Başbakan Ahmet Davutoğlu, Mardin Artuklu Üniversitesi'nde düzenlenen, ‘Kardeşlik Buluşmaları Mardin Konferansı'nda yaptığı konuşmada, "Bir anahtardır Mardin, medeniyetimize girmek için" ifadesini kullanarak, bunu anlamayanların bilmeyeceğini, kendilerinin şehirlere, toprağa, insana olan aşkını bilmeyenlerin bunu anlayamayacağını söyledi.
Mardin örneğinde ve bölge, ülke örneğinde iki tarihi çatışmanın, birleştirenler ve parçalayanların buralarda yaşadığını belirten Davutoğlu, "Birleştirici ruh ile hareket edenler ve birleşen her şeyi parçalayıp tahrip etmek için tarihe barbarca bir yaklaşım sergileyenler. Bakınız Mardin, Hazreti Ömer tarafından fethedildi. Hazreti Ömer o dönemde büyük medeniyet merkezleri olan Mısır'ı, Irak'ı, bütün Irak birikimini, İran'ı, Medine'nin ruhuyla buluşturmuştu. Medine'nin ruhu, eşitlik ruhuydu. Veda Hutbesi'nde Hazreti Peygamberin 'Arap'ın Aceme üstünlüğü yok' derken kastettiği, insanların Adem'in çocukları olarak, Milleti İbrahim olarak bir diğerine eşit olduğu ruhuydu" diye konuştu.
Bugün Ortadoğu coğrafyası diye İslam kimlikli bir coğrafyadan bahsedilmesinin Hazreti Ömer'in döneminde fethedilen Mardin'e de yansıyan birleştirici ruhun eseri olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Sonra çatışmalar, gerilimler yaşandı, bir birleştirici ruha daha ihtiyaç hissedildiğinde Sultan Alparslan'ın ordusunda Malazgirt'te, Anadolu'nun bütün halkları, bütün kavimleri, yeni bir aşkla buluştu ve Mardin'de bin yıllık bu coğrafyadaki tarihimizin Mezopotamya ile Anadolu'yu birleştiren ruhu orada meşale haline dönüştü. O orduda Türkler, Kürtler, Araplar vardı, yerel halklar vardı, hatta adalet arayan Ermeniler ve diğer Anadolu halkları vardı. Bu birleştirici ruh, bugün Anadolu kültürü dediğimiz ve harmanlandığımız büyük beşiği birlikte kurdu" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Davutoğlu, Anadolu'yu parçalamak için daha sonra Haçlıların geldiğini, parçaladıklarını, dağıttıklarını düşündükleri anda bir başka ruh olan Selahattin Eyyubi'nin ruhunun harekete geçtiğini dile getirdi.
'KİM BİZİ AYIRACAKSA BİLSİN Kİ…'
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti: "Alparslan'ın ordusunda bir Kürt olmak ile Selahaddin Eyyubi'nin ordusunda bir Türk olmak arasında bir fark var mı? Ben bugün, Bakanlar Kurulu'na baktığımda, toplantıyı açtığımda Besmele ile hep hamd ederim, ben bir Türkmen aşireti çocuğuyum, Alparslan'ın ordusundaki Kürtler ile beraber, bu medeniyetin kuruluşu için girmiş kavimlerden biri. Sol tarafımda bir Mezopotamya çocuğu, bir Kürt çocuğu oturur, Mehmet Şimşek Başbakan Yardımcımız. Sağ tarafımda Karadeniz'den bir başka vatan evladı, Numan Kurtulmuş, tek tek Bakanlar Kurulunu saymayım. Ama en uç noktada Batı Trakya'dan, Rumeli'den gelen bir Rumeli çocuğu, Mehmet Müezzinoğlu Sağlık Bakanımız. Baktığımda Bakanlar Kuruluna hamd ederek diyorum ki; hamdolsun ki, bu toplulukta Mezopotamya çocukları, Anadolu çocukları, Kafkas çocukları, Balkan çocukları birleşti. İşte Türkiye, işte Türkiye harmanı bu. Bir ümidimiz varsa, bir iddiamız varsa, Sultan Alparslan'ın bir Türk sultanının ordusundaki bir Kürt'ün, Sultan Selahaddin'in ordusundaki bir Türkün omuz omuza vermesiyle bu tarihi yeniden inşa ederiz. Kim bizi ayıracaksa bilsin ki, her birimiz Alparslan, her birimiz Selahaddin Eyyubi'yiz."
