2016'nın 2017'te bakiyesini, olası senaryoları akademisyen ve gazeteci/yazar Ergin Yıldızoğlu ile konuştuk.
'2017'DE KURALSIZLIK DAHA DA ARTACAK'
Dünya ekonomisinde ABD ve Batı hegemonyalı düzenin yok olma sürecinin 2016 yılında hızlandığını savunan Yıldızoğlu, 2017 yılına da bu gelişmenin damga vuracağını söyledi. "Artık daha başka bir dünyada yaşıyoruz" diyen Yıldızoğlu, "Kolay değil dünya değiştiği zaman başka bir dünyaya geçildiğini fark etmek. Ama 2008 mali krizi sarsıntısının siyasi sonuçlarını çok açık bir şekilde görmeye başladık. 2017'de, dağılma belki ağır bir laf ama ‘kuralsızlık' giderek derinleşecek diye düşünüyorum" diye konuştu.
'ABD YENİ DÜZENSİZLİK ORTAMINI DÜZGÜN ALGILAYABİLMİŞ DEĞİL'
ABD açısından mevcut tablonun kaygı verici olduğu yorumunu yapan Yıldızoğlu, Clinton ve Bush döneminden itibaren, ABD'nin devlet politikasının yeni devlet başkanları göreve gelmeden izleyenler açısından berraklaştığının altını çizdi. Bush yönetimin ikinci döneminde kadro değişikliğine gidip bu kadroyu Obama'ya devrettiğini anımsatan Yıldızoğlu, "O zaman da yine ne tarafa gideceğini biliyorduk. Kendi hesabıma baktığımda şimdi ben böyle bir şey göremiyorum. Bir buçuk-iki aydır dikkatli okumaya çalışıyorum çıkan raporları, yayınları. Bir büyük strateji anlayışı şekillenemiyor bir türlü. ‘İçe dönelim' diyenler var, ‘Rusya en büyük düşmanımız' diyenler var, ‘Ama Rusya ile anlaşmamız gerek' diyenler var. Yani tam bir kargaşa söz konuşu. Buradan benim çıkardığım sonuç şu: Yeni düzensizlik dönemini ABD dış politika çevreleri doğru düzgün algılayabilmiş, altında mutabakat oluşturabilecekleri bir yere gelmiş değiller" tespitinde bulundu.
Ortadoğu'da devam eden vekalet savaşları üzerinden bir 3. Dünya Savaşı olup olmayacağına dair fikirlerin havada uçuştuğu şu günlerdeki havayı değerlendiren Yıldızoğlu, bu karışıklık ortamının 1. Dünya Savaşı öncesindeki ortamda da olduğunun altını çizdi. Yıldızoğlu, "savaşın geleceği konusunda birşeyler düşünenler vardı. Ama genel hava savaşın gelmeyeceği yönündeydi" diyerek şu saptamayı yaptı:
"Devlet politikalarında da ciddi bir kargaşa var. Ekonomist olarak baktığımda çok korkutucu bir ifade okudum Financial Times'da. İlk anda dikkati çekecek birşey değil ama tarihçi açısından önemli. Diyor ki: ‘Mali sermaye ile sanayi sermayesinin çıkarları aynı şey değildir. Reform yapmazsanız popülistler sizin için reform yapacaklar haberiniz olsun.' Solcu ve radikal yaklaşım hep bu çelişki üzerinden düşünür genelde. Ama FT bu çelişki üzerinden düşünmeye başladığı zaman 1944'de yayımlanmış bir kitaba gidiyor aklım. Büyük Dönüşüm kitabı. Diyor ki ‘Mali sermayenin gücü kırıldıktan sonra artık savaşı kimse engelleyemezdi.' Bu çok korkutucu bir şeydir. Çünkü sanayi sermayesinin ihtiyaçları doğrudan toprak, kaynak, arazi kontrolüne dayanıyor. Finans sermayesi ise büyük alanlarda serbest dolaşımı, dolayısıyla küçük sürtüşmelerin ötesinde savaş olasılıklarını bastırmayı gerektiriyor. Kaynak kontrolü rekabeti geçtiğimiz son 10 yılda giderek daha da hızlandı. Silahlanma konusunda karşılıklı ciddi bir rekabet söz konusu. Bu korkutucu benim açımdan"
'HERKESİN HERKESLE KAVGA ETTİĞİ KARMAŞIK BİR YERE GİDİYORUZ'
