Türkiye-ABD ilişkileri, son dönemdeki en büyük krizlerinden birini yaşıyor. Daha önce ABD'nin Suriye'de YPG'ye verdiği destek, Fethullah Gülen'in iadesi, ABD'de tutuklu bulunan İran asıllı Türk işadamı Rıza Sarraf davasında eski bakan Zafer Çağlayan hakkında tutuklama kararı verilmesi, Türkiye'de tutuklu bulunan ABD'li rahip Andrew Brunson gibi konular üzerinden iki ülke arasında yaşanan tartışmalar, önceki hafta ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlisi Metin Topuz'un FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanmasıyla yeni bir boyut kazandı.
ABD, bunun üzerine Türkiye'deki misyonlarında göçmen olmayan vize verme işlemlerini durdurma kararı alırken ABD'nin Türkiye'deki görev süresi dolan Ankara Büyükelçisi John Bass, bu kararın, Türk hükümetinin, Türk vatandaşı olan ABD konsolosluğu çalışanlarının kendileriyle hiçbir bilgi paylaşılmadan tutuklanması nedeniyle alındığını belirtmiş, tüm Türk vatandaşlarını etkileyen bu kararı isteyerek almadıklarını söylemişti.
ABD bu kararı sadece çalışanlarının peşpeşe kendilerine bir açıklama yapılmadan tutuklanması nedeniyle aldığını açıklasa da kararın sadece bu nedenle alınmadığı, Türkiye'nin dış politikada son dönemde attığı adımlar dolayısıyla Amerikan yönetiminin Türkiye'ye böyle bir yaptırım uygulama yoluna gittiği yorumları sıklıkla yapılıyor. Bu yorumlar Büyükelçi John Bass'e Diplomasi Muhabirleri Derneği üyeleriyle buluşmasında da hatırlatılmış, ancak Bass "ABD'nin Türkiye'ye yönelik vize kararının arkasında Türkiye'nin son dönemde Rusya ile yakınlaşması, S-400 alımı ve Suriye'de ortak hareket etmesi olduğu yorumları yapılıyor. Siz bu yoruma katılıyor musunuz?" sorusuna kısaca "Hayır" yanıtı vermişti.
Fakat son dönemde Türk-Amerikan ilişkilerinde ve Türkiye'nin dış politikada attığı adımların ardından yaşanan gelişmelere bakıldığında Türkiye'nin neredeyse ABD ile tartışmalı olduğu hiçbir meselede ortak bir çözüme ulaşamadığı görülüyor.
Türkiye'de hükümet, Suriye'de çatışmaların başlangıcından itibaren ABD ile birlikte Suriyeli muhalifleri destekledi ve Suriye'de siyasi çözümün, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın görevinden ayrılması şartıyla gerçekleşeceği görüşünde ısrarcı oldu. Ancak özellikle Rusya'nın Suriye hükümetinin daveti üzerine burada operasyonlara başlamasının ardından Türkiye'nin Suriye hakkındaki söyleminin aşamalı olarak değiştiği görüldü ve nihayetinde Türkiye, Aralık 2016'da Rusya ve İran ile birlikte Suriye devletinin egemenliğinin kabul edildiği Moskova deklarasyonu imzaladı. Bu deklarasyonun ardından Astana görüşmeleri başladı ve somut sonuç alınamayan Cenevre görüşmelerinin aksine son olarak İdlib'de olduğu gibi çatışmasızlık bölgeleri yaratılarak Suriye'de terörle mücadeleye odaklanıldı. Böylelikle, ABD'nin başını çektiği IŞİD Karşıtı Koalisyon'un üyesi de olan Türkiye, koalisyondan bağımsız hareket ederek İdlib'e asker gönderme kararı aldı.
Türkiye ile ABD arasında bir diğer temel anlaşmazlık konularından biri de Türkiye'nin Rusya ile S-400 hava savunma sistemi alımı anlaşması yapması oldu. ABD'nin, Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerinin NATO hava savunma sistemine entegre edilemeyeceği gerekçesiyle Türkiye'nin S-400 alımına karşı çıktığı biliniyor. Fakat Türkiye, daha önce Batı ülkelerinden hava savunma sistemi alma isteğine olumsuz yanıt verildiği ve ulusal hava savunma güvenliğini sağlamak istediği için Rusya'dan S-400 sistemini alacağını açıkladı.
