduğu SDG'ye destek veren ABD'nin söylem ve sahadaki eylemleri arasındaki tutarsızlığı karşısında; Rusya'nın desteğini alarak Suriye'de hem askeri hem de siyasi alanda iş birliğine gitti ve Suriye üzerinde söz sahibi olan bir ülke konumu elde etti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ev sahipliğinde Türk ve İranlı mevkidaşları Recep Tayyip Erdoğan ve Hasan Ruhani'nin de katılımıyla Soçi'de gerçekleştirilen üçlü liderler zirvesi de, Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin toplanma kararının alındığı toplantı olarak Suriye'deki çözümün en önemli kilometre taşlarından birisi oldu. Üstelik gelinen noktada da, kongreye, Türkiye'nin başından beri talep ettiği üzere PYD'nin katılmayacağı duyuruldu.
Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye ve Rusya liderleri Recep Tayyip Erdoğan ve Putin bir yıl içerisinde tam 7 kez yüz yüze görüşme ve çok sayıda telefon görüşmesi gerçekleştirdi. İki liderin yıl boyunca gerçekleştirdikleri görüşmeleri Sputnik'e değerlendiren Rusya uzmanı gazeteci Cenk Başlamış, Putin ve Erdoğan'ın bu denli sık yüz yüze görüşme gerçekleştirmiş olmasının, 2018 yılında da ikili ilişkiler açısından umut vaat ettiğine işaret etti.
İki liderin bir yıl içerisine 7 yüz yüze görüşme sığdırmasının başlı başına dahi önemli olduğuna işaret eden Başlamış "Aslında Erdoğan ve Putin aşağı yukarı aynı dönemde iktidara geldiler. Özellikle de Putin'in Ankara'ya yaptığı ilk resmi ziyaretin ardından iki ülke arasındaki ilişkiler hızla gelişmeye başladı. O dönemden beri, uçak olayının yarattığı boşluğu bir kenarda tutarsak, zaten iki lider arasında sık sık görüşmeler gerçekleşiyordu. Ancak yine de, daha önce 2017'deki kadar çok sayıda ve sık yüz yüze görüşme gerçekleşmedi diye düşünüyorum. Bunun da iki açıklaması olabilir. Birincisi; uçak olayının yarattığı soğukluğun geride kalmasının ardından iki ülkenin Suriye'de çok yakın iş birliği yapmaya başlaması… Diğeri de, uçak olayında yaşanan sorunların yansımalarının çözümü için tarafların bir araya gelme ihtiyacı.. Ancak nedeni ne olursa olsun iki liderin bu kadar sık görüşmesi başlı başına bile oldukça önemlidir" ifadelerini kullandı.
2017 yılında Suriye'de yaşanan askeri ve siyasi gelişmelerin Türkiye-Rusya ilişkilerine olan etkisini ise Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan, Sputnik'e değerlendirdi. Türkiye ve Rusya'nın özellikle 2017'de bu denli yakınlaşmasında Suriye'de sağlanan iş birliği belirleyici bir faktör olduğunu söyleyen Orhan "Astana süreci, Suriye'de varılan çatışmasızlık bölgesi anlaşması iki ülke ilişkilerinin daha farklı alanlarda gelişmesi açısında itici bir faktör oldu. Suriye'deki mutabakata, ticaret, savunma sanayi ve enerji konuları başta olmak üzere çok çeşitli alanlarda da iş birliğini tetikledi. 2017 yılında iki lider (Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan), belki de diplomasi tarihinde nadir görülecek şekilde çok kısa aralıklarla defalarca kez bir araya geldi. Bu görüşmelerdeki en önemli gündem maddeleri de şüphesiz Suriye oldu. İran'ı da işin içine katarak, Suriye konusunda kurulan bu iş birliğinin önemli askeri sonuçlar doğurduğunu söyleyebiliriz. IŞİD'le mücadelede sağlanan başarı ve Rusya'nın Suriye sahasını büyük ölçüde domine etmesinde, Rusya'nın Türkiye ve İran'la sürdürdüğü iş birliğinin etkisi büyük oldu" dedi.
