AB Komisyonu, Türkiye’nin de aralarında olduğu aday ülkeler için 2015 ilerleme raporlarını yayımladı. Ankara’nın Suriyeli sığınmacılara yaptığı yardımlardan övgü ile bahsedilen raporda, Türkiye yargı ve medya bağımsızlığı ile hukukun üstünlüğü konularında sert şekilde eleştirildi. Başkanlık sistemi tartışmalarının da yer aldığı raporun öne çıkan bölümleri şöyle:
‘SIĞINMACI AKINI TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ BİR YÜK’
"Türkiye'de 2 milyona yakını Suriyeli olmak üzere toplam 2 milyon 200 binden fazla sığınmacı bulunuyor. Suriyeli olmayan, kayıtlı ya da kayıt altına alınmamış sığınmacıların da sayısı artmaya devam etmektedir. Mayıs 2015'te bu kişilerin sayıları, 230 bine ulaşmıştır. Türkiye hâlihazırda sığınmacılar için 6 milyar 700 milyon euro harcamada bulunmuştur. Bu kadar geniş bir sığınmacı akınını yönetmek Türkiye açısından oldukça zor bir konudur. Sığınmacı ve yerlerinden edilmiş kişiler akını Türkiye için önemli bir yük oluşturmaktadır."
‘500 BİN SIĞINMACI ÇOCUK EĞİTİM İMKANLARINDAN YOKSUN’
AB'nin sığınmacılar ile ilgili olarak Türkiye ile görüşmede bulunduğu ve bu kapsamda AB-Türkiye Ortak Eylem Planı'nın hazırlandığı hatırlatılan raporda, "Türkiye gelecek yıl geçici koruma statüsü altındaki mültecilerin istihdama erişimini sağlamak üzere gerekli yasal değişiklikleri tamamlayacaktır. Avrupa ülkeleriyle adli ve polis işbirliğini kolaylaştırmak üzere Avrupa standartlarıyla uyumlu kişisel verilerin korunması yasasını kabul ederek uygulayacaktır" ifadelerine yer verildi.
Türk makamlarının çabalarına rağmen 500 bin sığınmacı çocuğun eğitime erişimi bulunmadığı kaydedilen raporda, "Suriyeliler dışındaki sığınmacılar için Türkiye genelinde oluşturulmuş 80 uydu şehrin koşulları farklılık göstermekle birlikte genel olarak sınırlı koşullar mevcuttur. Geçici koruma altındaki Suriyeli sığınmacılara istihdama erişim hakkı verilmesi, bu kişilerin kendi kendilerine yetebilmelerini ve Türkiye'de bulundukları süreyi onurlu bir şekilde yaşamalarını sağlayacaktır" denildi.
‘TERÖRLE MÜCADELE ORANTILI OLMALI’ VURGUSU
Raporun ‘terörle mücadele’ bölümünde ise, Türkiye'nin 10 Ekim'de tarihinin en büyük terör saldırısına uğradığı, saldırının temmuz ayında Suruç'ta gerçekleşen ve IŞİD’in sorumlu gösterildiği olayla benzerlikler taşıdığı ifade edildi.
PKK ile Türkiye ve Irak'ta yapılan mücadeleye de değinilen raporda, Temmuz 2015'in ardından şiddet olaylarındaki artışa dikkat çekilerek, "PKK AB'nin terör örgütleri listesinde kalmaya devam etti. Türkiye'nin bu tür terör kaynaklı şiddete karşı kendini savunması meşru. Ancak önlemlerin orantılı olması gerekmekte" denildi. Belgede, "Kürt sorunu ile ilgili sürecin önceki yıllardaki gelişmelere rağmen durma noktasına geldiği" belirtilerek, sürece geri dönülmesi istendi.
‘YABANCI SAVAŞÇILARA KARŞI ORTAK ÇALIŞMA YÜRÜTÜLMELİ’
Terörün finansmanı ile mücadele da ilerleme kaydedildiği belirtilen raporda, "Yabancı savaşçılar konusu, istihbarat ve yaptırım alanlarında süreklilik ve radikalleşmeyi önlemek üzere kapsamlı adli strateji gerektirmektedir. Dini liderler, toplum önderleri, sosyal görevliler ve gençlik örgütleriyle ortak çalışmalar yürütülmelidir" ifadesine yer verildi.