ABD'de Donald Trump yönetimin Rusya ile yakınlaşarak Rusya-Çin bloğunu kırmaya çalışacağı yönündeki öngörülere ve Avrupa'da Rusya ile yakın ilişkiler kurmaya yönelik siyasetin öne çıkmasına de değinen Yıldızoğlu, jeopolitiğin kurallarının kendisini dayattığını söyledi. Yıldızoğlu geçtiğimiz yüzyılda Batı'nın en büyük korkularından birinin Almanya ile Rusya'nın ittifak yapması olduğunu belirterek "Aksi takdirde Avrasya üzerinde büyük bir kontrol gücü olur ve o güç dünyanın geri kalanını etkiler" görüşünün hakim olduğunu ifade etti. Rusya'nın şimdi kendi Avrasya bölgesindeki ağırlığını koymaya başladığının altını çizen Yıldızoğlu şöyle devam etti:
"Avrupa'da da Avrasya ile yakın ilişkiler kurmayı düşünen akıllar öne çıkar gibi gözüküyor. Gerçekten Rusya ve Avrupa'nın ve de ABD'nin jeopolitik mantığından bakınca, böyle bir eksenin kurulabilmesi halinde, ABD açısından, Çin'in yükselişi karşısında dengeleyici güç olabilmeyi ABD'ye veriyor. Bu yönde düşünenler de var. Trump da bu yönde düşünenlerden. Ama diğer yanda yerleşik düzenin hala olduğu yerde durması başka bir sorun yaratıyor. Bu kafalar bu yeni ortama uygun kafalar değil. Bunlar hala soğuk savaşın üzerinden hareket etmeye çalışıyorlar. Hala NATO'yu hızla o tarafa doğru geliştirmiş olmanın sonuçlarını kabul etmek istemiyorlar. Şimdi bir taraftan jeopolitiğin tarihsel yaklaşımının getirdiği taraftan bakanlar var, diğer yandan Soğuk Savaş'ın mirası üzerinden ve Avrupa'yı Rusya'ya kaptırmayalım kafasıyla hareket edenler var. Çin' büyük bir güçle yükseliyor. Bunun karşısında ‘300 yıllık Batı egemenliğinin belki korumaya devam etmek mümkün olabilir' diye düşünen bir akım var. Ama burada bir mutabakatın oluşmamış olması dağılmanın devam edebileceğini, herkesin herkesle kavga ettiği bir karmaşık bir yere gittiğimizi düşündürüyor."
Türkiye'nin tüm bu karmaşasının arasında bir yandan "Biz dünya devletiyiz" savını ortaya atıp diğer yandan dünyanın bu dinamiklerinin içinde, bulunduğu yeri kavrayamayan bir kafayla hareket ettiğini belirten Yıldızoğlu, "Türkiye ufacık bir kendi iç ‘Devlet başkanı olacağım illa ki' üzerinden iki büyük gücü kafa kafaya getirme gibi bir özelliğe sahip. Buraları patlatma özelliğine sahip eğer ne olmayan bir ülke olarak kalmaya devam ederse. Bir taraftan Rusya'ya yaklaşıyor. Bir taraftan ABD'ye CIA siz bunun arkasındasınız diyor. Daha sonra ‘Siz niye bize yardım etmiyorsunuz orayı bombalıyorsunuz' diyor. Dışardan bakanlar da ‘Bu ne istiyor' diyor. Bu diplomaside en tehlikeli durum olarak algılanır. Yani öngörülebilirliği ortadan kalkmış bir devlet ya da bir siyasi çizgi olarak algılandığınız an, çok tehlikeli bir yerdesiniz anlamına gelir. Biz şu anda öyle bir yerdeyiz gibi geliyor bana. Rusya'ya yakınlaşması üzerinden bakıyoruz. Bir güç ekseni oluşuyormuş gibi gözüküyor. Ama bu eğer kendi durumuna uymazsa yarın ne tarafa zıplayacağı belli olmayan bir ülke durumundayız" değerlendirmesini yaptı.
'BİZ BAŞKANLIK SİSTEMİNE KİTLENİRKEN DÜNYA BAŞKA İŞLERLE UĞRAŞIYOR'
Ortadoğu'nun karmaşık denklemi içerisinde, Türkiye'nin ne kendi yolunu belirleyebilecek bir aklının ne de ciddi ekonomik ve kültürel kaynakların olduğunu söyleyen Yıldızoğlu, "Dış politika geleneğini almış camdan dışarı atmış vaziyette. Yerine koyabileceği bir dış politika kadrosu göremiyoruz. En müthiş dış politika aklının ne hale geldiğini gördük şimdi. Kaldırıp rafa koydular. Ne düşünüyorlar? Uluslararası açıdan bakışları nedir? Ben bunu anlamış değilim. En azından orta vadeli hesapların olması lazım. Böyle dış politika olmaz. Ama bizim herşeyimiz bir ‘Başkanlık sistemi ve rejim değişikliğinin konsolidasyonu' üzerine kitlenmiş gözüküyor. Dünya başka işlerle uğraşıyor şu sırada" dedi.