İlişkilerin hızla iyileştiğini ancak yine de ‘dikensiz gül bahçesi' gibi görülemeyeceğini söyleyen Orhan "Rusya'nın Suriye'deki federalizm konusunda çok büyük itirazlarının olmayışı, çözüm aşamasında PYD'yi de sürece dahil etme niyeti ve PYD'ye Afrin'de kalkan oluşu Türkiye açısından süren soru işaretlerinin başında geliyor. Ancak aradaki bazı soru işaretlerine rağmen, taraflar belli tavizler vererek bu iş birliğini sürdürmede kararlı görülüyor. 2018 yılı da, aynı 2017'nin olduğu gibi, Suriye konusunun iki ülke ilişkilerinin kapsadığı diğer alanlar üzerinde belirleyici rolünü sürdürdüğü bir yıl olacak. Nasıl ki 2017'de Suriye meselesi iki ülke arasındaki diğer alanlarda iş birliğinin itici gücü olduysa, 2018'de Astana'da yaşanabilecek bir sıkıntı Türk-Rus ilişkilerinin diğer alanlarına olumsuz yansıyabilir" diye ekledi.
Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli "İki sistem, 4 adet batarya. Anlaşmanın hepsi sağlandı" sözleriyle anlaşmada kat edilen mesafeyi doğruladığı S-400 hava savunma sistemi anlaşmasını ise Vatan Partisi Merkez Karar Kurulu üyesi ve Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkan Yardımcısı Yunus Soner Sputnik'e değerlendirdi. 2017 yılını dünyanın Türkiye ve Batı Asya'nın Avrasya'ya yöneldiği bir yıl olduğunu ve S-400 anlaşmasının da bu yönelimin bir parçası olduğuna işaret eden Soner şöyle konuştu:
"2017 yılı dünyanın yeni bir çağa girdiği önemli bir yıl oldu. Bunun son göstergesi, ABD Başkanı Donald Trump'ın açıkladığı milli güvenlik stratejisi belgesi oldu. Trump, bu belgeyi açıklayarak, ABD hegemonyasının bittiğini de açıklamış oldu. Şimdi ise, ABD hegemonyasının yerine geçen yükselen Avrasya çağı ve medeniyetidir. 2017 de, Türkiye açısından da milli güvenlik, milli bütünlük ve üretim ekonomisi nedeniyle bu Avrasya bağlamına yerleşmeye başladığı yıl oldu. Türkiye siyaseti toplumu ve ekonomisiyle koşar adım Avrasya'ya doğru gidiyor. Burada hem ekonomi hem güvenlik hem de siyasi ilişkileri yeniden düzenliyor. S-400 ise tam da bu noktada büyük önem arz ediyor."
Türkiye'nin S-400 alımının, sınırlarında silahlı ABD askerleri ve yine ABD tarafından silahlandırılmış "teröristlerin" olduğu bir dönemde gerçekleşiyor olması itibarıyla önemli olduğuna işaret eden Soner "Türkiye, ABD'nin silahlandırdığı terör unsurları ve sınırına dizilen Amerikan askeriyle karşı karşıya ve buna karşılık milli savunma sistemlerini yükselen Avrasya çerçevesinde güncelliyor. Bu yüzden de süreç başarıyla devam ediyor. 2018 yılı da, S-400 anlaşmasında somut sonuçlarının alınmaya devam edildiği bir yıl olacak" dedi.
2018 yılının da bölgesel aktörlerin artan iş birliğine sahne olacağına işaret eden Soner "S-400, tüm Türkiye ve Batı Asya'nın yönelişinin bir parçası. Çünkü Amerika'nın ülkeleri bölme girişimleri karşısında Türkiye, Rusya ve İran arasındaki silah arkadaşlığı güçleniyor. Bu iş birliğine Irak, ‘Barzanistan' bağlamında katıldı; yakında Suriye de katılacak. Bu süreç, Türkiye'nin yalnızca günü birlik kararlarında değil, ABD'nin Kudüs dayatması gibi uzun süreçleri kapsayan konularda da inisiyatif almasının önünü açacak. Biz Vatan Partisi olarak, 2018'de S-400 ittifakının derinleşeceğine ve ekonomik bağlamda önemli Avrasya yöneliminin artarak süreceğine inanıyoruz. Umutluyuz çünkü 500 yıllık Atlantik çağı bitti, 2017, 2018 ve takip eden yıllar, yeni uygarlığın oluştuğu dönem" diye ekledi.
TÜRK-RUS İLİŞKİLERİNİN BİR YILI- İKİNCİ BÖLÜM: ENERJİ PROJELERİ VE TİCARET