'ANAYASANIN DEĞİŞTİRELEMEYECEK MADDELERİ DEĞİŞİYOR'
CHP, muhalefet şerhinde, Anayasa'nın ilk üç maddesinin ‘değiştirilemezlik zırhına' sahip olduğunu vurgulayarak, AK Parti'nin getirdiği teklifte, ilk üç madde şeklen değiştirilmemiş gibi görünse de demokratik hukuk devleti, demokratik cumhuriyet ve kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı düzenlemenin söz konusu olduğunu belirtti.
'BAŞKANLIK SİSTEMİ DEĞİL REJİM DEĞİŞİKLİĞİ'
Anayasa değişikliği ile rejimin değiştirilmesinin hedeflendiğini ifade eden CHP, "Vurgulanması gereken, AKP'nin getirdiği, aslında Başkanlık sistemi olduğunu iddia ettiği; ama, ismine Cumhurbaşkanlığı dediği sistemin güçlü kuvvetler ayrımını ve bu kuvvetlerin birbirini sıkı biçimde denetlemesini gerek kılan Başkanlık ile hiçbir ilgisinin olmadığıdır. Ortaya çıkan sistem, olsa olsa otoriter sistemler içinde özgün bir yaklaşım olarak anılabilir. Buradan anlaşılacağı gibi, getirilmek istenen, hükümet sistemi değişikliği değildir. Düzeltilebilecek tüm eksikliklerine ve aksaklıklarına rağmen demokratik cumhuriyetin, yani rejimin değiştirilmesi amaçlanmaktadır " dedi.
'YÜRÜTMEDE DEVLETTE TEKELLEŞME AMAÇLANIYOR'
CHP, anayasa değişikliğiyle egemenliğin bir kişi lehine sınırlandırılmasının, başka bir ifadeyle Cumhuriyetin niteliklerine aykırı biçimde "yürütmede tekleşme, devlette tekelleşmenin" amaçlandığını belirterek, muhalefet şerhinde şu görüşlere yer verdi:
"Başbakan ve Bakanlar Kurulunun kaldırılması, bakanlar, bugünkü anlamıyla Bakanlar Kurulu'nun olmaması, yürütme yetkisinin tek başına yetkili ama sorumsuz, hesap vermeyen ve denetlenmeyen bir Cumhurbaşkanı'na verilmesinin hukuk ve siyaset bilimi alanında karşılığı tek adam rejimidir. Cumhurbaşkanı tarafından atanacak ve kendisine vekalet edecek, seçilmiş olmayan ve sayı sınırlaması bulunmayan Cumhurbaşkanı Yardımcıları Başbakan yerine ikame edilmektedir. Yine aynı Cumhurbaşkanı tek başına Bakanları belirleyecek ve bu Bakanlar Meclis'e karşı değil, Cumhurbaşkanı'na karşı sorumlu olacaktır. Bu esnada milli iradenin merkezi olan TBMM'nin herhangi bir onaylama ve güvenoyu yetkisi bulunmamaktadır. Oysaki demokratik bir Başkanlık sisteminde Başkan'ın tüm atamaları Senato onayına tabidir. Görüldüğü gibi Meclis ve halk tarafından seçilmiş milli iradenin temsilcileri tamamen yok sayılmaktadır. Ki denge ve denetim mekanizmasının yokluğu da bu durumu pekiştirmektedir. Yine atamayla gelen Cumhurbaşkanı yardımcıları, seçilmiş Cumhurbaşkanı'na vekalet edebilecek, olası boşalma durumunda seçim yapılana kadar Cumhurbaşkanı bile olabileceklerdir. Her fırsatta milli irade vurgusunu yapanlar tarafından böyle bir düzenlemeye gidilmesi elbette sorunlu bir yaklaşımdır.
Getirilmek istenen değişiklikle Bakanları ve Bakanlar Kurulu'nu denetleme hak ve yetkisi, TBMM'nin elinden alınmaktadır. Başka bir ifadeyle Meclis'e hesap verme söz konusu değildir. Denetlemenin en önemli unsurlarından gensoru kurumu kaldırılmıştır. Bu noktada unutulmaması gereken ise Meclis Araştırması, Soru Önergesi ve Genel Görüşmenin, Meclis'in denetlemeden ziyade, bilgi edinme yöntemlerinden olduğudur. Yani Bakanların, Cumhurbaşkanı'nın uygulamalarıyla ilgili Meclis en önemli denetim mekanizmasından mahrum bırakılmıştır. Doğal olarak Bakanlar, doğrudan kendisini atayan Cumhurbaşkanı'na karşı sorumlu kılınmıştır. Cumhurbaşkanı onları atayacak, görevden alacak; ama, milletin seçtiği bir başka kurum TBMM'nin böyle bir yetkisi olmayacaktır."
