Kuzey Kıbrıs'ın 37. kuruluş yıl dönümünde adaya ittifak ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli ile birlikte giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönemin işaretlerini verdi. Erdoğan'ın "Bugün Kıbrıs'ta iki ayrı halk, iki ayrı devlet vardır. Egemen eşitlik temelinde iki devletli çözümün müzakere edilmesi gerekiyor" sözleri, artık Türk tarafı için çözüm ve birleşme görüşmelerinin geçersizleştiği ve ayrılık ve bağımsızlığın müzakere edileceği değerlendirmelerine yol açtı. Yine Kuzey Kıbrıs'ta 46 yıl sonra Ersin Tatar'ın kazandığı seçimlerden hemen önce açılan Kapalı Maraş'a dair tutum da yeni dönemin işareti olarak görülüyor.
Gelişmeleri Kuzey Kıbrıs'ta yayın yapan Havadis Gazetesi'nin yazarı ve Barış Araştırmaları Enstitüsü'nden Mete Hatay ile konuştuk.
'Artık B Planı dedikleri yeni bir siyasete geçme durumu gündeme geldi'
Mete Hatay'a göre Ankara'nın bir ray değiştirme amacı bulunduğu belliydi. Son olarak Crans-Montana'da Kıbrıs'taki taraflar arasında masanın devrildiğini anımsatan Hatay, artık 'B Planı' denilen bir siyasete geçildiği görüşünde. Kıbrıs meselesinde yıllarca BM çerçevesinde parametrelerin bulunduğunu anımsatan Hatay, müzakere masasına nasıl gidileceğini, karşı tarafın reaksiyonuyla birlikte değerlendirmek gerektiğini belirtirken, bölgede yeni kriz çıkma olasılığı bulunduğunu vurguladı:
- “Türkiye’nin bir ray değiştirme amacı olduğu belliydi. Crans-Montana ya da Montpellier görüşmelerindeki çöküşten sonra, masanın devrilmesinden sonra Türk tarafı bir şey olmuştu. Zaten son defa böylesi bir müzakereye katılıyoruz. Hep bir adım olmaya çalıştık. Burada da bir adım önde olacağız denerek Crans-Montana’ya gidildi. Orada gerçekten de çok yapıcı bir şekilde geçti görüşmeler. Gerek Akıncı gerek Çavuşoğlu tarafından çok önemli açılımlar yapıldı, öneriler kondu masaya. Bu karşılık görmeyince masa devrildi. Bu önerilerin masaya konmasının artık son defa olduğu söylenilmişti. Bu bağlamda B planı dedikleri yeni bir siyasete geçme durumu gündeme geldi.
- Bunu bir kesim blöf olarak algıladı. Bir kesim Türkiye gerçekten yeni bir strateji belirliyor havasında gördü. Anlaşılan ki gerçekten yeni bir tavır alma peşinde Türkiye. Bu ne kadar realist bir tavır olur, gerçekçi bir adım olur? Dünya konjonktürüne baktığımızda böylesi bir BM parametrelerinin belli olduğu yıllarca görüşülen paradigmanın belli olduğu bir müzakere masasına yeni bir öneriyle mi gidilecek yoksa o masanın ruhu mu değiştirilecek? Bunlar bizim istencimizle olmuyor sadece. Bu öneriler masaya götürülse bile karşı tarafın talep ve doğrultusunda tansiyon yükselmesi yaşanabilir. Bölgede bir kriz çıkma durumu mümkün."
'Tekrar sıfıra dönüp yeni maceraya atılmak, karşılığı yakın gelecekte olmazsa zor olacak'
Hatay, Kıbrıs'ta Rum ve Türk taraflarının müzakerede tutulmasının bugüne kadar ortamı yumuşattığını, şimdi ise masanın tümden devrilmesi kaygıları bulunduğunu söyledi. Federal çözüm gerçekleşmemiş olsa bile sürecin Kıbrıslı Türklere getirdiği bir AB pasaportu bulunduğunu anımsatan Hatay, oluşturulacak yeni parametrelerin bir getirisinin olması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden pek çok işbirliğinin sürdüğünü belirten Hatay, gelişmelerin Güney'de de sonuçları olacağını kaydetti:
- "Müzakere alanı biraz daha diyalog alanında ortada tutuyordu. Ortamı biraz daha yumuşak tutuyordu. Şimdi eğer o masa da devrilirse ortamın gerginleşeceğine dair kaygılar var. Adada sis bulması için bunun bir getirisinin olması lazım. Federal çözüm olmasa bile çözüm sürecinin Kıbrıslı Türklere getirdiği bir AB pasaportu var. Dünya ile devlet bütünleşmiş olmasa bile kendileri kişisel anlamda AB vatandaşları olmuşlar, büyük bir kısmı. 74’ten önce Kıbrıs’ta doğmuş kişilerin böyle bir avantajı oluşmuş. Kıbrıs’ta iki türde vatandaş var, çift vatandaş var. Bir de Türkiye vatandaşlığı var ve KKTC vatandaşlığına sahip kişiler. Biraz da iç siyasette bunun karşılığını görüyoruz tartışmalarda.
