'BİLİYORUZ Kİ DİĞER YASAKLI ÜRÜNLERİMİZİN TİCARETİ DE EN KISA SÜREDE SERBEST BIRAKILACAK'
Rusya'nın ithal yasağı koyduğu ürünlerimiz daha çok yaş meyve ve sebzeyi içeren ürünlerdi. Bu yasaklı ürünlerin 2015 yılı Ocak-Kasım döneminde Rusya'ya toplam ihracatımız içindeki payı yüzde 46'idi. Şimdi Rusya pazarı tekrar kapılarını açtı. Şimdilik yasaklı ürünler içerisinde yer alan portakal, mandalina, kayısı, şeftali ve erik ihracatı serbest bırakıldı; ancak biz Rusya hükümeti ile görüşmelerimize devam ediyoruz ve biliyoruz ki diğer yasaklı ürünlerimizin ticareti de en kısa sürede serbest bırakılacak.
Rusya'nın beş ürün gurubunda ithalat engelini kaldırması sonrasında ülke ile ticaretimize baktığımızda her şeyin giderek rayına oturmaya başladığını görüyoruz. Ekim ayı itibariyle Rusya'ya gerçekleştirdiğimiz toplam ihracat bir önceki aya göre yüzde 24 artarken; Kasım ayında bir önceki aya göre yüzde 36 artmıştır. Rusya'ya ihracatı serbest bırakılan ürünlerden toplam 101,9 milyon dolarlık ihracat gerçekleşmiştir.
2016 yılının başından itibaren Rusya'ya ihracatı yasaklı olan ürünlerin ihracatı, 2015 yılının Ocak-Kasım döneminde 590,4 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 11 Ekim 2016 tarihi itibariyle bu ürünlerden bazılarının ithalatının serbest bırakılması ile birlikte ülkemiz iki aylık süreçte 101,9 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmiştir. 101,9 milyon dolarlık ihracatın 79,9 milyon doları mandalina ihracatı iken, 21,9 milyon doları portakal ve 111 bin doları erik ihracatı olmuştur."
Bakan sözlerine şöyle devam etti: "Aramızda kazan-kazan ilişkisinin en yoğun olduğu ülkelerden birisi Rusya'dır. Türkiye ve Rusya aynı coğrafyayı paylaşan, güçlü tarihi ve kültürel bağlara sahip olan iki ülkedir. İkili planda işbirliğine odaklı ilişkilerimiz, arzu edilmeyen, ciddi bir sınamaya maruz kalmış ancak Türk ve Rus halklarının ortak arzusu çerçevesinde iki ülke, ilişkilerde yeni bir başlangıç yapmıştır. Bizim başta meyve ve sebze sektörü olmak üzere ihracatımız hız kazanmaya başlamış, Rusya'nın ise uzak ülkelerden yüksek maliyetle meyve ve sebze ithal etme zorunluluğu ortadan kalkmıştır. Bizim bazı ürünlerimiz üzerinde hala çeşitli kısıtlamaların devam ediyor olması Rusya ekonomisini de olumsuz etkileyen bir durumdur. Dolayısıyla Rusya'ya ihracatımız üzerindeki yaptırımların tamamıyla kaldırılması hem ülkemizin hem de Rusya'nın yüksek çıkarları için gerekli bir adımdır. Ülkemiz için geçtiğimiz süre içinde olumsuz etkilenen gıda, turizm, inşaat ve otomotiv gibi çeşitli sektörlerimizin dezavantajlarını gidermek öncelikli iken; Rusya ekonomisi için enerji yatırımları ve Batılı ülkelere enerji ihracatını artırmak öncelikli konulardandır. Rusya'nın ihracatını artırması için ve ülkemizin lojistik anlamdaki konumunu güçlendirmek için önemli olan Akkuyu Nükleer Santral Projesi'nin uygulamaya geçirilmesi çalışmaları başlatılmıştır ve Türk Akımı Projesi 10 Ekim 2016 tarihinde imzalanmıştır. Bundan böyle yıllardır en yakın ticaret partnerimiz olan Rusya ile siyasi ve ekonomik ilişkilerimizin daha güçlü olacağını ve 2015 yılı sonunda yaşanan tatsız olayın etkilerini her elim hadiseyi atlattığımız gibi hızlı bir şekilde atlatacağımızı söyleyebiliriz.