'GETİRİLECEK SİSTEM KRİZLER DAHA SORUNLU OLACAK'
Getirilmek istenen sistemde yaşanması olası tıkanma ve krizler, parlamenter sistemin yaşadığı ve daha kolay düzenlemelerle çözülebilecek tıkanma ve krizlerden defalarca kez daha sorunlu olacaktır. Örneğin; Cumhurbaşkanı'nın ilk turda seçilemediği ve ikinci turda geçerli oyların salt çoğunluyla seçildiğini düşünelim. Bu oran yüzde 60 olabileceği gibi 40 ya da 30'a da denk gelebilir. Aynı anda parlamentoda ise seçim barajına takılmalar olsa dahi yüzde 80 ya da 90 gibi bir temsil oranı söz konusu olacaktır. Bu durumda, temsil gücü hangi kurumun daha yüksektir? Ayrıca; bu durumda Meclis'e neredeyse hemen hemen hiç yetki verilmemesi, sistem daha başlamadan kriz doğması demektir. Başka bir açıdan bakılırsa Cumhurbaşkanı ilk turda seçilemezse aynı gün seçimi yapılmış Meclis'in aritmetiği ortaya çıkmış olacaktır. Cumhurbaşkanı bu aritmetiğe uymayan bir kişi olursa yasama yetkisi nasıl kullanılacaktır? Bakanlar, millet iradesinin Meclis'te tecelli etmiş biçiminden aykırı kişilerden seçilirse halk egemenliğinden nasıl bahsedilecektir?
'DEVLET TEK İMZAYLA DÜZENLENEBİLECEK'
Bir de bu durumun üzerine Cumhurbaşkanı, Bakanlıkların sayısını istediği gibi takdir edebilecek, ‘Bakanlıkların Kuruluş Kanunu' diyeceğimiz kanunlar yerine kararnameyle yani tek kişinin imzasıyla ve dilediği gibi Bakanlık ihdas edebilecek; yetkilerini, idari teşkilatını, bölge müdürlüklerini, hangi bölgede disiplin işlerine kadar bütün idari yapının devlet yapısını bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle belirleyebilecektir. Devlet tek bir kişinin imzasıyla üstelik denetlenemeyen tek kişinin imzasıyla düzenlenebilecektir. Bunun teknik olarak karşılığı, yasama yetkisinin bir kişiye devredilmesidir. "
'YARGILAMA İMKANSIZ OLACAK, TARAFSIZ OLAMAYACAK'
Anayasa değişiklik teklifinde hak ve yetkileri artan Cumhurbaşkanı'nın yargılanmasına dair neredeyse imkansız koşullar sıralandığını belirten CHP, bu konudaki düzenlemenin, darbecilerin kendilerinin yargılanmaması için Anayasaya eklettikleri geçici maddeleri andırdığını belirtti. CHP, teklifin Cumhurbaşkanı'nın siyasi partisiyle resmi bağ kurabilmesini sağladığını da vurgulayarak, yemininde 'tarafsızlık' ibaresinin çıkarılmadığı ve gerek Anayasaya gerekse bu anlamda yeminine aykırı bir düzenleme ile karşı karşıya olunduğunu kaydetti.
AK Parti'nin teklifinin Türkiye'nin üniter devlet yapısını da risk altına soktuğunu kaydeden CHP, "Cumhurbaşkanına kararnameler yoluyla yasama yetkisine ortak olup, idari alanda sınırları belirsiz ve geniş bir düzenleme yapma yetkisi veren bu teklif, üniter yapıyı tehdit edecek şekilde kötüye kullanılmaya açık bir durum yaratmıştır. Başka bir deyişle bu yetkiler pekala federasyonun alt yapısını oluşturmak üzere kullanılabilir" dedi.