Haçlılardan sonra Anadolu'yu parçalamak için Moğolların geldiğini, Mezopotamya'yı yakıp yıktıklarını hatırlatan Davutoğlu, şunları ifade etti:
"Birleştirici bir ruha ihtiyaç vardı. Söğüt'ten Osmanlı ruhu tecelli etti. Bir batı Anadolu, Rumeli devleti gibi doğan Söğüt'ten, Bursa'ya, Edirne'ye, İstanbul'a ve oradan tabii ki Üsküp'e, Saray Bosna'ya doğru büyüyen bir devlet Sultan Selim Han ile İdris-i Bitlisi ile birlikte bir Ortadoğu İslam bütünlüğünü sağlayan devlet haline dönüştü. Sultan Selim'in ordusunda İdris-i Bitlisi olmak da Türk-Kürt kardeşliğinin birleştirici gücüydü. Bugün yaptıkları, yıktıkları tarumar etmeye çalıştıkları Fatih Paşa Camii'nin banisi de bütün bu coğrafyayı fetheden ve İstanbul'u Bağdat ile İstanbul'u Kudüs'le, İstanbul'u Medine-i Münevvere ile buluşturan, Mardin'i ve bütün bu şehirleri muazzez ve merkez kılan Sultan Selim Han'ın yanındaki bir Kürt İdris-i Bitlisi ve bir Türk Fatih Paşaydılar. El ele verdiler, biliniz ki, bugün Diyarbakır'da Fatih Paşa Camii'ne saldıran, onu yakanlar işte bu kardeşliği hedef aldılar. Biz de buradan diyoruz ki, her birimiz Fatih Paşa, her birimiz İdris-i Bitlisiyiz. Bütün bir Balkanlar, Kafkaslar ve Akdeniz, Karadeniz, Hazar, Kuzey Afrika tek bir düzen altında birleşip bizim kadim medeniyetimizin egemenlik asırlarını kurduktan sonra yaklaşık 400 yıl bu topraklar bir bütün olarak yaşadı. Parçalayamadılar, bölemediler, çünkü İstanbul'dan, Dersaadet'ten yükselen bir irade vardı."
Davutoğlu, 400 yıl, doğudan ve batıdan, kuzeyden ve güneyden gelen her tehdide karşı aynı birleştirici ruhla dimdik durduklarını bildirdi. Davutoğlu, "Bu sefer başka bir parçalayıcı güç girdi, Haçlılardan, Moğollardan sonra, sömürgeciler. 1798'de Napolyon, Mısır'a girdiğinde kalbimize sömürgeciliğin ilk hançeri saplanmıştı, o günden bugüne Mardin'in birleştirici ruhu, Diyarbakır'ın birleştirici ruhu, İstanbul'un birleştirici ruhu sömürgecilerin ve onların piyonlarının parçalayıcı ruhuna karşı dimdik ayakta durdu" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, bu senenin bir yüzyılın muhasebesi anlamında önemli bir yıl dönümü olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bu sene Kut'ül Amare'nin yüzüncü yılı. Tarihimizde Çanakkale Savaşı'nı biliriz, övünürüz. Sarıkamış'ı biliriz, Yemen'i biliriz, Kut'ül Amare'yi çok azımız biliriz. Kut'ül Amare, şu anda Irak'ta, Kut şehri yakınıdır, bu savaşta Ortadoğu'nun bütün halkları, 1916 yılında Bağdat'a doğru ilerleyen sömürgeci güçlere karşı son direnişi yaptılar, son büyük zaferi kazandılar. Bu orduda Araplar, Türkler, Kürtler, Süryaniler, Keldaniler, Sünniler, Şiiler hep beraber savaştılar. Tarihi rivayeti aktaranlar, denir ki, son direniş olduğu bilinciyle hepsi ayaklarını yerlere, kazıklara bağlayarak şehit olana kadar yan yana savaştılar. Ortadoğu'nun sömürgecilere ve dış güçlere karşı bir bütünlük içinde verdiği son savaştı. Sömürgeciler orada büyük bir yenilgiye uğratıldı. En zor zamanımızda, en zayıf zamanımızda dahi eğer biz, Türkler, Kürtler, Araplar, Sünniler, Şiiler, Müslümanlar, Hristiyanlar, bu Mezopotamya'nın kadim halkları omuz omuza verirsek 7 düveli yeneceğimizi Kut'ül Amare'de gösterdik, yüzyıl geçti."
SYKES — PICOT ANLAŞMASINI HATIRLATTI
1916 yılında, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere ve Fransa arasında Osmanlı Devleti'nin paylaşılmasını öngören gizli antlaşma Sykes-Picot'un imzalandığını anımsatan Başbakan Davutoğlu, Osmanlı Devleti'ni parçalamak ve birleştirici ruhunu yok etmek için planladıkları anlaşma ile şehirleri, vadileri, insanları birbirinden ayırdıklarını belirtti.