‘AVRUPA STANDARTLARI İLE UYUMSUZ YASAL DEĞİŞİKLİKLER YAPILDI’
Parlamento seçimlerine de değinilen raporda, 7 Haziran’daki katılım oranının yüzde 84'ü aştığı, bunun Türk demokrasisinin gücüne işaret ettiği belirtilerek 1 Kasım seçimlerinde de katılım oranının yüzde 85 olarak gerçekleştiği vurgulandı.
Türkiye’de 7 Haziran seçimleri sonrası kurulan geçici hükümetin AB katılım sürecini yeniden canlandırmaya yönelik girişimlerde bulunduğu ancak bu yönde atılan adımlara rağmen hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü alanında Avrupa standartlarıyla uyumsuz yasal değişikliklerinin gerçekleştirildiği belirtildi. 1 Kasım'da tek başına iktidara gelen AK Parti'nin ise yeni reformları hayata geçirebileceği ifade edildi.
‘TÜRKÇE DIŞINDAKİ DİLLERİN KULLANIMI ARTTI’
Trakya Üniversitesi'nde Roman Dili ve Kültürü Araştırmaları Enstitüsü'nün açıldığı hatırlatılan raporda, "Roman hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütünün şikayeti üzerine Roman vatandaşlara karşı ayrımcı bir söylem benimseyen televizyon dizisi yayımdan kaldırılmıştır" tespiti yapıldı.
AB’DEN EKÜMENİK ELEŞTİRİSİ
Belgede, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, ibadet özgürlüğüne genel olarak saygı gösterilmeye devam edildiği ancak Patrikhane'nin, ‘Ekümenik’ unvanını kullanabileceğine dair resmi makamlardan bir işaret almadığı, açıklamalara rağmen Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu'nun da 1971'den bu yana kapalı olduğu ifade edildi.
‘DİNK SUİKASTİ DAVASI’NDA İLERLEME KAYDEDİLMEDİ’
1915 olaylarının 100. yıldönümünde Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun hayatlarını kaybedenlerin ailelerine taziye mesajlarını bir kez daha ilettiği, bu konuya ilişkin olarak sivil toplum örgütleri tarafından İstanbul, Diyarbakır, Ankara, İzmir ve Van'da düzenlenen etkinliklerin barışçıl bir ortamda gerçekleştirildiğinin vurgulandığı 2015 Raporu'nda, gazeteci Hrank Dink suikastı ile ilgili davanın ise yavaş hızda ilerlediği kaydedildi.
‘YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE KUVVETLER AYRILIĞI CİDDİ ZARAR GÖRDÜ’
İlerleme Raporu'nun Adalet ve Temel Haklar maddesinde ise, "Türkiye bu alanda Avrupa standartlarını ve müktesebatı uygulamak için gerekli bazı hazırlık düzeyine ulaşmıştır ancak son yılda gerileme meydana gelmiştir. 2007-2013 döneminde gelişme gösteren yargının bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkesi ciddi anlamda zarar görmüştür" denildi.
AB Komisyonu, Türkiye'den bu konuya ilişkin olarak, ifade özgürlüğü başta olmak üzere, örgütlenme özgürlüğü, kişisel verilerin ve azınlıkların korunması ile ilgili temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını istedi.
‘HSYK’NIN BAĞIMSIZLIĞININ GÜÇLENDİRİLMESİ İÇİN ADIM ATILMADI’
Belgede ayrıca bu konuda, "Yüksek sayıda hakim kendi istekleri dışında başka yerlere tayin edilmiştir. Hükümet üyeleri bazı hakim ve savcıların saygınlığını düşürecek yönde açıklamalarda bulunmuş ve onları 'paralel yapı üyesi' olmakla suçlamışlardır" denildi.
‘İFADE VE TOPLANMA ÖZGÜRLÜĞÜNDE GERİLEME YAŞANDI’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihat hukukunun yeterince uygulanmadığı savunulan raporda, son iki yılda ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü alanlarında önemli ölçüde gerileme kaydedildiği belirtildi.
AB Komisyonu'nun hazırladığı 2015 Türkiye İlerleme Raporu'nda Doğu ve Güneydoğu'da şiddet olaylarının tırmanmasının insan hakları ihlalleri açısından endişelere yol açtığı ifade edilerek, terörle mücadelenin orantılı olması istendi. Ankara’da 10 Ekim'de meydana gelen saldırıya da yer verilen raporda, çok sayıda kişinin öldüğü belirtilerek, "Türk demokrasisini hedef alan olayın" hızlı ve şeffaf bir şekilde soruşturulması istendi.
