DÜNYA

'1984' değil 2024 İngiltere'si: 'Tüm eylemlerin sorumlusu bir sosyal medya gönderisi oldu'

İngiltere’de Ruanda kökenli bir gencin çocukların gittiği dans kulübünde toplu bıçaklı saldırı yapmasıyla başlayan olaylar, İngiltere hükümetinin sosyal medya gönderilerinden dolayı kişileri tutuklamasına vardı. Gelinen son noktada ünlü gazeteci Allison Pearson'ın evine gelen polis, 1 yıl önceki gönderisinden dolayı kendisini ifadeye çağırdı.
Sitede oku
Batı ülkelerinde yaşanan münferit saldırıların faili, göçmen olunca veya göçmen olan bir aileden gelince iş, kısa bir sürede göçmen karşıtlığı eylemlerine dönüştü. ABD ve Avrupa’da giderek artan göçmen karşıtı politika ve politikacılara olan ilgi artmaya başladı, Batı’nın ‘sağcı veya muhafazakar’ diye damgaladığı politikacılar, seçimlerde ya kazandı ya da iyi sonuçlar elde ederek güçlendi. Buna en iyi örnek ise Donald Trump. Trump, ona zaferi getiren kampanyasını kurduğu ana söylemelerinden bir tanesi ‘sınır güvenliği ve yasa dışı göçmenlerin sınırdışı’ edilmesiydi.

Sınırların kalktığı AB'de sınırlar belirginleşmeye başladı

Kendini ‘sol merkezli’ olarak tanımlayan hükümetler bile yasa dışı göçmen ülkeye girmesin diye sınır güvenliğini artırıcı önlemler almaya başladı. Avrupa Birliği’ni kurarak kendi aralarında sınırları kaldıran ülkelerin yönetimleri, bu sefer birbirlerine karşı ‘ek sınır güvenliği paketi’ açıkladı ve yine de ülkeye girebilen göçmenlere karşı birbirinden yaratıcı çözümler geliştirdi. Kimi yasa dışı göçmenleri uçağa koyup Ruanda’ya göndermek istedi, kimi ekonomisi zayıf ülkeden hapishane kiraladı kimi de yüzer otele koydu.
Tüm bunların arasında bir olay, İngiltere’de kıvılcımı ateşledi. İngiltere’de 29 Temmuz’ta yaşanan toplu bıçaklama olayında yaşları 6-7 arasında değişen üç küçük kız öldü ve bir düzine çocuk yaralandı. Olayının failinin bir 'göçmen' olduğu sosyal medyada yayıldı ancak gerçek fail, Ruanda kökenli İngiltere doğumlu bir gençti. Saldırganın ailesi Ruanda'dan İngiltere'ye uzun zaman önce göç etmişti.

Sosyal medya gözaltıları

Sosyal medyadaki bu yayılma, giderek büyüdü, ve önce göçmen karşıtı söylemlerin ve protestoların sertliği arttı. Sığınmacıların kaldığı bilinen oteller hedef alındı, sahibi göçmen olan dükkanlar yağmalandı, polis arabalarına saldırıldı ve polislere tuğla ve moloz atıldı.
Ülke genelindeki kargaşa, ‘sol ve özgürlükçü’ politikalarla kendini tanımlayan İşçi Partisi’nin yönettiği ülkedeki sosyal medya paylaşımları, hızlıca gözaltılara dönüştü. İngiltere basını eylemelerde gözaltına alınanları 'çevrimiçi suç' işlemekten gözaltına alındığını ifade etti.
İngiltere hükümeti ve İngiltere basını, olayın faili hakkında sosyal medyada yayılan bilginin bir dezenformasyon örneği olduğunu belirtti ve sosyal medya gönderileri, Ağustos 2024'ün ilk haftalarında sıkı bir şekilde incelemeye alındı.

Sosyal medya gözaltıları hızlıca tutukluluğa dönüştü

Keir Starmer’in hükümeti, olayları sosyal medya gönderileriyle kışkırttığı iddiasıyla gözaltı yapmaya başladı. 9 Ağustos itibariyle sosyal medyada ırksal nefreti körükledikleri gerekçesiyle sırasıyla 38 ay ve 20 ay hapis cezasına çarptırılan 26 yaşındaki Tyler Kay ve 28 yaşındaki Jordan Parlour’un yanı sıra 118 kişi sosyal medya gönderisinden hapse atıldı. Yüzlerce kişi, sosyal medya gönderisi sebebiyle ya gözaltına alındı ya da polis tarafından hakkındaki suçlamalar sebebiyle ifadeye çağrıldı.

