İran'ın 2005'te hızlandırmaya başladığı nükleer programı, başta Batı ülkeleri olmak üzere uluslararası toplum tarafından büyüyen bir tehdit olarak algılandı. ABD ve müttefikleri, tartışmalı nükleer faaliyetleri sebebiyle İran'a ağır yaptırımlar uyguluyor. İran ise başta ABD ve İsrail olmak üzere uluslararası toplumun iddia ettiği gibi nükleer silah geliştirme amacı taşımadığını, çalışmalarının tamamen barışçıl nitelikte olduğunu savunuyor.
Ocak 2014'te ABD, nükleer programını dondurması halinde İran'a uygulanan yaptırımları esnetme sözü vermişti. İran da programını tamamıyla durdurmayacağını ve nükleer faaliyetler yürütmenin uluslararası hukuka uygun olduğunu söylese de çalışmalarını sınırladı ve uluslararası denetçilere kapılarını açtı.
Kasım 2013'te İsviçre'nin Cenevre kentinde İran ve BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 5 daimi üyesi ile Almanya'dan oluşan 5+1 ülkeleriyle varılan uzlaşı kapsamında ise Temmuz 2014'e kadar nihai bir anlaşma imzalanması gerekiyordu. Ancak daha sonra bu tarih 24 Kasım 2014'e uzatıldı.
Uzun müzakerelere rağmen yine orta yol bulamayan taraflar, nisanda İsviçre'nin Lozan kentinde 8 gün süren nükleer pazarlıklar sonucunda Kapsamlı Ortak Hareket Planı'nda (JCPOA) anlaştı. Bu taslak anlaşma, 30 Haziran'a kadar imzalanması gereken nihai anlaşmanın temelini oluşturuyor.
Taraflar, son olarak New York'taki BM Genel Kurulu'nda düzenlenen Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nın (NPT) 2015 Gözden Geçirme Konferansı'nda bir araya geldi. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, İran'la nükleer müzakerelerde bazı temel konuların hâlâ çözülemediğini ancak nihai bir anlaşmaya her zamankinden daha yakın olduklarını söyledi. İsrail ise böylesi bir anlaşmanın varlığını kendine tehdit olarak görüyor.