Yaşanmakta olan mülteci krizinin, Türkiye-AB ilişkilerinde 'yalancı' bir bahar havası estirdiğini, Türkiye'de kuvvetler ayrılığı konusunda yaşanan sıkıntılarla ilgili AB içinde büyük rahatsızlıklar bulunduğuna işaret eden Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erhan Akdemir, AB'nin kasım ayında yayımlanacak İlerleme Raporu'ndan sonra Türkiye ile yürüttüğü tam üyelik müzakerelerini askıya alabileceğini ifade etti.
Akdemir, "Avrupa Komisyonu, Türkiye'nin mevcut sıkıntılarından dolayı ‘Müzakereleri askıya alıyoruz' da diyebilir. Avrupa Parlamentosu'nun, Avrupa Komisyonu'nun Türkiye'yle ilgili son raporlarına baktığımız zaman Türkiye'nin başta kuvvetler ayrılığı ilkesi olmak üzere yaşadığı sıkıntılardan kaynaklı olarak böyle bir tehlike var. Şu anda bunun semptomları var" diye konuştu.
AB yetkililerinden 'Kriterler Türkiye için esnetilmeyecek' açıklamaları gelirken Avrupa Parlamentosu da kriterler yerine getirilene kadar Türkiye vatandaşları için vizesiz Avrupa hakkını görüşmeyi askıya aldı.
Türkiye'den ise mülteci mutabakatı ve Türkiye vatandaşlarına vizesiz Avrupa hakkının öne çekilmesi anlaşmasının bir bütün olduğu, vizesiz Avrupa hakkı tanınmazsa mülteci mutabakatının da bozulabileceği açıklamaları geliyor. Son olarak AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Türkiye'nin sığınmacı anlaşmasının kurallarını değiştirmeye çalışmaması gerektiğini söyledi.
'TÜRKİYE'DEKİ SORUNLAR GÖZ ARDI EDİLEREK MÜLTECİ MESELESİ ÇÖZÜLEBİLİR ZANNEDİLDİ'
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in, mülteci sorununun çözümü için Türkiye'yi bir partner olarak değerlendirdiğini vurgulayan Akdemir, "Durum böyle olunca AB'nin diğer üye ülkeleri ve özellikle Türkiye'yi bu anlamda eleştirmeye hazır olan bazı grupları daha fazla tetikledi. Demokrasi konusundaki eksiklikler, insan hakları, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ilkesinin Türkiye'de ciddi şekilde zedeleniyor olması, Türkiye karşıtı ülkelerin eline büyük bir koz verdi. AB'nin ve Almanya'nın yaşadığı mevcut mülteci sıkıntısı 2010'dan önce yaşanıyor olsaydı Türkiye o zaman çok daha kuvvetler ayrılığı ilkesine, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne bağlı bir devlet görünümündeydi, o zaman AB ile Türkiye arasında bu bahar havası gerçek olabilirdi. Ama Türkiye'nin şu anda yaşadığı mevcut sıkıntılar buna izin vermiyor. İzin vermediği sürece de atılacak adımların çok samimi olduğunu veya AB-Türkiye ilişkilerini müzakere sürecinden bir sonraki adıma, yani hem üyelik açısından hem de ilişkilerin daha iyiye gidebileceği yönünde iyi sinyal vermiyor. Mevcut durum sadece AB'nin ve özellikle Almanya'nın kendi sorununa bir muhatap bulup bunu bir şekilde bertaraf etmeye çalıştığı bir nokta" diye konuştu.
