'ABD'de bıçak kemiğe dayandı. Çin'in enerji tedarikini baskı altına almak istiyorlar. İran'a dizayn düşünülüyor'
19:12 27.01.2025 (güncellendi: 12:10 28.01.2025)
Trump'ın Suriye politikaları
Abone ol
ASAM Başkanı Dr. Eray Güçlüer, Ceyhun Bozkurt’la Bölgenin Kalbi programına konuk oldu. Güçlüer, Trump’ın politikalarını değerlendirdi.
Suriye’de üç önemli faktörün bulunduğunu ifade eden Dr. Güçlüer, sahadaki faktörleri şu şekilde sıraladı:
“Suriye’de hem politik hem saha gerçeklikleri bakımından iç içe geçmiş bir durum var. Bunu analiz edebilmek için üç ana esasta bakış açısı sergilemek lazım. ABD’nin bakış açısı ne olacak? Türkiye’nin politikası nedir? Üçüncüsü de, Suriye yeni hükümetinin pozisyonu ne olacak? Rusya ve İran, devrim sonrası bölgeden askeri varlıklarını çekti. Dolayısıyla burada İran ve Rusya’nın belki politik etkileri düşünülebilir fakat sahada Suriye’nin meşru güçleri ve Türk Silahlı Kuvvetleri var. Bir de ABD var sahada. Yani bu üç faktör birbiriyle entegre. İsrail de sahada fakat İsrail’i de ABD üzerinden okumak lazım. Amerika şemsiyesi altında geçinmeye çalışan tırtıllar da var. Norveç’in bir özel kuvvetler timi, İngiltere’nin iki timi, Fransızların üç tane timi vs. var. Bunlar, ABD’nin hava desteği, istihbarat desteği ve şemsiyesi altında varlığını sürdürüyor. ABD olmadan onların Suriye’de varlık gösterebilmesi mümkün değil. Dolayısıyla Avrupa ve İsrail’i, Amerika üzerinden okumak gerekiyor.”
ABD’nin ekonomik açığını kapatmak ve Çin ile rekabet edebilmek için harcamalarını kısma yolunu tercih edeceğini dile getiren Dr. Eray Güçlüer, şu cümleleri kaydetti:
“ABD’nin pozisyonu ne olacak? ABD’nin Suriye politikasının geleceğini, mevcut konjonktürel durumları belirleyen temel dış politika dinamikleri üzerinden okumak lazım. ABD, SSCB’nin dağıldığı süreçten sonra yani 1990’lardan sonra küresel hegemonik gücünde daralma yaşadı. Ekonomisinde de problemler var. Yani ABD hegemonyası, stratejik bir küçülme ve jeopolitik bir daralma ile varlığını bugüne kadar devam ettirdi. Bunu Amerika’daki küresel akıl kabul etmek istemese de nihayetinde Donald Trump bunu kabul etmiş durumda. Grönland’dan, Kanada’dan, Meksika’dan, Panama’dan yani kendi jeopolitiğinden bahsediyor. Bu yüzden jeopolitik bir daralmadan bahsediyorum. ABD yine ekonomik olarak Çin ile rekabet edemiyor ve bir trilyon dolar açık veriyor. Bu da bize Amerika’nın ekonomide stratejik küçülme yaşadığını gösteriyor. Trump’ın ‘basiretli tüccar politikası’ var. Yani paraya ihtiyacı var. Çok fazla bütçe açığı var ve bu, ABD’deki iç sosyal dengeleri de rahatsız etmeye başladı. Kolektif, şiddet içerikli sosyal hareketlerin tetiklenmesi ihtimali var. Bu riskin farkındalar. O yüzden eski paradigmalarla değil de yeni paradigmalarla ABD’nin Suriye politikasını değerlendirmek gerekiyor. Burada İran’a ayrı bir parantez açmak gerekiyor çünkü İran, Çin üzerinden önemli bir etkiye sahip. Neticede Çin ile rekabet etmek, ABD için birincil öncelik.”
ABD’nin Çin’e karşı ana politikasının Çin’i enerji tedarikinden mahrum bırakmak olacağı değerlendirmesinde bulunan Dr. Güçlüer, ABD’nin bu kapsamda Trump döneminde İran’a baskıyı artırabileceğine dikkat çekti:
“Çin’in üretim kapasitesi durdurulamazsa, ABD için çok ciddi sonuçlar olacak. Bunun için neler yapılması hedefleniyor? Öncelikle askeri harcamalar kısıtlanmaya çalışılıyor. ‘Lüzumsuz’ diye tabir ettikleri harcamalar var. Örneğin Kanada’ya yılda 200 milyar dolar veriyorlar. Bütçe açıklarını kapatırken bir yerden de para bulmaya çalışıyorlar. Suudi Veliaht Prensi ile konuşup 1 trilyon dolar yatırım istemiş. Sanki kendi parası. Bu emperyalist mantıktır. Trump başa geçse de ABD emperyalist bir ülkedir. Stratejik anlamda ekonomik daralma ve jeopolitik bir küçülme yaşadıkları için işgal tehdidinde bulunmuyorlar. Aslında imkan olsa Trump, Biden’dan çok daha sert bir profil çizer. Mesela geçenlerde ‘yüz yıldır aynı coğrafyada yaşıyoruz, büyümemiz lazım’ dedi. Bu emperyalist çizgidir. Hani uluslararası ahlak ve hukuk? Yok. Bunlar emperyalist söylemler. Biden yönetimi bunu usturuplu söylüyordu fakat Trump ağzına geleni söylüyor. Çünkü ABD’de bıçak kemiğe dayanmış durumda. Amerika’nın iç olaylarını dış politikasından fazla konuşur hale gelebiliriz. ABD kaynıyor. Sular durgun değil. Peki ne yapacaklar? Çin’i durdurmak için Panama’yı ele geçirmek istiyorlar. Grönland’ı ele geçirip yeni ticaret rotalarında kontrolü sağlamaya çalışıyorlar. Ayrıca çok ifade edilmese de Çin’i enerji kaynaklarından yoksun bırakacak çeşitli hamlelere de girişmek istiyorlar. Bunun bir ayağı İran. Petrolü keserseniz savaşmak zorunda kalmazsınız. Çin, karbona dayalı enerji kaynaklarının yüzde 80’inin dışarıdan alıyor. Çin’de petrol ve doğalgaz yok, yani dışarıdan tedarik ediyor. Bu, Çin’in yumuşak karnı. Biden yönetimi askeri müdahaleyi düşünüyordu fakat Çin, askeri anlamda Batı’ya karşı stratejik dengeye ulaştı. Üstelik Çin anakarasına müdahale etmek kolay değil. Trump bundan vazgeçti. Çin’i ulaşım ve enerji hatlarından mahrum bırakarak küçültmeyi hedefleyen bir stratejiye yönelmiş durumdalar. Yani İsrail’deki olaylar ve Suriye, ABD için taktik meselelere dönüştü. Trump, bunlardan kurtulup tüm gücüyle Çin’e yönelmek ve İran’ı dizayn etmek istiyor. İran, Çin’in en büyük enerji tedarikçisi.”