Başbakan Davutoğlu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini Çankaya Köşkü'nde kabul etti.
Geçmişte yapılan ayrımcılığa son verdiklerini söyleyen Davutoğlu, "Biz Bakanlar Kurulu'nda oturduğumuzda, masanın etrafındaki oturan arkadaşlarıma bir gün olsa dahi bu Kürt'tür şu Türk'tür diye bakarsam aldığım nefes bana haram olsun. Nasıl ben sağıma ve soluma baktığımda böyle bir şey düşünmez isem hiçbir ile ve vatandaşa baktığımda da bu ayrımı düşünmedim düşünmeyeceğim. İşte bizim diğer ülkelerden farkımız bu. Bu topraklar Balkanlardan, Kafkaslardan, Ortadoğu'dan gelen göçlerle harmanlanmış yiğit insanların topraklarıdır. Geçmişti yapılmış ayrımcılığın hepsine son verdik. Varsa bir ayrımcılık işte buradayım" diye konuştu.
'BARİKATLARIN OLMAMASI İÇİN OMUZ OMUZA VERMELİYİZ'
Başbakan şunları söyledi:
"İki hafta sonra Siirt'te olacağım. Her bir şehre gideceğim, her bir vatandaşımızı dinleyeceğim. Ne istiyorsanız yapmaya hazırız diyeceğim. Ama sonra diyeceğim ki eğer bu taleplerinizi yerine getirmek için biz sizin hizmetkarınız isek sizler de bu toprakların bütünlüğünü sağlamak için bu şehirde çukurların, barikatların, mayınların olmaması için bizimle omuz umuza vermeniz lazım. Muhatabımız vatandaşlarımız olacak, onları kucaklaşacağız. Milli birlik projesinden sonra, çözüm süreci başladı. Çözüm sürecini büyük bir heyecanla başlattık. Burada temel amaç Türkiye'nin dağlarında gençlerin ölmemesi, şehitlerin gelmemesi için bu süreci başlattık. Mayıs ayında silahlı mücadele dönemi bitti dediler. Bütün ülke buna şahit.
'OTORİTE 12 EYLÜL'DEKİ GİBİ SAĞLANIYOR'
Siyasi kurumlar ve kamu düzeni, kalkınma ve demokrasi arasında bir ilişki var. Kamu düzeni olmadığı yerde bu şiddetli bir otorite ile sağlanıyor 12 Eylül'deki gibi. Kamu düzeninin olmadığı yerde, iş hayatı düzeni de yoktur. Eğer siz nerede, hangi mayına basacağınızı bilmeksizin iş yerine gidemiyorsanız, işte o zaman hayatın tümü krize girer. Siz Halep'te iş adamı olsaydınız bir gün sonrasını bile planlama yapamazdınız. Devlet otoritesi değil kamu düzeni dedim. Kimsenin hayat görüşünün aşağılanmadığı bir Türkiye için çalışıyoruz. Biz 90'lı yıllara bu ülkeyi döndürmeyeceğiz. 80'li ve 90'lı yılların şartlarına bu ülke bir daha dönmeyecek.
'KİMSE SİZDEN HARAÇ İSTEYEMEYECEK'
PKK'nın buradaki ekonomi üzerinde tahakkümüne izin vermeyeceğiz. Kimse sizden haraç isteyemeyecek. 80 milletvekiliyle geldiğiniz Meclis'te konuşmak yerine, Cizre'yi silah depolarına çevirmenin ne anlamı var. Onlar yakmak ve yıkmak için harekete geçti. Biz hapishane açmadık, üniversite açtık. Ama onlar genç yaşta çocukları dağlara götürdüler. 36 bin derslik inşa ettik. İki misli arttırdık derslikleri. Ama onlar okulları cephaneliğe çevirdiler. Öğretmenleri tehdit ettiler. Bir bodrumda yaralılar var diyerek dünyayı ayağa kaldırdılar. Ama oraya her yaklaşıldığında keskin nişancılarla saldırıyorlar. Dünyayı kandırıyorlar.
'SUR'U YENİDEN İNŞA EDECEĞİZ, HERKES GIPTA EDECEK'
Sur, Cizre, Silopi yeniden inşa edilecek. Diyarbakır Sur'u öylesine yeniden inşa edeceğiz ki, herkes gıpta edecek. En iyi şekilde, en iyi imkanlarla yapacağız.
Mardin Belediyesi şehre sadece yüzde 7'lik bir yatırım yaptı. Mardin Belediyesi'nin personel gideri yüzde 62.6, yatırım gideri ise yüzde 7. Teröre gidiyor bu miktarlar. Hizmeti engelliyorlar, altyapıyı bombalıyorlar, iş adamlarını tehdit ediyorlar, verdiğimiz kaynakları terör örgütü mensuplarına personel gideri diyerek harcarlar. Yatırım yapmayınca 'Bölge geri kalıyor' diyorlar, yatırım yapınca da sabote ediyorlar."