Türkiye'nin, Rusya'nın yanı sıra Venezuela ve İran gibi Trump yönetiminin rahatsızlık duyduğu ülke hükümetleriyle son dönemdeki yakın ilişkisinin de ABD'nin vize kararında etkili olduğu yorumları yapılıyor. Geçtiğimiz hafta Hürriyet gazetesi Washington temsilcisi Cansu Çamlıbel'in vize krizine ilişkin yayımlanan haberinde ABD Başkanı Trump'ın, Venezüella Devlet Başkanı Maduro'nun Ankara'da ağırlanması ve Türkiye'den İran'a yapılan üst düzey ziyaretlerden rahatsız olduğu ve Türkiye'ye yönelik vize kararına ikna olduğu belirtildi.
‘TÜRKİYE, BATI'YA DEĞİL AVRASYA'YA GÜVENİYOR'
Türkiye-ABD ilişkilerinde gelinen aşamayı ve ilişkilerin geleceğini Sputnik'e yorumlayan uzmanlar, vize krizinin sadece ABD konsolosluk çalışanlarının tutuklanmasıyla ilgili olmadığı görüşünde birleşiyor.
Konuyla ilgili Sputnik'e konuşan Vatan Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı ve emekli Tümamiral Soner Polat, "Son krizin esas nedeni, Türkiye ağır ama emin adımlarla Avrasya'ya yöneliyor ve artık çevresindeki problemleri çözmek için Batı'ya değil de Avrasya ülkelerine güveniyor" dedi.
Türkiye'nin burada da belli çelişkiler yaşadığını ancak ortak noktalar bularak çelişkileri aştığını ifade eden Polat, "Bu tabii dikensiz gül bahçesi değil. Çelişkiler yok mu, evet var. Fakat şöyle bir karara vardı Türkiye; biz Rusya'yla, İran'la, Irak'la, Suriye'yle her konuda yüzde 100 anlaşamasak bile neticede ortak noktalar bulabiliriz, bunlarla birlikte çalıştığımızda ulusal çıkarlarımızı daha iyi koruyabiliriz. Hayat da bunu gösterdi zaten dikkat ederseniz. Örneğin Fırat Kalkanı harekatını düşünelim. Belki Rusya ve İran çok gönülden destek vermiş gibi görünmedi ama olgulara baktığımız zaman ortada bir anlaşmanın olduğunu görüyoruz. Dikkat ederseniz Halep'le ilgili olarak Türkiye, Rusya'ya yardım etti. Rusya da belki de bizim bilmediğimiz anlamda Türkiye'ye Fırat Kalkanı harekatı konusunda yardım etti. Neticede öyle veya böyle çeşitli pazarlıklarla, anlaşmalarla ortak noktada buluşulabildi. Fakat Batı'yla böyle bir şey mümkün değil, bu çok açık bir şekilde göründü. Bunu Batı ülkeleri de bunu görüyorlar, yoksa vizeydi şuydu buydu bahane, bütün bu yaşananların nedeni Türkiye'nin Avrasya'ya doğru kayması ve bölgesel sorunların çözümünde Batı'yı artık bir hakem olarak görmemesi, hatta Batı'nın bu olayları Türkiye aleyhine kışkırttığına inanması" diye konuştu.
‘TÜRKİYE HALKININ YÜZDE 72'Sİ ABD KARŞITI'
Son yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre Türkiye'nin yüzde 72 ile Amerikan karşıtlığında dünyada birinci ülke olduğuna dikkat çeken Polat, "Yine hükümete yakın bir kamuoyu araştırma şirketinin bulguları var, AKP'li seçmenlerin yüzde 73'ü, Suriye ile iyi ilişkiler kurulmasından yana. Dolayısıyla toplumda da böyle bir istek var. Bunları tabii Batı çok iyi görüyor ve bununla ilgili olarak bir jeopolitik savaş yürüyor, vizeydi şuydu buydu, bunun bahanesi. Türkiye'nin böyle bir Avrasya yolculuğu olmasaydı bu sorunların hiçbiri böyle büyük bir krize dönüşmezdi" dedi.
Konuyla ilgili Sputnik'e konuşan Atılım Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hasan Ünal da ABD ile Türkiye arasında yaşanan krizin şaşırtıcı olmadığını ifade ederek "İki ülke arasındaki ilişkilerde artan gerginliğin bu noktaya ulaşacağı belliydi. Burada bir olağanüstü durum görmüyorum. Çünkü Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler sürdürülemez noktadaydı" dedi.