'YASAMAYI İSTEDİĞİ GİBİ BELİRLEYİP KONTROL EDEBİLECEK'
Yeni sistemin, yasama yürütme ilişkisi açısından Cumhurbaşkanının yasama organını istediği gibi belirleyebilmesi ve kontrol edebilmesi mantığına göre düzenlendiğini kaydeden CHP, şu görüşleri ifade etti:
"Öncelikle TBMM seçimi ile Cumhurbaşkanı seçimi aynı anda yapılmak suretiyle Cumhurbaşkanına uygun bir Meclis oluşturulmak istenmektedir. Amaç seçmeni aynı anda hem Cumhurbaşkanını, hem de onun partisini seçmeye yönlendirmektir. Partili Cumhurbaşkanının milletvekili listesi yapma imkanını da eklediğimizde bu durum Cumhurbaşkanına TBMM çoğunluğunu da kontrol yetkisi vermektir. Hiçbir demokratik başkanlık sisteminde Meclis ile Başkan aynı anda seçilmez. Seçim tarihlerinin farklı olması başkanlık rejimlerinde kuvvetler ayrılığının güvencesidir. "
'FESİH YETKİSİ,CUMHURBAŞKANININ ELİNE VERİLMİŞ TEK TARAFLI SATIR SİSTEMİDİR'
CHP'ye göre teklifle TBMM'nin yasama tekeli de kaldırılmakta, Cumhurbaşkanı kararname yetkisiyle fiilen yasamaya ortak edilmekte, Cumhurbaşkanı bütün toplum ve devlet düzenini kararnamelerle düzenleyebilme imkanına sahip olmakta. Yasamayı yürütmenin emrine sokan diğer bir düzenlemenin Meclisi fesih yetkisi olduğunu vurgulayan CHP, şöyle dedi:
"Halk tarafından seçilen ve her zaman temsil gücü Cumhurbaşkanından daha geniş olan TBMM, Cumhurbaşkanı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin fesih edilebilecektir. Hiçbir demokratik başkanlık sisteminde başkanlara fesih yetkisi tanınmaz. Fesih yetkisi Cumhurbaşkanının Meclisi fesih tehdidi ile kesin olarak kontrolünü sağlamaya dönük bir araçtır. Örneğin Cumhurbaşkanı veto ettiği yasayı salt çoğunlukla geçirmek isteyen, bütün engellemelere rağmen kendisini denetlemeye çalışan Meclisten bu yolla kurutulmak isteyebilir. Ya da Cumhurbaşkanının suç işlediği iddiasıyla 301 imzayla meclis soruşturması açılmasını isteyen Meclisi henüz soruşturma açılmasına karar vermeden fesih ederek kurtulabilir. Giyotin sistemi diye tarif edilen birlikte-karşılıklı fesih de denge unsuru olmaktan uzaktır. Çünkü Cumhurbaşkanı bu yetkisi tek başına kullanırken Meclis ancak beşte üç çoğunlukla seçimlerin yenilenmesine karar verebilecektir. Bu sistem giyotin sistemi değil, olsa olsa Cumhurbaşkanının eline verilmiş tek taraflı satır sistemidir. Kaldı ki karşılıklı ve birlikte olsa dahi Cumhurbaşkanının meşruiyetini doğrudan halktan alan Meclisi fesih yetkisi neden olsun? Bu açıkça Cumhurbaşkanına Meclisi fesih tehdidiyle kontrol imkanı veren bir mekanizmadır. Yasamayı yürütme emrine sokma aracıdır."
CHP, anayasa teklifinde yargının da tamamen tek adamın, Cumhurbaşkanının kontrolü altına sokulduğunu ifade ederek, "Böyle bir yargının kendisini tayin eden Cumhurbaşkanını denetleyeceğini, yargılayabileceğini, kontrol edebileceğini kabul etmek için herhalde teklif sahiplerinin ruh hali içinde olmak gerekir! Sistem yargıyı doğrudan doğruya Cumhurbaşkanının kontrolüne vermek üzere kurgulanmıştır" dedi.
'TÜRKİYE İÇİN SİYASİ BİR GERİ GİDİŞ'
Getirilmek istenen sistemi ‘siyasi bir geri gidiş' olarak niteleyen CHP, muhalefet şerhinde, "AKP'nin getirdiği anayasa değişikliği teklifinin kuvvetler birliğini öngördüğünü, bu kuvvetler birliğinin yürütmenin altında birleştiğini, bunun teknik ifadesinin dikta rejimi olduğu, dikta rejiminin Anayasa'nın başlangıç kısmında belirtilen kuvvetler ayrılığı ilkesine ve demokratik cumhuriyete aykırı olduğu açıktır. Aynı biçimde, muasır medeniyetler seviyesinin üstünü hedeflemiş Türkiye için ise siyasi bir geri gidişin ifadesidir" görüşünü dile getirdi.
'ORTAM ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİN TARTIŞILMASINI OLANAKSIZ KILMAKTA'
Anayasa konusunun tartışılması için mevcut koşulları da tespit etmekte yarar olduğunu vurgulayan CHP, Türkiye'nin tarihinin en büyük terör eylemleriyle karşı karşıya olduğunu kaydetti. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilân edilen OHAL'in, FETÖ ile mücadele görüntüsünden oldukça uzak, keyfi uygulamalara imza atmanın kılıfı olduğunu kaydeden CHP, muhalefet şerhinde şunları ifade etti:
'GÖRÜŞÜLMESİ TARİHİ AYIPTIR'
CHP, anayasa teklifi ile getirilmek istenen sistemin Türkiye'yi yeni ve derin krizlere sürüklenmesinin yolunu açacağını vurgulayarak, "Yol yanlıştır ve derhal dönülmesi gerekir. Bu teklifin Gazi Meclis çatısı altında görüşülmesi dahi tarihi bir ayıptır" dedi.