- Türkiye’nin Kıbrıs’a bakışında da görüyoruz. Bu yeni parametrelerin bir getirisi olması lazım. Eskiden denendiği gibi Ecevit de entegre edeceğiz Kıbrıs’ı, konfederal görüşeceğiz deyip bir ekstra izolasyon yaratmıştı Kıbrıslı Türkler üzerinde. Büyük bir bunalım doğmuştu ada üzerinde. İnsanlar biraz daha nefes alma olanağı buldular Annan planına evet diyerek.
- Bu pozisyondan vazgeçip tekrar sıfıra dönüp yeni bir maceraya atılmak, eğer bu maceranın karşılığı da yakın bir tarihte olmayacaksa biraz zor olacak. Özellikle Kıbrıs ve KKTC pasaportu çift vatandaşlar için. Bunun sonuçları olacak Güney’de. Kapıları yeşil hat tüzüğüyle ilgili, yani bir sürü işbirliği de devam ediyor. Adada sonuçta 2003’ten beri kapılar açık, orada bir şeyler oluyor insanlar arasında. Bunlar tekrar bir gerilim siyasetine kurban edilmesinden çekiniyor insanlar. Esas bir statü korkusu var.”
‘Tek kapılı bir hayata dönmekten çekiniyor insanlar’
Mete Hatay, Kuzey Kıbrıs'ta pandemiye rağmen yapılan gösteriler ve Türkiye'nin son seçimde ağırlığını koymasına rağmen Mustafa Akıncı'ya giden oylara dikkat çekti. Kıbrıslı Türklerin ayrı devlet olarak görülmeye bir itirazları bulunmadığını belirten Hatay, ancak sürecin uzun süre askıda kalmasından ve tekrar arafta ve tek kapılı hayata dönmekten endişe duyulduğunu söyledi:
- “Büyük eylem yapılamamasının bir nedeni Kovid’den dolayı eylem yapmak zaten yasak. Birçok insanın bir araya gelip sokağa dökülmesi… Ona rağmen sokağa inen insanlar oldu. Ona rağmen Türkiye’nin yeni siyasetine Akıncı’ya destek vererek toplumun yarısına yakını hayır dedi. Bizde böyle bir gerçeklik var son seçimle. Türkiye’nin bütün ağırlığını koymasına rağmen böyle de bir durum var. Aynı Türkiye’de olan Kıbrıs’ta da var şimdi, ikiye bölünmüş bir yapı. Kıbrıslı Türkler ayrı bir devlet tanımlanacaksa yarın, bir itirazları olmaz. Ama tekrar bir limboda bir askıda süreci kaldıramayacaklarından korkuyorlar. Tanınmak için şunu bunu yapıp sadece tek kapılı bir hayata dönmekten çekiniyor insanlar. Onun olacağıyla ilgili inandırılabilseler başka olur. Ama öyle bir realist bakış açısıyla bunun da yakın bir tarihte olacağını sanmıyor kimse. Bundan dolayı müzakere ve süreç içerisinde kalıp en azından bu araftaki yaşamlarını bir nebze nefes alır şekilde götürmek istiyorlar."