İki ülke arasındaki gerginliğin en büyük sebebinin, ABD'nin Suriye'de PYD'ye verdiği destek olduğunu söyleyen Ünal, "Böyle bir gidişatın, Türkiye'nin ulusal güvenliğine ve bütünlüğüne ciddi bir tehdit oluşturduğu açık. Dolayısıyla Türkiye'nin buna tepki göstermesi kadar doğal bir şey yok. Türkiye ilk olarak 2015'te bu koridora izin vermeyeceğini açıkladı, fakat Amerikalılar dinlemediler, PYD'lileri ısrarla Fırat'ın batısına geçirdiler ve bu iş 2016'da FETÖ'cü darbe girişiminin ardından Fırat Kalkanı harekatına dönüştü. Dolayısıyla ABD'nin bu büyük Kürdistan projesinden vazgeçmemesi halinde Türk-Amerikan ilişkilerinin düzelmesini ben ihtimal dışı olarak görüyorum. Dolayısıyla bu ilişkilerin bir yerde duvara toslayacağı açıktı. Ama şu gelişmeyle, ama bu tutuklamayla olacaktı ve sonuçta oldu" diye konuştu.
ABD'nin vize kararını anlamlı bulmadığını söyleyen Ünal, "Bunu yaparak hükümete ne zarar vereceklerini düşünüyorlar, bu tartışmalı. ABD'ye gidip gelen öğrenciler, işadamları bundan zarar görecek, bununla mevcut hükümete ne zarar verecekler, onu anlayamıyorum. Fakat ABD hiçbir zaman kriz yönetiminde doğru politikalar üretememiş bir ülkedir. Dünyada dış politikada hata yapma şampiyonluğunu hiçbir dönemde hiçbir ülkeye bırakmamıştır" dedi.
Türk-Amerikan ilişkilerinin daha da bozulacağını düşünen Ünal, "Türkiye'nin ABD ile ve Batı ile ilişkileri son 20 yıldır yeni bir formattan geçiyor. Türkiye'nin dış politikasındaki önemli konuların herhangi bir konuya bakın. Kıbrıs konusu, Ege konusu, Ermeni iddiaları gibi tüm konularda ABD ve Batı ülkeleri hep Türkiye'nin karşısında yer alıyor. Şimdi böyle bir şekilde bu ilişkilerin normal, sağlıklı bir şekilde devam ettirilebileceğini düşünmek mümkün mü? Dolayısıyla bunlar bir yere gelecek ve kırılacaktı" diye konuştu.
ABD'nin Türkiye'ye yönelik vize kararının arkasında Türkiye'nin ABD'den ve NATO'dan bağımsız attığı adımlar bulunduğuna işaret eden Ünal, "ABD yönetiminden gazetelere sızan haber ve analizlerde bu konu ayrıntılı bir şekilde yer alıyor. Yönetimin, Trump'ın Türkiye'ye karşı bu girişimi destekler hale getirilmesinde bölge ülkeleriyle yakınlaşmasının etkili olduğu yorumları var. Pekiyi ama ABD şu soruyu hiç sormuyor; ben ne yaptım da bütün bölge ülkeleri birbirine yaklaştı? Bunlar neden yakınlaştılar, çünkü ortada Büyük Kürdistan projesi sürdürülmeye çalışılıyor. Bir yandan Barzani bağımsızlık adımları atıyor, bir yandan PYD/YPG güçleri ABD tarafından silahlandırılıyor. Bunun karşılığında bölge ülkelerinin bir araya gelmekten başka seçenekleri mi var? Öte yandan İsrail ‘Kürdistan'ı tanımaya hazırım' açıklaması yapıyor. Dolayısıyla böyle bir durumda ABD, ben nerede hata yaptım diye düşünmeden otomatik olarak kendi yaptıklarını doğru, diğerlerinin yaptıklarının yanlış olduğu varsayımıyla karşı tepkiler koyuyor. Bu tepkilerin sonunda Türk-Amerikan ilişkileri iyice batağa saplanacak. Çünkü ABD, bu Kürdistan projesinden vazgeçmezse Türk-Amerikan ilişkilerinin daha da bozulması kaçınılmaz olacaktır" ifadelerini kullandı.
Ünal, ABD ve Türkiye'nin birbirlerine karşılıklı olarak yaptırımlar uygulayabileceğini ifade ederken "Türkiye, İncirlik üssünü kapatmaya girişebilir, bunda da son derece haklıdır. ABD'liler bilgi ve istihbarat paylaşımını kesebilirler, ki zaten ne kadar sağlıklı istihbarat paylaşımı var, bilmiyoruz. Türkiye'ye silah satışını durdurabilirler, fakat yine zaten ne kadar sağlıklı bir silah satışı var, bunu sormamız gerekiyor. Öte yandan Türkiye kendi savunma sanayiini oluşturma yönünde ciddi adımlar atıyor. Bütün bunlar yan yana getirildiğinde, evet, ABD'nin yapabileceği şeyler var, fakat Türkiye'nin yapabileceği şeyler de vardır. Dolayısıyla ilişkiler daha da kötüleşmeye bence aday" dedi.