Independent Türkçe'den Cihat Arpacık'ın sorularını yanıtlayan eski AYM Başkanı Haşim Kılıç, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kılıç'ın ifadelerinden öne çıkanlar şöyle:
Sadullah Ergin daha önce AK Parti’ye birkaç kez kapatma tehdidi geldiğini söyledi. Siz böyle şeylere şahit oldunuz mu?
Bahsettiğiniz 'kulis bilgileri' nereden geliyordu?
- Anayasa Mahkemesi, siyaset kurumlarının çalışmalarını yargılayan bir kurum. Onlarla ayrı olmamız mümkün değil. Mutlaka siyasilerle ilişkimiz oluyor. Dava açıyorlar, geliyorlar, misafir ediyorsunuz, konuşuyorsunuz. Sonra devletin bir takım kurumları var. O kurumlardan da bu tip bilgiler geliyordu. O zaman durumun sıkıntılı olduğunu görüyorsunuz.
'HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DAVRANAMAZDIM'
Kapatma davası sürecinde sizin kişisel girişimleriniz de oldu mu?
Kapatma davası sürecinde zaman zaman mahkeme üyesi arkadaşlarımızla bir araya gelip konuştuk. Hem oturumlarda hem de oturum dışında görüşüyorduk. Hiçbir şey olmamış gibi davranamazdım. Benim tek amacım teröre bulaşmamış, yüzde 47 oy oranına sahip bir parti asla kapatılmasındı. Bu düşüncem gayet açıktı zaten. Bir parti baskı, cebir, şiddet uygulamadığı surette istediği şeyi konuşabilir. Bu komünist bir parti de olabilir bir ırkçı parti de olabilir. Yüzde 47 değil yüzde 1 oy almış olsa bile benim bu ölçüm değişmezdi.
'AYM, PARTİ KAPATMA KONUSUNDA SÜREÇ İÇİNDE FARKLI BİR DÜŞÜNCEYE EVRİLDİ'
Refah Partisi 1999’da, Fazilet Partisi 2001’de kapatıldı. Onların da şiddet eğilimleri yoktu ama kapatıldılar. Siz de karşı oy vermiştiniz. Kısa bir süre sonra aynı gerekçelerle AK Parti kapatılmak istendi ama mahkeme partiyi kapatmadı. 7 yılda değişen neydi?
Kapatma girişimi 'başarısızlıkla' sonuçlandı ve Türkiye o günden sonra Anayasa değişiklikleriyle farklı bir yola girdi. 2010 Anayasa değişikliğinde sürecinde HSYK seçimleriyle ilgili “tek oy” sisteminin AYM tarafından iptalinin FETÖ’nün yargıyı ele geçirme sürecini hızlandırdığı iddiaları var. O günlerle ilgili neler söylemek istersiniz?
- O günlerde çok şeyler yaşadık. Ben o sistemin çok doğru ve Türkiye için önemli olduğunu düşünen biriyim. Anayasa paketinin iptali için açılan davanın ön incelemesinde muhalefet şerhlerim var. AYM’nin bu davayı hiçbir şekilde göremeyeceğini vurgulamıştım. Ama AYM maalesef ‘Biz Anayasa değişikliklerini de görüşürüz’ diye daha önceki içtihatlarına dayanarak görüşmelere devam etti. Tek kişiye tek oy sistemi çok isabetliydi. HSYK’nın çoğulculuğunun oluşmasında önemli bir eşikti. Ama biz bunu bazı arkadaşlara izah edemedik. Doğrusu İbrahim Okur bu konuda ısrarcı olan arkadaşlarla gelip tek tek görüştü. Ben isim isim söyleyebilirim. HSYK’nın çoğulcu bir yapıya kavuşmasında bunun çok önemli olduğunu, bu hükmün kesinlikle iptal edilmemesi gerektiğini oradaki arkadaşlarımıza anlattı. Buna ben de şahidim. Ama maalesef ya paketin tamamı iptal olacaktı ya da bazı bölümlerinin iptali gerekiyordu. Paket ayakta kalmalıydı. Bazı iptallerle paket ayakta kaldı. Aksi durumda tamamı gidiyordu.
'HSYK SEÇİMLERİ İÇİN TEK OY SİSTEMİ İPTAL EDİLMEMELİYDİ'
Tek oy sisteminin iptal edilmesinin yargının ele geçirilmesinin önünü açtığı iddialarına katılır mısınız?
Müsebbibi kimdir sizce?
- İşin bir hukuki bir de siyasi boyutu var. Seçimleri Adalet Bakanlığı organize etti. Dolayısıyla biz AYM olarak HSYK’ya kim girecek, kim girmeyecek bilemeyiz. Organize eden arkadaşları da suçlamamak gerekiyor. Bugünkü bilgilerimizle 2010’u yargılamaya kalkarsak yanlış bir yola gireriz. O günkü şartlarla bugünkü şartlar çok farklı. 2010’da o yapıya bakış böyle değildi. Sonradan bunların art niyetleri ortaya çıktı.