'Las Vegas deniliyor ama Maraş negatif bir müzeye dönüştü'
Mete Hatay, Kuzey Kıbrıs'ta kimsenin 'Maraş açılmasın' diye bir tavrı bulunmadığını, bölge insanların da katıldığı pek çok inisiyatifin girişimleri bulunduğunu kaydetti. Ancak seçimlerle birlikte Maraş'la ilgili sürecin de siyasallaştığını belirten Hatay, şu anda da bölgenin yerleşime değil sadece ziyarete açıldığını ve adeta 'negatif bir müze' görüntüsü bulunduğunu aktardı:
- "Maraş tabii ki açılsın. Kimsenin Maraş açılmasın diye bir tavrı yok. İnsanlara mallarının iade edilmesi için de uzun bir zamandır bölge insanlarının da oluşturduğu sivil toplum örgütleri, Mağusa inisiyatifi gibi örgütler Maraş’ın esas sahiplerine iadesi için bir farkındalık kampanyası zaten yapıyorlardı. Ayrıca siyasetçiler arasında Maraş’ın açılması, bu şekilde tutulmasının artık pazarlık payı değil bir ağırlık, bir yük olduğu yönünde düşünceler vardı. Bütün kuzeyde kalan Rum malları eninde sonunda tazmin edilecekti, belli bir maddi getirisi var.
- Boş kalan ve doğaya bırakılmış böylesine zengin bir yerin iadesinin en azından üstümüzdeki yükü hafifleteceği yönünde fikirler beyan edildi uzun yıllar uzmanlar tarafından. Bunu vererek en azından tazminat vermekten kurtulacaktı Türkiye, Kıbrıs Türk tarafı. Böylesine bir proje çalışması vardı. Özellikle bu siyasallaştıran Özersay oldu ilk, Dışişleri Bakanı. Hükümet düştü ama hala daha orada.
- Onun geliştirdiği bir projeydi, Türkiye’ye götürüp ikna ettiği. Bu siyasallaşınca seçim geldi, mal sahibi değişti projenin. Ersin Tatar geldi, bunu daha popülist bir halde içeriğini söylemeden Las Vegas yapacağım, şunu açacağım diyerek gündeme getirdi. Şu an Maraş’ı ziyarete açtı, yerleşime değil. Şu anki durum üç ana yol var, onlar açıldı. Bisiklet yolları yapıldı, insanlar geziyor. İçeriye giremiyorsun, binalara dokunamıyorsun. Bir sürü de güvenlik görevlisi var etrafta fotoğraf çekmeye bile müdahale eden. Böyle negatif bir müzeye dönüştü Maraş.”
‘Maraş’taki asıl mesele statü ile alakalı'
Hatay, pazar günkü ziyarette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Maraş’taki Rum mallarının Taşınmaz Mal Komisyonu üzerinden iadesinin yapılacağını açık şekilde dile getirdiğini anımsatırken, asıl meselenin yönetim ve statüde kilitlendiğini vurguladı. Maraş'ın açılmasıyla ilgili BM kararları da bulunduğunu belirten Hatay, bekleyip görmek gereken karmaşık bir süreç bulunduğunun altını çizdi:
- “Rumlar da gidiyor. Çok yapıcı bir şekilde olmadı bu açılış. Onların da biraz provoke eder gibi oldu. Fakat pazar günü Erdoğan açıklamasına göre bu malların iade edileceği açık bir şekilde dile getirildi. Taşınmaz mal komisyonuna başvurarak mallarını geri alabilecekler. Oranın yönetimsel olarak belediyesi kimde, yönetimi kimde olacak? Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları var BM kontrolünde açılmasıyla ilgili nasıl formüle edileceğiyle ilgili bir açıklama yok Türk tarafından.
- Tek taraflı ziyarete açılmış bir Maraş var. İade edileceği söylenmiş. Bu yanlış bir şey değil, zaten uluslararası hukuk diyor insanların mallarını iade edin diye. Orada bir sorun çıkmaz. Oranın idari vaziyetinin ne olacağıyla ilgili bir çalışmaya gerek var. Orası bir özerk bölge mi olacak, üçüncü statüde bir yer mi olacak yoksa tamamen KKTC altında bir yönetim olarak ve Rumlar gelip orada hotellerine alıp çalıştırsa bile vergilerini KKTC’ye mi verecek şekilde olacak, bu onların mallarını satmasını mı teşvik edecek? Bir de bazı iş adamlarının öyle seslendirdiklerini de duydum. Malları verelim ama onlar zaten gelmeyecek, bu malları bize satacak gibisinden böyle bir antagonistik şeylerin de olduğuna dair iddialar var etrafta. Bekleyip göreceğiz.”