'NATO'DAN ALMAMANIN ORADAN ALMANIN BİR ARTISI OLMASI LAZIM'
Yılmaz, "Biz Türkiye'nin ulusal güvenliği konusunda nasıl ki, enerjinin çeşitlendirilmesini yani kaynağın çeşitlendirilmesini savunuyorsak ulusal güvenliğimiz açısından da temin edebileceğimiz her türlü silah, malzemenin tek bir kaynağa bağlı olmaması gerektiğini düşünüyoruz" dedi.
Yılmaz, şöyle devam etti: "Ancak malum Türkiye NATO üyesi. NATO üyesinin belli bir formatı var. Bu konuda da Amerika'yla ve AB'yle NATO'yu oluşturan bu ülkelerle sorunlar yaşıyoruz. Bazı silahların Türkiye'ye verilmediğini ama terör örgütlerine verildiğini de görüyoruz. S-400 füzeleriyle ilgili bunlar eğer sadece silah olarak alınıyorsa yani üretim yapılamıyorsa ortak üretim, teknoloji Türkiye'ye getirilemiyorsa bu aynen enerjide olduğumuz gibi milyarlarca dolar verip o ülkeleri zengin etmek anlamına gelir. Biz eğer bu yönde bir karar alınacaksa karşı değiliz ama Türkiye'de üretilmesi lazım. Türkiye'nin o üretimde yer alması lazım. Hazıra konmamak lazım. İşte, hazır alıyorsunuz, üç gün sonra ilişkileriniz bozulduğu zaman vermiyor. Hiçbir şey yapamıyorsunuz."
'PANDORANIN KUTUSU 26 EYLÜL'DEN SONRA BAŞLAYACAK'
Hükümetten bu konuda daha net bir tutum beklediklerini ifade eden CHP Yılmaz, "Eğer bütün uyarılara rağmen bu yapılırsa bunun sonuçlarını tanımayacağız ve gayri meşru olarak göreceğiz diye açıklama yaptık. Eğer bu yapılırsa pandoranın kutusu ayın 26'sından sonra 26 Eylül'den sonra başlayacak. Çünkü bunu Araplar, Türkmenler kabul etmiyor. Hükümet sessiz alabilir ama Türkiye için beka sorunuyla sonuçlanacak, bölgesel çatışmalar yaşanma riski iyice artıyor" dedi. Bu konuyla ilgili ne Bağdat yönetimiyle ne Tahran ile ne de diğer bölgesel aktörlerle ciddi bir temas içinde olunduğunu görmediklerini kaydeden Yılmaz, "Barzani'nin ülkelere gönderdiği referandumu kabul etsinler heyetinin yapmış olduğu çalışmaların miktarı bizim Dışişlerinin aksi yönde çalışmasının iki üç katı önüne geçmiş durumda" diye konuştu. Yılmaz, "26'sında bu yapı ortaya çıkarsa ve bunu birkaç ülke tanırsa bu konuda da sessizlik aynen şu andaki gibi devam ederse sayın Barzani'nin üzerinde olabilecek baskıyı azaltmak için kendisinin dışındaki alanlara yönelebilecektir. Ben Türkiye'de terör olaylarının artacağını, Türkiye'nin bu süreçte içe gömüleceğini, bu sürece karışmasının engelleneceğini düşünüyorum" dedi.
Suriye‘de (Suriye Cumhurbaşkanı Beşar) Esad'ın Afrin'e hakim olması isteniyorsa Esad ile birlikte Rusya iye çalışmak gerektiğini vurgulayan CHP'li Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Suriye konusu giderek bölünmeye, ufalanmaya doğru gidiyor. Mutlaka Esad ile bir bağ kurulmalı. Bu güney sınırımızda oluşabilecek yapıların ortaya çıkmasının engellenmesi için artık bir tercih değildir, zorunluluktur. Eğer bu bağ kurulmazsa Esad ile doğrudan görüşme yapılmazsa Türkiye'nin desteklediği muhalifler Esad'ın ordusuyla bir şekilde işbirliği yapıp ülkenin toprak bütünlüğünü sağlama konusunda ortak adım atmazsa Suriye'nin geleceği Irak'tan daha beter olacak. Astana, Cenevre süreci bunların hepsi oyalamacadır. Bunlarda yer almayalım demiyorum ama bunların hiçbir tanesi Türkiye'nin o beka sorununa merhem olmayacaktır. Acilen aklımızı başımıza toplayıp bu kararları almak zorundayız.
‘Esad ile ben aynı karede görünmek istemiyorum, daha önce ben onla kavga ettim, kardeşim dedim sonra katil dedim, nasıl olur' deniyorsa, siz Rusya'nın uçağı düşürüldüğünde de daha ağır kelimeler söylediniz bugün ‘dostum Putin' diyorsunuz. Aynı şekilde Mavi Marmara hadisesinden sonra olaylar çıktığı zaman ‘katil İsrail' denmişti ama şimdi getirdiniz o katil İsrail dediğiniz ülkeyle ilgili ilişkiler konusunu normalleşmeyi apar topar gece 1.5'da parlamentodan geçirdiniz. Eğer onları yapabiliyorsanız, onlardan daha ağır bir süreç olan ve sonuçlar doğuracak bölgemizdeki gelişmeler konusunda da duyarlı olmak zorundasınız. Kimsenin ne dediği umurunuzda olmamalı. Doğru bir karar alıp yapmalısınız. Şu ana kadar zamana oynuyorsunuz ve biz kaybediyoruz."
CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz, eski bakanı Zafer Çağlayan hakkında ABD'de açılan Rıza Sarraf davasından tutuklama kararı çıkmasını da değerlendirdi. "İlerde Türkiye'yi tamamen siyaseten şantaja maruz bırakacak gelişmeler oluyor" diyen Yılmaz, 4 eski bakanın Türkiye'de yargılanmamış olmasını eleştirdi. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama onlar burada aklandılar. Şimdi orada bir süreç başladı ve o sürecinde korkarım Türkiye'deki siyaseti bir şekilde şantajla, baskı altına almasından korkarım. Bu konuda da kritik bir dönemdeyiz. Bölgemiz kaynıyor. Türkiye'nin bağımsız karar vermesinin önünde bir sürü engel var, zayıf bir siyasi irade var. Ulusal bütünlüğünü henüz daha koruma konusunda yeterince güç gösteremeyen, kararlılık gösteremeyen bir siyasi irade var. Bir de dışarıda bunu iyice zayıflatacak olaylar var. Bizim burada sağlıklı bir değerlendirme yapmamız gerekiyor ve bu süreci iyi takip etmek gerekir. Siz bir adaletsizliği burada kapadığınız zaman bu adaletsizlik eğer Washington'un, New York'un, Londra'nın, Paris'in gündemine geliyorsa onu önleyemezsiniz. Bu olaylar burada kapanacaktı ve adil bir şekilde kapanacaktı.
'TÜRKİYE ŞANTAJLA YAŞAYAMAZ'
Bütün bu ortaya çıkacak dosyalar nedir bilmiyoruz. Ama bunlar eğer Türkiye'nin karar almasını ulusal güvenliği açısından doğru dürüst karar almasını engelleyecekse bunun baş sorumlusu hükümettir ve derhal istifa etmelidir. Türkiye bir şantajla yaşayamaz."