Sonra değişim zincirleme bir halle devam etti. Yeni değişikliklerle parlamenter sistem sona erdi ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildi. Şu anki sistemi analiz etseniz neler söylersiniz?
- Bu çok özel bir yapı. Dünya genelinde biz böyle bir yapı duymadık. Çok sipariş bir sistem oldu. Ne başkanlık sistemine oturuyor, ne yarı başkanlık sistemine oturuyor. Parlamenter sistem zaten değil. Hiçbir yere oturmayınca da değerlendirme dışı kalıyor. Kendine has, kendi şartlarına göre hazırlanmış bir sistem bu.
'GÜÇLER AYRILIĞINDA VAHİM BİR TABLO VAR'
Sıkıntılı bir yönü var mı?
'KÜÇÜK PARTİLER BÜYÜK PARTİLERİ ESİR ALDI'
Sistemin sürdürebilirliği yok mu?
'ANAYASA MAHKEMESİ KHK'LARI İNCELEMELİYDİ'
Savcılıkların dava açmaya gerek duymadığı, mahkemelerin beraat ettirdiği KHK’lılar şimdi işlerine geri dönmeyi bekliyorlar. Binlerce kişiden bahsediliyor. Bu sorun daha çok gündeme gelecek ama en baştan ne yapılması gerekiyordu sizce?
AYM Başkanı Zühtü Arslan’ı mahkemeye sizin kazandırdığınızı biliyoruz ama şu anda aranızın açık olduğu iddia ediliyor. Bu doğru mu?
- Yok aramızın açık olduğu iddiaları doğru değil. Zühtü Bey’in Polis Akademisi’ndeki başkanlığı döneminde biz kendisini bir Anayasa hukukçusu olarak tanıdık. Daha özgürlükçü, Türkiye’nin muhtaç olduğu Anayasa yargısındaki hedefini yakalaması için çalışabilecek biriydi. Oraya kazandırılmasında hem kendisini ikna etme noktasında çalıştık hem de Sayın Cumhurbaşkanımıza ‘Bu arkadaşımız bu kuruma gelirse çok faydalı olur’ şeklindeki düşüncelerimizi arz ettik. Netice de Sayın Cumhurbaşkanı da uygun gördü ve atadı. Sonra çok iyi çalışmaları da oldu. Bizim bireysel ilişkiler sebebiyle genel bir yapıyı değerlendirirken farklı şeyler söylemek doğru olmaz tabii. Benim annem rahmetli olmuştu kendisi sağ olsun taziyemize geldi. Bir ay önce onun babası rahmetli oldu ben ilçesine kadar gidip başsağlığı diledim. Kırgınlığımız, küskünlüğümüz yok.
'YENİ PARTİYE SEVE SEVE KATKI VERİRİM'
Ali Babacan’ın kurmaya hazırlandığı partide birlikte hareket ettiğiniz bir süredir konuşuluyor. Siyasete atılıyor musunuz artık?
Tüzüğü ve programı Haşim Kılıç’ın da içinde olduğu bir ekip hazırlayacak deniliyor...
- Ekimin sonuna doğru böyle bir irade ortaya çıkarsa kurucu olacağına inanılan arkadaşlar çağrılıp “Buyurun, tüzük ve programı netleştirelim” şeklinde bir öneri getirileceği belirtiliyor. Dolayısıyla şu anda netleşmiş bir yol haritası yok.
Siz işin içinde misiniz değil misiniz? Ben bunu merak ediyorum.
- Takvime bağlı, gelişmelere bağlı. Bakıp göreceğiz. Kurucu heyet, partinin tüzüğü ve programı benim ilkelerimle paralellik arz ederse ve benden bir katkı beklenirse seve seve katkı veririm tabi.
Gelip 'Haşim Bey bir yola çıkıyoruz, beraber çıkalım' denmedi mi yani? Ben denildi diye biliyorum...
- Böyle bir niyet var tabi. Ama netleşmiş bir şey yok. Arkadaşların çalışmaları, görüşmeleri sürüyor.
'YENİ KURULACAK MAHALLEDE HAYSİYET ONARAN BİR YAPI LAZIM'
Peki Türkiye’nin yeni siyasi hareketlere ihtiyacı var mı?
Devlette bir liyakat esası vardır bir de dürüstlük. Ahlaklı bir insan olmak gerekiyor. Ahlakın kaynağını ben araştırmıyorum. Din de olabilir kültür de olabilir, bir başka şey de olabilir. Önemli olan insanın ahlaklı olduğunu bilelim. Hem liyakata hem ahlaka dayalı bir sistemi kurabilirseniz, dinin, milliyetin, mezhebin devlette bir tercih sebebi ya da olumsuz bir engelleme sebebi olmaması gerekiyor. Bunu aştığımız zaman Türkiye’yi ayağa kaldırabiliriz. Mahalledeki mutsuzluğun temeli buradan başlıyor. Ben bu yeni mahallenin kurulacağı kanaatini taşıyorum. Türkiye bunu kurmak zorunda. Eğer kurabilirsek ayakta kalabiliriz.