Türkiye ve ABD arasında giderek
derinleşen kriz, geri dönülemez bir hal alıyor. Halihazırda, ABD’nin Fethullah
Gülen’i iade etmemesi ve Suriye’de Türkiye’nin “terör örgütü” olarak gördüğü
DSG’ye silah yardımı yapması ve Türkiye’ye F-35 teslimatını engellemesi
sebebiyle ilişkileri kopma noktasına gelen iki ülke, yeni bir gerilimle karşı
karşıya. Türkiye ile ABD şimdi de ‘ABD'li Rahip' davası olarak bilinen davada
'askeri ve siyasi casusluk' ve 'terör örgütü adına suç işlemek’ ile suçlanan
Andrew Brunson sebebiyle karşı karşıya gelmiş durumda. Türkiye’nin 15 Temmuz
darbe girişiminin ardından tutuklanan Brunson’ın tutukluluğunu ev hapsine
çevirmesi, iki ülke arasındaki krizi yatışacağına daha da derinleşti. ABD
Başkanı Donald Trump ve Brunson gibi Evangelist olan ABD Başkan Yardımcısı Mike
Pence, Rahip Brunson’ın serbest kalması için Türkiye'ye Twitter üzerinden geniş
kapsamlı ekonomik yaptırım uygulama tehditlerinde bulundu.
Ankara’nın Trump ve Pence’e
“hukukun üstünlüğüne” işaret ederek karşılık vermesine karşın, ABD Senatosu,
Türkiye’yi ekonomik olarak sıkıştırmayı amaçlayan bir adım attı. Senato Dış
İlişkiler Komisyonu 26 Temmuz’da Türkiye’nin uluslararası kuruluşlardan kredi
almasını kısıtlayan tasarıyı kabul etti. Bir süre önce F-35 teslimatını
durduran ve şimdi de Türkiye’nin kredi alımını engellemeyi hedefleyen ABD, eğer
Türkiye aleyhine daha fazla adım atarsa, ilişkiler tam manasıyla kopma
noktasına gelebilir. Ancak, gerilimin nereye evrileceği, ABD’nin Türkiye’ye
yönelik tehditlerini hayata geçirip geçirmeyeceğiyle de doğrudan bağlantılı.
Önümüzdeki günler, kısa süre önce ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarına
katılmama kararı alan Türkiye ve NATO müttefiki ABD arasındaki kriz açısından
hayati önem taşıyor.