‘Ne yeraltı suyu kaldı ne de köylünün tarlası’
“Kömür yatağı çok derinde. 200 metre. Bunu yeraltı işletmesi ile işletirseniz çok pahalıya mal oluyor. Açık ocak olarak işletirseniz bu sefer elinizde geride koca bir kayalık ve de o kayalığın üzerine yığılmış taş parçaları kalıyor. Ağaçlandırılabilir bir yer kalmıyor. Bütün bu orman ekosistemlerini, zeytinlikleri, tarım alanlarını uzun sürede yok edecektir ve köylünün buradan göç etmesine sebep olacaktır. Kömürün üzerinde 2 farklı kireç taşı tabakası var. En üstteki çatlaklı. Yağış suları bu çatlaklı sistemden aşağı doğru sızıp yeraltı suyunu oluşturuyor. Alttaki kireç taşı da killi kireç, kil suyu aldığı için şişince yukarıdan gelen yer altı suyu daha derine sızmıyor. Dolayısıyla dereleri, kaynakları besliyor. Bunlar onu kesip de kocaman bir çukur oluşturunca ne yeraltı suyu kaldı, ne köylünün tarlası kaldı, ne köy kaldı, orman zaten mahvoldu gitti. Bu geldiğimiz nokta astarı yüzünden pahalı bir işletme.”
‘Yapılan kamu yararına aykırı’
‘Türkiye yüksek dış ticaret açığı veriyor’
“Türkiye’nin en büyük sorunu yüksek dış ticaret açığı veriyor olması. 2002 öncesine baktığımızda da bu dış ticaret açığı vardı. Yaklaşık yıllık 12-15 milyar dolardı. AKP geldikten sonra sıcak paraya bağlı, ülkeye yüksek döviz girişi sağlayacak biçimde kur ve faiz dengesini kurdu ve Türkiye iyiden iyiye olmayan üretim gücünü kaybetti. Dış ticaret açığı 2002’den itibaren 30 milyar dolar, 40 milyar dolar, 70 milyar ve 2013’te 100 milyar dolara geldi. Demek ki biz sürekli dış ticaret açığına bağlı bir büyümeye sahibiz.”