'İfade özgürlüğünü' savunan Elon Musk şiddetli eleştirdi

X sosyal medya platformunun sahibi Elon Musk, İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ı hedef alarak sosyal medya gönderilerinden dolayı kişilerin hapse atılmasını şiddetli bir şekilde eleştirmeye başladı. İdam cezası alan bir kişinin elektrikli idam sandalyesinde oturduğu karikatürü paylaşan Elon Musk, “2030 yılında İngiltere hükümetinin hoşuna gitmeyen bir Facebook yorumu yaptığınız için” ifadesini kullandı.
İngitere’nin Cheshire kenti yerel polisinin 13 Ağustos 2024’te yaptığı açıklama İngiltere genelinde etkili olan genel tabloyu gözler önüne serdi:
“5 Ağustos Pazartesi günü Cheshire Polisi, hem Taggart hem de McDonald tarafından Facebook'ta açıkça görülebilen ilgili mesajlardan haberdar oldu. Bu mesajlar arasında ırkçı taciz içeren ve insanları ırkçı nefrete teşvik eden çok sayıda mesaj yer alıyordu. Taggart bu mesajları 29 Temmuz ve 6 Ağustos tarihleri arasında, McDonald ise 29 Temmuz ve 5 Ağustos tarihleri arasında paylaşmıştır. Memurlar, çevrimiçi profillerinden ikilinin kimliklerini ve yerlerini tespit etmeye çalıştılar ve daha sonra 10 Ağustos Cumartesi günü gözaltına alındılar.”

Tüm eylemlerin sorumlusu bir sosyal medya gönderisi oldu

İngiltere devlet medyası BBC, 26 Ekim tarihli uzun makalesinde tüm bu olaylarının failini, tek bir sosyal medya gönderisine indirgeyen uzun bir yazı yayımladı. Makalede bir sosyal medya gönderisinin 'nasıl bir silah haline gelerek milyonlarca kez görüntülendiği' ortaya konmaya çalışıldı.
Makalede "Sahte olduğu gerekçesiyle birkaç saat içinde kaldırılan tek bir sosyal medya paylaşımı nasıl oldu da milyonlarca kez izlenip saldırı hakkında güvenilir kanıt olarak sunuldu?" sorusunun cevapları arandı. İngiltere'de yasa dışı göçün yarattığı birikimin patlama noktası olan eylemler, bir sosyal medya paylaşımına indirgendi.

Orwell'in 1984 romanı değil, 2024 İngiltere'si: 1 yıl önceki gönderiden dolayı gazetecinin evine polis geldi

Olay zincirinin en son halkasında ünlü gazetelerde çalışmış gazeteci Allison Pearson, 1 yıl önce attığı bir sosyal medya gönderisinden dolayı polis tarafından kapısı çalındı. Olayın muhatabı Essex polisi açıklamasında, halktan birinin şikayeti üzerine ırkçı nefreti kışkırtma iddiasıyla yürütülen soruşturmanın bir parçası olarak 10 Kasım'da The Daily Telegraph’ın ünlü köşe yazarı Pearson'ı ‘ziyaret edip’ ifadeye çağırdığını belirtti.
Pearson, olaydan sonra bir sosyal medya gönderisinde ‘Arabası çalınan Essex sakinleri, polisin olayı soruşturmak için bile gelmediğini’ belirterek “Belki öfkeli bir tweet atsalardı polis gelir miydi?” diye sordu.

'Bana karşı bir dava yoktu ve asla olmamalıydı'

Gazeteci yazar Pearson, 26 Kasım The Telegraph medya organında kaleme aldığı yazasında "Yaralıyım ama haklı çıktım - ve polisle savaşa gidiyorum" başlığını attı. Pearson, sosyal medya gönderilerinden dolayı başlayan bu gözaltıları ve kendi deneyimini anlatarak "Birlikte bu çılgınlıklarla tek tek savaşacağız ve saçma eylemlerini haklı çıkarma sorumluluğunu yetkililere yükleyeceğiz" dedi. George Orwell'e gönderme yapan Pearson'un makalesinde şu ifadeleri kullandı:

"11 korkunç günün ardından, geçen perşembe öğleden sonra Essex Polisi her aklı başında insanın başından beri bildiği şeyi itiraf etti. Avukatıma gönderilen e-postada 'Daha fazla işlem yapılmayacak' yazıyordu. Bana karşı bir dava yoktu ve asla olmamalıydı. Anma Günü iki polisi evime gönderip, bir yıl önce silinmiş bir tweet'te 'ırksal nefreti körüklemekle' suçlandığımı bildirmek, polisin aşırı müdahalesiydi ve dünya çapında manşetlere çıktı."

DÜNYA
Avustralya, 16 yaş altına sosyal medyayı yasakladı
Yorum yaz