Bu anlaşmanın arkasında Anadolu'yu Mezopotamya'dan ayırma düşüncesinin bulunduğunu anlatan Davutoğlu, Sykes-Picot'u sıradan bir anlaşma değil, parçalayan, bölen bir anlaşma olarak nitelendirdi. Hintli Müslümanların, istiklal ordularına yardım ettiğini anımsatan Başbakan Davutoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti sıradan bir ulus devlet, sıradan nevzuhur bir şekilde ortaya çıkmış bir devlet değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün bu birleştirici ruhunun yanında Hint, Afrika, Orta Asya Müslümanlarının yaptığı dualar üzerine yükseldi. Bu devlet herhangi bir etnik kimlik üzerine değil, birleştirici büyük bir millet ideali üzerine kuruldu" diye konuştu.
"Bizim dedelerimiz her bir cephede, son kaleyi savunmak için savaştı, bizim babalarımız Anadolu'nun her yerinde inançlarını korumak için saklı, gizli gittikleri mekânlarda Kuran-ı Kerim öğrenmek zorunda kaldılar. Biz ise bütün bu mirasın üzerinde birleştirici ruhu tekrar harekete geçirmek için bütün hayatımızı vakfettik, vakfediyoruz, vakfedeceğiz. Tek tip ulusçu anlayış hangi formda ve hangi millette tecelli ederse etsin aynı sonuçları doğurdu. Türkiye'de tek parti anlayışı ve o dönemde geliştirilen ideolojik çerçeve nasıl baskıcı bir çerçeve oluşturmuşsa aynı baskıcı çerçeveyi Baas ideolojisi şeklinde Suriye'de ve Irak'ta gördük. "Tek tipçiliğe karşı, bu ret ve asimilasyona karşı olduğunu iddia eden örgütler ortaya çıktı, aynı ölçüde tek tipçi, aynı ölçüde kadim medeniyetimize savaş açan PKK ve arkasındaki zihniyet" ifadesini kullanan Davutoğlu, "12 Eylül nasıl tek tipçilikte, despotizmde ve aynı ideolojik çerçevede hareket etmişse, Kürt ulusçuluğu adına kendince harekete geçtiğini iddia eden bu terör örgütü de aynı tek tipçi ve aynı diktacı yöntemlerle hareket etti. Kendisinden başkasına tahammülü olmayan, parçalayıcı, bölücü bir anlayış" değerlendirmesinde bulundu.
'TEK TİPÇİLİKLE MÜCADELE ETTİK'
Başbakan Davutoğlu, Anadolu ve Mezopotomya halklarının tek tipçilikten çok çektiğini anımsattı. AK Parti'nin tarih sahnesine çıktığı andan itibaren tek tipçilikle mücadele ettiğine dikkat çeken Başbakan Ahmet Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Kurucu Genel Başkanımızın ifadelerinde, bizim ifadelerimizde de tek bir şeyi hedefledik, 1071 ruhu, Selahaddin Eyyubi'nin birleştirici ruhu, Mezepotamya'nın Anadolu'yla ezeli ve ebedi kardeşliğinin birleştirici ruhu. Onun için bir taraftan 12 Eylül'ün o tek tipçi anlayışına karşı mücadele ettik ve ona karşı harekete geçtik, diğer taraftan bu zihniyetin yansıması olan diğer tek tipçiliklerle mücadele yoluna girdik. Son 13 yılda yaşadıklarımız böyle bir yüzleşmenin tarihidir."2001 Türkiye'sinde yasakların ve yolsuzlukların bulunduğunu belirten Davutoğlu, "Ona karşı harekete geçtik, birer birer kaldırdık yolsuzlukları, zihniyeti değiştirdik. 'Olağanüstü Hal'i kaldırdık, DGM'yi kaldırdık, mezra, köy yasaklarını kaldırdık. Terörden zarar görmüş olanlara milyarlarca Türk lirası destek vererek, tekrar bu toprakları şenlendirmeye çalıştık" diye konuştu. Önce TRT Şeş'in sonra TRT Kurdi'nin kurulduğunu anlatan Başbakan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kimse 2001'de, 2006'da Türkiye'de Kürtçe bir televizyonun olacağını düşünmemişti. Artuklu Üniversitesi başta olmak üzere birçok üniversitemizde Kürtçe eğitimleri başladı, Kürt Dili Enstitüleri kuruldu. Türkçe ve Kürtçe eğer güzel şeyler söyleniyorsa, Yunus Emre'nin güzel Türkçe'siyle Feqiye Teyran'ın, Ahmed-i Hani'nin güzel Kürtçesi arasında bir fark yoktur. Biz dilleri tahkir etmeye, yok saymaya değil, dilleri aziz kılmaya, mübarek kılmaya geldik."
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Birleştirmek için her şeyi yaptık. Bu topraklar geri kalmış bölgeler deniyordu, her türlü yatırımı getirdik, lütuf olarak getirmedik, hizmet olarak getirdik" dedi.
