Darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ve ardından gelen KHK'larla 34 bin kişi cezaevine atıldı, 80 bin kişi açığa alındı, 100 binin üzerinde insan soruşturuluyor. “Ben suçsuzum” feryatlarıysa günden güne yükseliyor ama itirazlar için mahkeme yolu kapalı! Öyleyse ne yapmalı? OHAL'in en kritik sorusunu eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, RS FM'de Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle programında açıkladı: Tek yol bireysel başvuru, adres ise önce AYM sonra AİHM…
‘İPTAL DAVASI YOLU KAPALI AMA…’
T.C Anayasa'sında ve uluslararası hukukta gösterilen sınırlara uyulmadığı için hukuk dışı ve keyfi insan hakları ihlalleri doğduğunu dile getiren Türmen, ihlallere karşı iptal davası yolunun kapalı olduğunun altını çizerek şunları söyledi:
"OHAL işlemlerinin yargı denetimi dışında bırakılması hukuk devletiyle ne kadar bağdaşır bu tartışılır bir şey; ama böyle, iptal davası yolu kapalı. Bu durumda yapılacak olan tek şey bireysel başvuru hakkını kullanmaktır. Haklarının ihlal edildiğini iddia eden bireyler önce Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapmalılar, ondan sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne… Bugün açık olan tek yol budur ve bu yolu iyi kullanmak gerekir."
Bireysel başvuru hakkını kullanmanın oldukça kolay olduğunu belirten Türmen, dikkat edilmesi gereken hususun başvuru süreleri olduğunu söyledi. Hakkın ihlal edildiğinin öğrenilmesini takiben AYM'ye 30 gün içinde başvurmak şart, AYM başvuruyu reddederse AİHM'e başvurabilmek için 6 aylık bir süre var. Zamanında yapılmayan başvurularsa işleme konmuyor. AYM ile AİHM, KHK'ları iptal yetkisine sahip olmasa da mağdur edildiğine kanaat getirilenler için tazminata hükmedebiliyor. Eski AİHM yargıcı davaların kazanılıp kazanılamayacağı konusunda ise net: AİHM'e açılan davalar kazanılır.
‘AİHM’DE BU DAVALAR KAZANILIR’
"Kitlesel bir şekilde bireyler söz konusu insan hakları ihlallerini AYM'nin ve AİHM'in önüne getirmeliler. Kitlesel hak ihlalleri oluyorsa, hükümetler hak ihlallerini önleyecek tedbirler almakla, AYM'nin ve AİHM'in kararlarını uygulamakla yükümlüdür. Bir ihlal varsa tazminat ödenir. AİHM'de bu davalar kazanılır. Niçin kazanılır; çünkü AİHM kriterlerine uymamaktalar, uluslararası hukuk kurallarına uymamaktalar. Hem bizim Anayasamızda hem de AİHM'de orantılılık kriteri vardır. Durumun gerektirdiği ölçü ile orantılı olmalıdır, zorunlu olmalıdır, zorunluluk için ise; normal zamanda alınacak bir kararla bu tehdit önlenemez miydi, OHAL'deki olağanüstü tedbirleri gerekli miydi, ona bakılır."
Tüm bu bilgiler ışığında kimlerin mağdur sıfatında olacağı konusu önem kazanıyor, Rıza Türmen bu noktada yine ölçü ve orantı ilkesine vurgu yapıyor.
"Tabii ki darbe çok vahim bir şeydir ama darbeyi önlemek bahanesiyle insan hakları ihlallerine yol açmamak lazım. Tedbirlerin hukuk sınırları içerisinde kalması lazım. Örneğin 30 gün tutukluluk süresi olmaz; bu ölçülü değildir, orantılı değildir. Üstelik avukatlarıyla sınırlı görüştüreceksiniz, ailesiyle hiç görüştürmeyeceksiniz ve hakim önüne çıkarmadan 30 gün içeride tutacaksınız, bu olmaz. Tutuklama ile ilgili problemler var, işkence iddiaları da var… Tabii gözaltıları 30 gün tutarsanız işkence iddiaları olur. Kitlesel bir şekilde, hiçbir ifade alınmadan, hiçbir savunma yapılmadan, hiçbir kriter olmadan, hiçbir delil bulunmadan işten çıkarılmalar var, bununla birlikte emeklilik hakkından yoksunluk var, mal varlığına el koymalar var, pasaport ihlalleri var ve bir yığın da başka ihlaller var. Bunların hepsi orantısız ve ölçüsüz tedbirler."
’17 ARALIK’TAN ÖNCE YAPILAN SUÇ DEĞİL, SONRA YAPILAN SUÇ’
İktidarın konuya ilişkin tutumunu eleştiren eski AİHM yargıcı, iddianameye dikkat çekerek, FETÖ'ye ait Bank Asya, FEM Dershanesi vb. kurumların bir zamanlar yasal olduğunu ve suçun hangi tarihte başlayacağını suçlunun kararlaştırmasının bugüne kadar mümkün olmadığını söyledi:
"Bence görülmemiş bir şey bu. 17 Aralık'tan önce yapılan suç değildir, 17 Aralık'tan sonra yapılanlar suçtur gibi… Hangi tarihte suçun başlayacağını siz tespit edeceksiniz!.. Bu ceza hukuku açısından pek duyulmuş bir şey değil doğrusu… Eğer bu fiiller suçsa, bu filleri işleyen iktidar partisinden olsun, iktidar partisinin kendisi olsun onların da iddianamede yer alması gerekir. Eğer bu fiiller suç değilse de iddianamede hiç kimsenin yer almaması gerekir."
Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşmesini askıya aldığını açıklaması nasıl okunmalı, hükümet AİHM kararları bizi ilgilendirmez, biz onlarla olan sözleşmemizi askıya aldık diyebilir mi? Rıza Türmen bunun mümkün olduğunu söylüyor ama bir de ekleme yapıyor:
"Oraya müracaat ettiğinizde hükümet ben zaten AİHM'i askıya aldım diyecektir. O zaman da AİHM askıya alma işlemini inceleyecektir, yani yapılan bu iş ölçülü müdür, zorunlu mudur bunlara bakacak. Türkiye benzer bir şeyi 90'larda da yaparak AİHM'i askıya almıştı; ama AİHM, Türkiye'nin aldığı tedbirler ölçülü ve orantılı değildir, diyerek askıya almayı reddetti. Şimdi de aynı şeyi yapar. AİHM sadece tazminata da hükmetmeyecek, mağduriyete yol açan KHK'nın iptalini de Türkiye'den isteyecektir."