'HEDEFİMİZ 2017 YILI SONUNA KADAR SERBEST TİCARET ANLAŞMASINI TAMAMLAMAK'
Gümrük konularına gelince ise yeniden normalleşme süreci ile birlikte vize muafiyetlerinin temini, turizm kanallarının açık tutulması, iki ülke arasındaki ticaret hedefinin 100 milyar dolar olarak belirlenmesi, siyasi konularda iki ülkenin hassasiyetleri ölçüsünde optimum işbirliği, enerji projelerinde işbirliği ile iki ülke arasında kurulacak ortak fonla hem üçüncü ülkelere yönelik hem de ortak geliştirilecek yatırım projelerinin finansmanı gibi alanlarda Rusya ile ortak çalışmalarımız olacak.
Bilindiği üzere Ekim ayının başında Rusya-Türkiye Hükümetler Arası Karma Ekonomik Komisyonu 14. Dönem Toplantısında protokol imzalandı. Bu protokolle birlikte Kasım 2015 öncesi Rusya ile eski durumumuza dönülmesi adına büyük bir adım daha atılmış oldu. Rusya ile hizmet ve yatırımları kapsayan serbest ticaret anlaşması üzerinde çalışmalarımızı hızla ve büyük bir uyumla devam ettiriyoruz. Hedefimiz 2017 yılı sonuna kadar bu serbest ticaret anlaşmasını tamamlayarak Rusya ile ticarette herhangi bir engelin olmadığı bir alan yaratmak.
'BASİTLEŞTİRİLMİŞ GÜMRÜK HATTI ÇALIŞMALARIMIZ DEVAM EDİYOR'
Bunun yanında bizim Bakanlık olarak, ikili ticaretimizde uygulamaların mümkün olduğunca hızlı ve etkin bir şekilde uygulanması için Rusya ile Basitleştirilmiş Gümrük Hattı (BGH) konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Bu sistemden yararlanmak tamamen gönüllülük esasına dayanmaktadır. Sistem dâhilinde, sevk edilen eşyaya ilişkin bilgileri gümrük idaresine önceden sunan firmalara dış ticaret işlemlerinde çeşitli kolaylıklar sağlanmaktadır. Bu kapsamda, ihracatta Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak bir proje olan BGH ile güvenilir bilgi sunan ihracatçılarımızın, gümrük noktalarında öncelik, gümrükleme zamanının kısalmasına yol açacak şekilde kolaylaştırılmış gümrük işlemleri, gümrük muayenesinden muafiyet gibi kolaylıklardan faydalanabilmeleri öngörülmüştür.
BGH vesilesiyle, gümrük alanında yaşanan olumlu gelişmelerin, gerek siyasi gerekse ekonomik ilişkilerimize katkı sağladığına inanıyor, söz konusu hat kapsamında gerçekleştirilen ticaretin ve hattın kullanım oranının önümüzdeki süreçte daha da artacağını umut ediyorum."
Bakan Tüfenkci, ortak yatırım fonu konusunda da bilgi vererek şöyle konuştu: "Öte yandan ülkemiz ile Rusya arasında bir ortak fon kurulması gibi bir hedefimiz var. Ortak fon, Rusya Yatırım Fonu ile beraber Türkiye Varlık ve Yatırım Fonu'nun bir araya gelmesi ile kurulacak. Başta 500'er milyon dolar koyarak yani 1 milyar dolarlık sermaye ile kurulacak olan Türk-Rus Yatırım Fonu, bizim şirketlerimizin ve Rus şirketlerinin üçüncü ülkelerde birlikte katılacakları projelerde etkin bir rol oynayacak. Gerektiğinde ise sermayesi daha da artırılacak. Tüm bunlara ek olarak Rusya ile gerçekleştirdiğimiz ticarette gerek ülkemize gerek Ruslara avantaj sağlayacağını bildiğimiz için ticarette TL ve Ruble kullanılmasına ilişkin çalışmalarımız sürüyor. Rusya ile aramızdaki ticarette yerli para birimini kullanmak ticaret hacmimizin daha da canlanmasını sağlayacak ve ekonomik ilişkilerimizi daha da derinleştirecek.
