‘AK PARTİ İKTİDARINDA DIŞ POLİTİKADA EN CİDDİ GERİ ADIMLAR ATILIYOR'
"Benim gördüğüm 16 yıllık AKP iktidarında şu anda dış politikada en ciddi geri adımlar atılıyor. AKP iktidarının iddiası ‘bölgede Türkiye olmadan yaprak kımıldamayacaktı'. Suriye ve Irak'ta o şekilde hareket edildi. Öyle çıkıldı yola. Ankara'dan bakınca nasıl görülmek isteniyorsa bölgenin öyle dizayn edilmesi için birtakım girişimler yapıldı. Fakat şimdi bu adımların teker teker geri alındığını görüyoruz.
En önemli hareketlilik Suriye'nin kuzeyindeki İdlib ve hemen yanında YPG kontrolündeki bölge Afrin. AKP iktidarının en çok sıkıştığı noktalardan bir tanesi bu. Suriye'de Esad rejimini değiştirmek için yola çıkılmıştı. Düşman olarak Esad rejimi ortaya konuldu. Fakat gelinen noktada artık Esad (Suriye Devlet Başkanı Beşar) ile barışmanın yolları aranıyor. İran Genelkurmay Başkanının da, Rusya Genelkurmay Başkanının da ziyaretleri hep bu İdlib, Afrin ve tabi ki Türkiye'nin Esad rejimini tanıması ile bağlantılı."
‘ÇÖZÜM, ESAD YÖNETİMİNE BÖLGENİN DEVREDİLMESİ'
Gürcanlı, şöyle devam etti: "İdlib şu anda cihatçıların kontrolünde. Hem Rusya hem İran hem de Esad rejimi bundan çok rahatsız. Üstelik Amerika da rahatsız. Dolayısıyla İdlib'in bir şekilde temizlenmesi gerekiyor. Fakat bu öyle bir şekilde yapılmalı ki İdlib'ten kaçacak savaşçılar ve aileleri kaçmasınlar, Türkiye'ye gelmesinler. Sınıra yığılmasınlar. İşte bunun için çözümler aranıyor. Çözüm Esad yönetimine bu bölgenin devredilmesi. Fakat Ankara bunu yaparken bir şart öne sürüyor. ‘Benim sınırımda rahatsız olduğum başka bir şey daha var. O da Afrin. Burayı da YPG kontrolünden alın, başka bir sistem bulun' diyor. Bütün bu diplomasi çemberi içinde bulunmaya çalışılan çözüm Afrin'i, İdlib'i Esad yönetimine nasıl devrediriz? Türkiye'yi çok rencide etmeden bunun formülünü bulmaya çalışıyorlar."
Gürcanlı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Suriye'nin kuzeyinde Akdeniz'e açılacak bir terör koridoruna müsaade etmeyiz. Oralarda (Afrin) terörün baskın çıkma ihtimali olursa gözümüzü karartırız" açıklamalarını da değerlendirdi:
"Sayın Cumhurbaşkanının son iki senedir çeşitli vesilelerle çok kez söylediği şeyler. Ama Türkiye'nin o bölgeye girmesi çok zor. ‘Biz bunu Fırat Kalkanı'nda yapabileceğimizi göstermiştik. Yine yaparız' diyor ama biz o dönemki boşluktan yararlandık."
‘ALMANYA'NIN TÜRKİYE İLE YENİDEN İŞ YAPMASI ÇOK ZOR'
Gürcanlı, Türkiye-Almanya hattındaki gerilimi de yorumladı:
"Hükümette beklenti şuydu: ‘Almanya'da gerilim yükselir ama seçimler bittikten sonra bir yolunu bulur Almanya ile ilişkilerimiz düzeltiriz'. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimlerden önce izlediği siyaset hep bu yönde. Biz, dostlar alışverişte görsün diye bir ülkeyle, bir insanla gerilimi arttırırız. Onlar da bunu anlayışla karşılarlar. Çünkü sonrasında bir şekilde anlaşırız, diye düşünüyorlar. Şimdi aynı şeyi Almanya'nın da yapacağını düşünüyorlar. Fakat Almanya ile Türkiye'nin farkı, Almanya'da çok daha sağlam işleyen bir demokrasi var. Orada basın özgür. Şimdi Alman basını Türkiye'ye bu kadar sert yazılar yazdıktan sonra halkın etkilenmesini düşünün. Gelecek hükümet kim olursa olsun çok ciddi bir halk ve meclis kontrolü var Almanya'da. O yüzden Türkiye ile yeniden iş yapması çok zor.
Almanya işi bir adım daha ileriye götürüp işin içine Avrupa Birliği'ni (AB) soktu. Bu gerilimin seçimlerle bağlantılı olmadığını çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel zaten Türkiye ile AB üyeliğini bitirmek istiyordu. Hem seçim kazanacak hem Türkiye'nin AB üyeliğini bitirecek. Daha iyi bir şey olabilir mi Almanlar için? Basiretli yöneticilerin bu oyunu görüp ona göre davranması gerekirdi. Biz de Türkiye olarak ateşe körükle gittik.
Dış politikayı iç politika için kullanıp ondan sonra böyle bir karanlık sarmala düşürdüler ülkeyi. Geldiğimiz nokta bu."