2002 yılında 4.510 km olan doğal gaz iletim ve dağıtım hattı uzunluğunun da 124.274 km seviyesine ulaştığını da söyleyan Albayrak, "2002'de sanayi ile konutta 5 şehrimize, sadece sanayide ise 9 şehrimize giden doğal gaz iletim hattı, bugün itibarıyla 78 şehrimize ve 333 ilçemize ulaştırılmıştır. Şırnak ilimiz için yapım çalışmaları, Artvin ve Hakkâri için ise ihale çalışmaları devam etmektedir. Doğal gaz imkânından bütün vatandaşlarımızın yararlanması için yürütülen çalışmalar kapsamında nüfusu 10 binin üzerinde olup gerekli şartları taşıyan ve nüfusu 20 bin üzerinde olan ilçelerimiz ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde müracaatta bulunan Organize Sanayi Bölgelerine doğal gaz arz edilmesi için gerekli yasal alt yapı oluşturulmuştur" dedi.
Türkiye'nin Orta Doğu, Hazar Bölgesi ve Orta Asya gibi dünyanın ispatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerince zengin kaynak ülkelere coğrafi olarak yakın bir konumda bulunduğunu anlatan Albayrak, sözlerini şöyle sürdürdü;
"Kaynak ülkeler ile tüketici ülkeler arasında doğal bir köprü konumunda olan ülkemiz, enerji kaynaklarının ve taşıma güzergâhlarının çeşitlendirilmesini sağlamaya yönelik projelerde önemli bir aktör olarak yer almakta ve üretici bölgelerden enerji arzı sağlayan önemli bir enerji ticareti merkezi olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Ülkemizin artan doğal gaz talebinin karşılanabilmesi amacıyla ilk aşamada yıllık 6 milyar metreküp gazın ülkemize, 10 milyar metreküp gazın Avrupa'ya taşınmasına yönelik geliştirilen ve yüzde 30 ortak olduğumuz TANAP projesinde bugün itibariyle 1.277 km pist açımı, 1.032 km boru dizgisi ve 923 km ana hat boru kaynağı tamamlanmıştır. 2016 yılı sonuna kadar proje genelinde inşaatın yaklaşık yüzde 55'inin tamamlanması planlanmaktadır. Hattın ana kalem ihaleleri tamamlanmış olup; boruların yüzde 80'i Türk çelik boru üreticileri tarafından imal edilmektedir. Projenin nihai haline ulaşması ile birlikte yıllık 32 milyar metreküp kapasiteye sahip olacaktır. TANAP Projesinde 2018 yılında ülkemize, 2020 yılında ise Avrupa'ya gaz arzının sağlanması hedeflenmektedir"
Türk Akımı Prozesi ile bilgi veren Albayrak projenin doğal gaz ticaret merkezi olma hedefine büyük katkı yapacağını belitti. Bakan "Ayrıca, Rusya ile Türk Akımı Gaz Boru Hattı Projesine yönelik görüşmeler gerçekleştirilmiş ve projeye yönelik siyasi desteği sağlamak ve teknik, ekonomik ve hukuki çerçeveyi belirlemek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti arasında Türk Akımı Gaz Boru Hattı'na ilişkin Hükümetlerarası Anlaşma 10 Ekim 2016 tarihinde İstanbul'da Sayın Cumhurbaşkanımız ve Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin'in huzurlarında imzalanmıştır. Türk Akımı Gaz Boru Hattı Projesi; Rusya Federasyonu'ndan başlayarak Karadeniz üzerinden Türkiye'nin Karadeniz kıyısındaki alım terminaline ve devamında ülkemiz toprakları üzerinden Türkiye'nin komşu devletleriyle olan sınırlarına kadar uzanan her biri yıllık 15,75 milyar metreküp kapasiteye sahip iki hattan oluşacaktır.
