Boğaziçi Üniversitesi’nde Melih Bulu’nun rektör atanmasının ardından başlayan protestoların 47’nci gününde her gün soğuk, kar demeden rektörlük binası önünde eylem yapan akademisyenlerden Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Ahmet Ersoy RS FM’de Atilla Güner’le Akşam Postası’na konuk oldu. Ersoy, “Yeni Kurulan hukuk fakültesinin dekanını biz Sputnik’ten öğrendik. Türkiye'deki kurumsuzlaştırma kültürünün münferit örnekleri bunlar. Biz Türkiye'deki bütün üniversiteler için bilimsel özgürlüğün dünya demokratik ülkelerindeki ortalamaya yükseltilmesini istiyoruz” dedi.
Harvard Üniversitesi’nden Boğaziçi’ne gelen Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Ahmet Ersoy, Melih Bulu’nun “6 ay içinde bu protestolar diner” şeklindeki öngörüsünü şöyle yorumladı:
'Rektörlük makamı ile çatışma var'
“6 ay sonra ortam çok negatif hale getirebilir. YÖK'ün getirdiği kararnamelerle ciddi yetkileri var rektörün. Bizde her zaman rektör, bu okulun yatay, çoğulcu yönetim anlayışına her zaman pay verir. Dolayısıyla bir karar vereceği zaman dinler ve oradaki ortak mutabakat üzerinden kararlarını verir ama dışarıdan atanan Boğaziçi sistemini hiç bilmeyen, ona saygı duymayan bir rektör bunu yapmak zorunda değil. Biz öğlenleri yarım saat soğukta bekliyoruz ama binaların içerisinde yaptığımız mücadelede aslında bir taraftan bizim kendi seçilmiş olan onlarca komiteler var, fakültelerin yönetim kuruları var ve bunlar kendi seçtiğimiz hocalar. Bu seçilmiş olan sistemin ne öğrencileri ne de bizleri mağdur edecek şekilde eğitim ve bilimsel araştırmaları en iyi şekilde tutabilecek şekilde yürümeye devam etmesi. Orada bir çatışma alanı var. Rektörlük makamı ile bizim seçilmiş organlarımız arasında her zaman bir çatışma var.
Boğaziçi tek değil
Yeni atanan Hukuk Fakültesi dekanını tanımıyoruz ve istifa etmesini istiyoruz çünkü herhangi bir şeffaflık ve liyakat kuralına uygun bir karar değildir. Selami Kuran, Marmara Üniversitesi'nden gelmiş, hukuk uzmanı. Kurucu dekan olarak atanmış fakat buradaki olayın garipliği şu ki biz bu bu kişinin dekan olarak atandığını Sputnik'ten öğrendik. Resmi açıklama Sputnik ve Habertürk'te duyduktan bir hafta sonra geldi. Üniversitenin özerkliğini bir kenara bırakın, saygı duymamak anlamına geliyor. Biz hangi dekanın atandığını haberlerden mi öğreneceğiz? Fakültenin açıldığını da gece yarısı kararname ile öğrendik. Boğaziçi tek değil ülkedeki birçok üniversite de buna maruz kalıyor. Türkiye'deki kurumsuzlaştırma kültürünün münferit örnekleri bunlar. Biz aman Boğaziçi'nin ayrıcalıklı konumu bozulmasın diye değil. Bizim gerçekten istediğimiz Türkiye'deki bütün üniversiteler için bu tip dayatmacı ve siyasetin üniversitenin içine sokulduğu, üniversitelerin partizanlaştırıldığı düzenin revize edilmesi ve kurumsal özerkliğin üniversite içerisindeki bilimsel özgürlüğün dünya demokratik ülkelerindeki ortalamaya yükseltilmesini istiyoruz ve bütün üniversiteler için istiyoruz. Bunun için komite kurup YÖK'e de gittik. YÖK'te çok güzel dinlemişler, ve ''çok güzel, biz daha çok dinlemeyi isteriz'' demişler ama aynı gün YÖK, dekan atamasını yapmış. Dolayısıyla oradaki samimiyetten de insan şüphe duyuyor. Sadece siyasi saiklerle liyakati olmayan kişileri bu okula yeni fakülteler üzerinden doldurma hedefi var gibi görünüyor.''