'İLERLEME RAPORU TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNDE BELİRLEYİCİ OLACAK'
"Almanya kendi çıkarları doğrultusunda bir politika takip ediyor ve bunu da Türkiye'nin kendi iç meselelerini kapatarak yapmaya çalışıyor. Bu da tabii ki ne Türkiye ne de diğer AB üyesi ülkeler açısından bakıldığında pek kabul edilecek bir durum olmuyor. O yüzden ben Türkiye-AB ilişkilerinin sadece vize ve mülteci krizi çerçevesinde bir iyimserliğe gidebileceğini düşünmüyorum. Çünkü Türkiye-AB ilişkilerinin üyeliğe gidebilmesi için Türkiye'nin mevcut sorunlarını çözmesi gerekiyor. Ekim ya da Kasım ayında Türkiye içi yeni ilerleme raporu hazırlanacak. O ilerleme raporu bence Türkiye-AB ilişkilerinde belirleyici olacak. Çünkü Avrupa Komisyonu, Türkiye'nin mevcut sıkıntılarından dolayı ‘Müzakereleri askıya alıyoruz' da diyebilir. Avrupa Parlamentosu'nun, Avrupa Komisyonu'nun Türkiye'yle ilgili son raporlarına baktığımız zaman Türkiye'nin başta kuvvetler ayrılığı ilkesi olmak üzere yaşadığı sıkıntılardan kaynaklı olarak böyle bir tehlike var. Şu anda bunun semptomları var. Geçen hafta ben Brüksel'deydim, Avrupa Parlamentosu'ndaydım. Oradaki görüşmeleri de değerlendirdiğimde böyle bir semptom, belirti olduğunu görüyorum. Komisyonda, parlamentoda, diğer AB kurumlarında bu konuda Türkiye'ye yönelik ciddi bir eleştiri, bence haklı bir eleştiri, var. Şunu da unutmayalım, Avrupa Parlamentosu'ndaki Hıristiyan Demokratlar dahil Merkel'i eleştiriyorlar. ‘Türkiye'de bu kadar sorun varken Merkel sadece kişisel bir politika takip ederek böyle bir siyaset yürütüyor' eleştirisi var. Bunun bir benzerini daha önce de gördük. AB, kendini kurtarmak için Türkiye'deki sorunları görmezden geliyor algısı var, doğru da bir algı. Ama Türkiye-AB ilişkilerinin krize doğru gitmesi bence çok sürpriz olmaz. Önümüzdeki süreçte bu iş daha da derinleşirse bence sürpriz olmaz."
'TÜRKİYE'NİN AB'YE SÖYLEYEBİLECEĞİ BİR ŞEY YOK'
Ahmet Davutoğlu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaşadığı anlaşmazlık sonrası Başbakanlık görevini bırakma kararı alması konusunda AB'de yekpare bir görüş olmadığını kaydeden Akdemir, "Bir kısım iç politika olarak bakıyor, bir kısmı da ‘Tamam, iç politika ama bunun demokrasiyle bağdaşmayan yanı var' deniyor. Bir de üçüncü boyutu var, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bir yoğurt yiyiş tarzı ya da demokrasiyi kendine göre anlayış tarzı var. O yüzden de AB o konuya daha fazla giremiyor. Çünkü bir yandan da eli kolu bağlanmış durumda özellikle Almanya açısından bakıldığında. Çünkü Merkel bir şey dediği zaman Türkiye çok net olarak ‘Bu mültecileri sana gönderirim' şeklinde bir şey ortaya koyuyor. Onu dediği zaman Avrupa'da herkesi sinir uçlarına dokunuluyor, duygusallıkları daha da artıyor o yüzden pek fazla eleştirmek istemiyorlar. Halbuki mevcut durumda mülteci krizi olmasaydı AB, Türkiye'yi çok daha net eleştiriyor olacaktı" dedi.
'2015 İLERLEME RAPORUNDA ÜÇ DEFA KUVVETLER AYRILIĞI ELEŞTİRİSİ VAR'
İlkesel açıdan bakıldığında Türkiye'nin müzakere sürecide iyi bir performans sergilemediğini ifade eden Akdemir, "Müzakere süreci aslında bir aday ülkeyi tam üyeliğe götürecek süreçtir, bizimki ise tam tersi oldu. Bunun nedeni de bahsettiğimiz sorunlar. O yüzden de ilkesel olarak AB'nin Türkiye'ye daha net, daha sert sözlerle aday ülkeyi uyarması lazım. Ama işin içinde mülteci krizi gibi siyasi bir durum, bir realite var" dedi.
'AB, MÜZAKERELERİ ASKIYA ALMA KARTINI KULLANABİLİR'
Akdemir, mülteci krizi konusunda Türkiye karşısında eli zayıf durumda bulunan AB'nin müzakereleri askıya alma kararı alması ihtimalinin gerçekçi olup olmadığı sorusuna ise "AB'nin bunu şu aşamada söyleyebilme cesareti gösterebileceğini düşünmüyorum. Ama ilişkiler gerginleştikçe AB'nin bu kartı kullanabileceğini düşünüyorum. Bu kartın en somut göstergesinin ilerleme raporları olacağını düşünüyorum. Çünkü son Kati Piri'nin Avrupa Parlamentosu'nun raporuna baktığımızda orada da Türkiye'deki mevcut sorunlara göndermeler var, bence bu da onun en büyük sinyali. Bence böyle bir karar alması sürpriz olmaz. AB, Türkiye'ye önemli bir mesaj verebilir bu kararı alırsa" yanıtını verdi.