Başbakan Davutoğlu daha sonra 10 maddelik Terörle Mücadele Eylem Planı'nı tanıttı. İşte Başbakan Davutoğlu'nun ayrıntılarını verdiği o 10 madde:
1- Psikolojik unsur: Millet ile devlet arasındaki farklar kalkacak, birleştirici anlayışı yerleştireceğiz. İnsan odaklı devlet anlayışını yerleştireceğiz. Meşru güç kullanma yetkisi sadece halktan yetki alanlardadır. Biz hesap makamıyız. Her türlü hesabı vermeye hazırız.
2- Kamu düzeni inşası: Kamu düzenini kim tehdit ederse, ister DAEŞ örneği gibi, ister PKK gibi, ister DHKP-C olsun terör yapmak isteyen kim olursa olsun durdurulacak ve engellenecek. Kamu hepimiziz. Sıradan bir devlet gücünden bahsetmiyorum. Hepimizin onurunu, yaşamını temel alan düzeni söylüyorum. Bunların özyönetim dediği gibi feodal düzenleri değil. Bunların istediği feodal düzen. Suriye'den ilk kaçan KDP yanlısı Kürtlerdi. Herkesin eşit hakka sahip olduğu kamu düzeni. Burada kesinlikle teröristle, halk ayrılacak.
3- Kapsamlı demokratik reform süreci: Türkiye'nin bütün vesayet odaklarını değiştirelim. HDP'ye demiştik, "gelip kaçak çay içip gidersiniz" dediler. Ben ki İsrail'e sesimi yükseltmişim, mazlum halklara selamünaleyküm demişim, kendi ülkemde buna izin verir miyim? Yüzümdeki tebessümü yanlış anlamasınlar. Çukur kazacağınıza Anayasa Komisyonu kurduk, oraya gelin. Bilinsin ki öyle veya böyle 12 Eylül Anayasası da, terör örgütü de emellerine ulaşamayacak. Ne istiyorsanız Ankara'da konuşacak zemin var. Cizre'de çukur, barikatların dibinde bir şey iddia edemezsiniz, gösteremezsiniz. Yeni bir anayasa ile yeni bir dönem.
5- Ekonomik destek: 13 yıl içinde ayağa kaldırdığımız bölge ekonomisini tahkim edeceğiz. Bütün vatandaşlarımızın terörden kayıplarını telafi edeceğiz. Bunlar yangın çıkardılar, biz yangın yerinde bir gülistan inşa edeceğiz. İşadamlarımızla tüm ihtiyaçları dinledim. Bana iletilen her talep yerine getirilecektir. Prim borçları ertelenecek. Esnaf ve sanatkarların kredi ödemeleri, çiftçilerimizin kredi ödemeleri ertelenecek. Kredi sağlanacak. İstihdam artışını sağlayacak hamle başlatılacak. Doğu ve Güneydoğu'ya 200 milyar TL yatırım yaptık.
6- Mekânın ihyası: Diyarbakır'ın tarihi dokusu gibi, bütün tarihi şehirlerimiz yeni bir yasal çerçeve ile şehir ihyası çabası içinde olacağız. Diyarbakır'a, Sur'a böyle bakıyoruz. Sur'u öyle bir inşa edeceğiz ki insanlık ihya olacak.
7- İletişim sistemi: Etkin bir iletişim birimi oluşturulacak. Olan bitenle ilgili bilgiler aktarılacak.
8- Yasal ve idari düzenlemeler: Büyükşehir yasası istismar edildi. Edinilen tecrübelerle yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek ancak istismar edilmesine izin verilmeyecek. Yatırım yapmak yerine teröre desteğe izin verilmeyecek. Terörü teşvik eden kim olursa olsun kamu hizmetini aksatılmasına izin verilmeyecek. Özel tedbirlerle idari tedbirleri alacağız. Türkiye'yi silahtan arındıracağız.
9- İstişare meclisleri: Yeni bir birlikte ve kardeşlik dönemini başlatacağız. Muhatap milletin ta kendisidir. STK, kanaat önderlerinden istişare meclisleri kurulacak. Herkesi muhatap alacağız ama elinde silah olanı muhatap almayacağız. Zulmedenleri muhatap almayacağız.
10- Komşu ülkelerle ortak ruh: Sadece Türkiye'de değil, Ortadoğu'da kardeşlik sürecinin başlaması için birleştirici ruh hareketi başlatacağız. Kuddül Amara'da birlikteydik, önümüzdeki dönemde de birlikte olacağız. Hiçbirinizi diğerinden ayırmadan kardeş bildik, kardeş kalacağız. Türkiye'nin, Mezopatamya, Balkanların birliğini, kardeşliğini tesis edeceğiz.