Vodafone Türkiye'nin ana sponsorluğunda, Capital ve Ekonomist dergilerinin öncülüğünde düzenlenen CEO Club Buluşmaları kapsamında Büyüme ve İstihdam Zirvesi 2019 gerçekleştirildi.
Bugün artık daha uzun vadeye odaklanıp, Türkiye'nin geleceği ve ekonominin rekabet gücünün nasıl artırılacağının tartışılması gerektiğini dile getiren Kaslowski, kısa vadeli çözümlerin her zaman bir maliyeti bulunduğunu, onun da finansal istikrardaki yıpranma olduğunu belirtti.
'HEM FİNANSAL İSTİKRARI HEM DE YÜKSEK BÜYÜMEYİ BİR ARADA NASIL SAĞLAYABİLİRİZ?'
"Bol ve ucuz para ister dışarıdan sermaye akımları ile gelsin ister içeride yaratılsın her zaman iki temel soruna yol açar, yüksek borç ve enflasyon. Kısa vadede büyüme ve istihdamı artıran genişlemeci politikalar, borcun ve enflasyonun da artmasına neden olur. Bu nedenle yüksek büyüme değil, sürdürülebilir yüksek büyüme, sürdürülebilir finansman ve düşük enflasyon ana politika hedefi olmalıdır. Asıl tartışma da budur. Hem finansal istikrarı hem de yüksek büyümeyi bir arada nasıl sağlayabiliriz? Çünkü istikrardan taviz vererek büyümek işsizlik ve kalkınma sorunlarımız açısından geçici bir çözümdür. Bugünkü toplantımızın başlığı malum büyüme ve istihdam. Biz bu başlığı finansal istikrar, büyüme ve istihdam olarak düşünüyoruz. Çünkü biri olmadan diğeri kalıcı olmuyor. Türkiye nasıl büyüme ve istihdam yaratır sorusuna cevap verebilmek için önce finansal istikrarı nasıl sağlayacağımıza karar vermemiz gerekiyor."
'YÜKSEK ENFLASYON EKONOMİDE DOLARİZASYONA YOL AÇIYOR'
Kaslowski, yüksek enflasyonun Türk insanını kendi para biriminden uzaklaştırdığını anlatarak, "Kendi para birimimizde uzun vadeli düşük faizli finansmana erişim kısıtlanıyor. Yüksek enflasyon yalnızca hayat pahalılığına ve gelir eşitsizliğine değil, ekonomide dolarizasyona yol açıyor. Bugün döviz cinsinden borçlanmanın nasıl büyük bir sorun olduğunu hep beraber görüyoruz. Bu sorunu çözmenin yolu serbest piyasa ilkelerine bağlı kalarak enflasyonu düşürmektir" dedi.
'TEKNOLOJİ ODAKLI SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME İSTİYORUZ'
Enflasyonla mücadelede de kalıcı bir zaferin temel hedef olduğunu belirten Kaslowski, iş dünyasının ağustos ayında yaşanılan şok sonrası enflasyonla mücadele kampanyasına çeşitli indirimler ile destek olduğunu anımsattı.
Kaslowski, herkesin elini taşın altına koyduğunu ifade ederek, "Kur ve faizdeki bozulmanın, girdi maliyetlerindeki artışların şirket bilançolarına, istihdam yaratma ve yatırım yapma kapasitelerine çok ciddi negatif etkileri olmasına rağmen iş dünyası desteğine devam etti. Ama artık kalıcı çözümler üretmek zamanı" dedi.
'EKONOMİMİZİ FİNANSE EDEBİLMEK İÇİN YABANCI KAYNAKLARA ERİŞMEK ZORUNDAYIZ'
Enflasyon hedeflemesinin temelde Merkez Bankası'nın görevi olmakla beraber ekonomi yönetiminin aldığı tüm kararların da enflasyon hedefiyle mutlaka uyumlu olması gerektiğini aktaran Kaslowski, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bankacılık sektörünün elindeki kaynakları en verimli alanlara aktarabilmesi, taze kredilerle ekonominin sağlıklı büyümesini sağlayabilmesi için sorunlu kredilerle ilgili somut adımların aciliyet kazandığına inanıyoruz. Önemli olan geçmişteki tercihlere takılmadan, en kısa sürede, bugün doğru olanı yapmaktır. Finansal istikrarı sağlayacak güvenilir, bütüncül bir programı ortaya koyabilirsek, en kırılgan ülkeler listesinden çıkacağımız gibi, sürekli kurlara bakmak zorunda da kalmayacağız. Çünkü kalıcı düşük enflasyon ve borçları azaltıcı bir program varsa, kurla ilgili de bir sorun kalmayacaktır. Yatırımcı güvenini artık somut icraatla sağlamak için önümüzdeki dönem çok önem kazandı."
'HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ, KURALLI VE GÜVEN VEREN EKONOMİNİN ÖN KOŞULUDUR'
Kaslowski, TÜSİAD'ın kurulduğu günden bu yana reform diyen bir kurum olduğunu hatırlatarak, reform ihtiyacının hiçbir zaman bitmediğini, Türkiye'nin ekonomik, sosyal ve siyasal pek çok reforma ihtiyacı olduğunu söyledi.
Kaslowski, hukuk devletini güçlendirmek demenin Türkiye'yi ve ekonomiyi güçlendirmek demek olduğunu anlatarak, "Devletin kendini hukukun kurallarıyla bağladığı bir sistem ekonomide de çok ihtiyaç duyduğumuz güveni verebilir. Ekonomik anlamda yapacağımız tüm reform ve istikrar programlarının başarısı bu toplumsal güvenin sağlanmasıyla doğru orantılıdır. Dünyanın en önde gelen ekonomileri, kurumları yanında, dinamik reform yapma kapasiteleri ile bugünlere geldiler" ifadesini kullandı.
EKONOMİDE İHTİYAÇ DUYULAN REFORM ÖNERİLERİ
Kaslowski, ekonomide ihtiyaç duyulan reformlara ilişkin şunları söyledi:
Saydığı reformların alt başlıklarının daha da uzun olduğunu aktaran Kaslowski, "Tüm bu reformlara ilişkin TÜSİAD'ın çalışmaları raporları ve kamuda ilgili mevzuata ilişkin görüş ve önerileri kapsamlı bir şekilde elimizde var. TÜSİAD'ın 9 yuvarlak masası altında 38 Çalışma Grubu'nda üyelerimizin temsil ettiği 4 bini aşkın firmanın üst düzey yöneticileri ve uzmanları, alanlarının en iyisi olan akademisyen ve uzmanlarla beraber çalışarak bu görüş ve raporları oluşturuyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız ve ilgili bakanlıklarımızla ekonomimizin ihtiyaç duyduğu reformlarla ilgili olarak sürekli bir iletişim içerisindeyiz" diye konuştu.
'KURU ARTIRMANIN REKABET GÜCÜNÜ ARTIRMADIĞINI GÖRDÜK'
"Çünkü bir ekonominin kalkınması ancak ve ancak reformlarla gerçekleşebilir. Hepimiz kısa vadeli politikaların sürdürülebilir büyüme sağlamadığını, kuru artırmanın rekabet gücünü artırmadığını gördük. Artık ekonomide sadece iki konu olmalı, istikrar ve verimlilik. Bu yol daha zor bir yol ama başka yol artık istesek de kalmadı. Tüm dünyada ekonomiler yavaşladıkça daha fazla reforma yöneliyorlar. Teknolojik gelişmeler karşısında en büyük ekonomiler bile bocalıyor ve içeride kendi teknolojilerini nasıl daha fazla geliştireceklerini nasıl daha verimli olabileceklerini tartışıyorlar. Küresel düzeyde popülizmin yükselmesi, korumacı eğilimlerin ve söylemlerin artması aslında teknolojik değişimin getirdiği yeni rekabet koşullarının bir dayatmasıdır. Korumacı politikalar hep gümrük tarifeleri üzerinden bugün tartışılsa da asıl mesele ülkelerin teknolojilerini ve verilerini korumak istemesidir. Bugün Amerika-Çin arasındaki ticaret müzakerelerinde tarifeler asıl tartışma konusu değil, yalnızca birer araçtır. Asıl tartışma fikri mülkiyet hakları üzerinde yaşanmaktadır."