'TÜRK AKIMI VE AKKUYU NÜKLEER SANTRALİ PROJESİNE YÖNELİK YAPMIŞ OLDUĞUMUZ ANLAŞMALAR İKİ ÜLKENİN BİRBİRİNE VERDİĞİ DEĞERİ İFADE EDİYOR'
Biliyorsunuz ki enerji konusunda işbirliği de Rusya ile gündemimizde yer alan ciddi konular arasında yer alıyor. Hem Türk Akımı'na hem de Akkuyu Nükleer Santraline yönelik yapmış olduğumuz anlaşmalar iki ülkenin birbirine verdiği değeri ifade etmekte. Mersin Akkuyu Nükleer Santral projesinin çalışmaları yeniden hız kazanacak. İki taraf olarak sizler de bizler de bu nükleer çalışmaların hızlanmasını istiyoruz. 2023 yılına yetiştirilmesini planlıyoruz. Ayrıca İstanbul'daki 23. Dünya Enerji Kongresi'nde Sayın Devlet Başkanı Putin ve Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattı'nın hayata geçirilmesine yönelik anlaşmayı imzalamışlardır. Yakın zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız söz konusu anlaşmayı onaylamıştır. Rus tarafında da onay sürecinin tamamlanması sonrasında hattın inşasına 2018'de başlanması ve 2019'un sonunda tamamlanması planlanmaktadır.
Şimdi artık Rusya ile her şey eski düzenine dönüyor, hatta daha güçlü bir ekonomik işbirliği kuracağımızı söyleyebilirim.
'TÜRKİYE VE RUSYA BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN İKİ BÖLGESEL GÜÇTÜR'
Türkiye ve Rusya aslında birbirini tamamlayan iki bölgesel güçtür. Bunu tarihi köklerine bakarak, iki devletin politika reflekslerine bakarak da anlamak mümkün. İki devlet arasında ne zaman fikir ve politika birliği sağlanmışsa o vakit sadece Asya hinterlandı değil, küresel ve bölgelerarası bir yansıma oluşmuştur. Bu da pek tabii köklü bir devlet geleneği oluşturmuş ve devletlerin ortak hafızası altında depolanmıştır. Zaman zaman —politik gereklilikler diyelim- olaylara ve olgulara farklı bir perspektiften bakılması durumunu ortaya çıkarsa da az evvel ifade ettiğim ortak hafıza kısa vadeli bir politikayı asla öncelememiştir. Buradan da Rusya devleti ile ilişkilerimizin kısa vadeli ve sürdürülebilirliği olmayan hadiselere hapsedilemeyeceğini çıkarabiliriz.
O yüzden ben normalleşme kavramını çok sık kullanmanın yukarıda ifade ettiğim ilişki formülüne çok da uymadığı kanaatindeyim. Zira uzun vadeli ve karşılıklı fayda veren devletler arası ilişkilerde zaten ilişkiler zaman zaman kesintiye uğrasa da özüne dönmek durumundadır.
Biliyorsunuz 2016 yılı aslında Rus ve Türk projeler yılı oldu ve özellikle de bu yılın ikinci yarısından itibaren iki ülkenin — aslında tüm dünya coğrafyasının- kaderine etki edecek çalışmalar gerçekleştirdik. Bu dönemde aralarında iki ülke vatandaşlarına yönelik vize muafiyetleri, charter seferlerinin başlaması, enerji projelerinde yüksek işbirliği, karşılıklı yatırımların ve üçüncü ülkelere yönelik yapılacak yatırımların finansmanı ve bu bağlamda oluşturulacak fon, karşılıklı ticarette yerli para birimlerinin kullanılmasının olduğu bir dizi paketler ve uygulamalar ortaya çıktı.
Bununla beraber, İstanbul'daki 23. Dünya Enerji Kongresi'nde Sayın Devlet Başkanı Putin ve Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan liderliğinde Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattı'nın hayata geçirilmesine yönelik imzalar atılmıştı ve en son 6 Aralık 2016 tarihinde iki ülke arasındaki 'Türk Akımı' anlaşmasını Sayın Cumhurbaşkanımız onaylamıştır. Umut ediyorum ki Rus tarafı da bu uluslararası anlaşmayı en kısa zamanda onaylayacaktır.
Diğer taraftan nükleer enerjide de işbirliğimizin giderek artması bölgenin geleceği açısından oldukça önem arz etmektedir. Burada, Sayın Başbakanımız da daha önce ifade ettiler, nükleer enerjinin bir fazının ülkemizin kuruluş yıldönümünden önce geçmesi yönünde temennilerimiz bulunmaktadır.