‘GAZETECİLERE YÖNELİK TEHDİTLER VE SİNDİRME EYLEMLERİ ENDİŞE VERİCİ’
"Devlet ve devlet dışı aktörlerden kaynaklanan gazetecilere ve medya organlarına yönelik tehditler ve çeşitli şekilde sindirme eylemlerinin endişe verici" olduğu kaydedilen raporda, şu ifadelere yer verildi:
"Anayasa, ifade özgürlüğünü yeterince güvence altına almamaktadır. İfade özgürlüğünü kısıtlayan ve AB standartlarına uymayan birçok yasa bulunmaktadır. Nefret söylemlerine ilişkin yasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlu değildir. Gazetecilerin kayıt ve akreditasyonu ile ilgili yasa uluslararası standartlara uygun değildir. Gazetecilerin temsili profesyonel örgüt ve hükümet yanlısı birlik arasında bölünmüş durumdadır."
Raporun, ‘Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Yargı sistemi’ başlığı altında ise, Türkiye'nin adalet, özgürlük ve güvenlik alanlarında yasal düzenlemeleri AB mevzuatıyla orta derecede uyumlu olduğu kaydedilerek, "Geçtiğimiz yıl zor koşullar içerisinde bazı ilerlemeler kaydedilmiştir" denildi.
‘17. FASLIN AÇILMASINDA İLERLEME KAYDEDİLDİ’
Belgede, ‘Ekonomik ve Parasal Politika’ başlıklı 17. faslın açılmasına dönük Türkiye'nin ilerleme kaydettiği de vurgulandı. Belgede ayrıca, "Yargı ve Temel Haklar" başlıklı 23. fasıl ile "Adalet, Özgürlük ve Güvenlik" başlıklı 24. faslın açılmasında ise Türkiye'nin bu hayati alanlarda reform yapabilmesi için kriterlerin belirlenmesi gerektiği ifade edildi.
‘YASADIŞI GÖÇE KARŞI TÜRK VE YUNAN POLİSİ İŞBİRLİĞİ YAPMALI’
Ege Denizi'ni geçerek Türkiye’den Yunanistan'a ulaşmaya çalışan kişilerin sayısının geçen yıla göre altı kat arttığı belirtilen raporda, "Türkiye örgütlü insan kaçakçılığı ile mücadeleyi artırmalı ve yasaların uygulanması yönündeki kararlılığını güçlendirmelidir. Türkiye, sığınmacıların Ege kıyılarından yasa dışı olarak denize açılmalarını önlemeli ve Yunan polisi ve sahil güvenlik kuvvetleriyle işbirliği yapmalıdır" değerlendirmesi yapıldı.
Türkiye'nin yüksek güvenlik donanımlı yeni vize çıkartmalarını kullanmaya başladığı, sınırlarda vize işlemlerinin devam ettiği belirtilen raporun vize politikası bölümünde, 2013'te başlayan e-vize sisteminin yaygın olarak kullanıldığı ancak sistemin Güney Kıbrıs'tan başvuranlara ‘ayrımcılık’ uyguladığı kaydedildi.
‘KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ENGELLENMESİNDE YETERSİZ KALINDI'
Örgütlü suçlarla mücadele konusunda ise Türkiye'nin hem uyuşturucu kaçakçıları hem de insan tacirlerine karşı operasyonlar düzenlediği vurgulanan raporda, "İnsan kaçakçılığı ile ilgili olarak kurulan Alo 157 telefon hattı 24/7 hizmet vermektedir. Bu hat aracılığı ile en az 180 kişi kurtarılmıştır" ifadesine yer verildi.
Yolsuzluğu caydırıcı cezalar belirleyen yasalar çıkarılması istenen İlerleme Raporu'nda, MASAK kapsamında mali soruşturma biriminin mevcut olduğu ve MASAK'ın araştırdığı şüpheli işlem sayısının her yıl arttığı da ifade edildi.
Kadına karşı şiddete de değinilen raporda, kadının korunması ve mağdurların hukuki süreç başlatmak istemesi durumunda adli yardımın yetersiz kaldığı eleştirisi yapıldı.