Malumları olduğu üzere; Türk Akımı kapsamında inşa edilecek boru hatlarından birisinin sadece ülkemize gaz arz etmesi öngörülmekte olup, devreye alınması ile birlikte Batı Hattı'ndan alınan yıllık toplam 14 milyar metreküp gazın, mevcut sözleşmelerin şart ve koşulları değişmeksizin Türk Akımı üzerinden ülkemize teslim edilmesi planlanmaktadır. Böylece başka bir ülkenin iletim sistemi kullanılmadan doğrudan Rusya Federasyonu'ndan ülkemize taşınacak gazın, üçüncü taraflardan kaynaklı muhtemel kesintilere maruz kalmaması sağlanmış olacaktır. Diğer taraftan, sahip olduğumuz konum, Güneydoğu Avrupa'da sağlıklı işleyen bir doğal gaz piyasasının olmaması ve doğal gaz piyasamızın büyüklüğü gibi etkenler göz önüne alınarak bir doğal gaz ticaret merkezinin ülkemizde kurulmasını hedefliyoruz. Bu bağlamda, gerek TANAP gerekse Türk Akım Projeleri bu hedefimize büyük katkı sağlayacaktır" dedi.
Bir yandan doğal gaza erişimini kolaylaştırırken bir taraftan da tüketimin yüksek olduğu dönemde herhangi bir sıkıntı yaşanmamasını temin ettiklerini ifade eden Bekan Albayrak, " Ayrıca, kış öncesi doğal gazda yaptığımız yüzde 10'luk indirim ile bir ilke imza atılmıştır. Bu sayede vatandaşlarımızın faturaları aşağı çekilirken sanayicilerimizin maliyet kalemleri düşürülerek rekabet güçleri artırılmıştır" dedi.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, nükleer enerjiyi de savundu.
Dünyada bugün elektrik üretiminin yüzde 11'inin nükleer enerjiden sağlandığını kaydeden Albayrak, "Ayrıca yarısı Fransa, ABD ve Japonya'da olmak üzere dünyada 450 nükleer santral ünitesi (reaktör) işletmede, 60 tanesi ise inşa halindedir. Fransa elektrik üretiminin yüzde 77,5'ini, ABD yüzde 19,1'ini, Güney Kore ise yüzde 28,4'ünü nükleer enerjiden karşılamaktadır" dedi.
Türkiye'de ise nükleer enerjinin enerji arz kaynakları arasına dâhil edilmesinin, artan elektrik enerjisi talebinin karşılanması ve ithal yakıtlara bağımlılıktan kaynaklı risklerin azaltılması için elzem olduğunu belirten Albayrak şöyle konuştu:
"Ayrıca, neredeyse sıfır emisyon yayan nükleer enerjinin iklim değişikliği hedeflerine ulaşmadaki katkısı gittikçe artan sayıda ülkede olduğu gibi ülkemiz tarafından da kabul edilmekte ve enerji stratejilerinin vazgeçilmez unsuru haline gelmektedir. Ülkemize kazandırmak istediğimiz nükleer güç santrallerinin hayata geçmesi için 3 proje üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Akkuyu ve Sinop'ta kurulacak santrallerde önemli aşamalar kaydedilmiş olup, 3. Santral için yer seçme çalışmaları devam etmektedir. İlk 2 proje 4'er adet reaktör ünitesine ve toplam 9.280 MW kurulu güce sahip olup, işletme ömürleri 60'ar yıldır. Akkuyu NGS projesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığından 'ÇED olumlu' kararı ve EPDK'dan 3 yıl süreli ön lisans alınmıştır. Santralın ilk ünitesinin 2023 yılı sonuna kadar işletmeye alınması planlanmaktadır. Sinop NGS projesinde ise zemin etüt ve fizibilite çalışması ile ÇED çalışmalar sürdürülmektedir. Her 2 NGS projesinde yerli ekipman kullanımı noktasında hassasiyet gösteriyoruz. Bu kapsamda nükleer standartlara uygun ekipman üretip malzeme tedarik edebilecek yerli firmalarımıza yaklaşık 16 milyar dolarlık iş imkanı doğabilecektir. Ayrıca Akkuyu ve Sinop Nükleer Santral Projelerinin inşaatının en yoğun olduğu zamanlarda toplam 20.000 kişi, işletme döneminde 7.000 kişi çalışacaktır. Burada ve farklı platformlarda nükleer politikalarımızı defalarca dile getrdik, tartıştık, savunduk. Teknoloji transferi stratejimiz kapsamında nükleer teknolojilere sahip olmak da bizim için büyük önem taşıyor. Türkiye'nin kendi tecrübesi ile bir nükleer santral kurması gelecek açısından en büyük hedeflerimiz arasında. Ancak sadece elektrik üretimi değil, nükleer tıptan tarıma, uzay çalışmalarından sanayiye kadar çok geniş bir yelpazede çalışmalarımızı ve altyapımızı güçlendirmek için bu teknolojiye sahip olmak istiyoruz"