Sputnik'e özel değerlendirmelerde bulunan Özersay bazı önemli noktalara dikkat çekti. Kıbrıs Türk tarafının perspektifinden 'Anastasiadis'in önceliği anlaşma değil' değerlendirmesinde bulunan Özersay, Kıbrıs'taki yeni risklere işaret ediyor.
KIBRIS'IN KUZEYİNDE YENİ BİR BAŞROL OYUNCUSU
— Röportajımıza Kıbrıs'ın kuzeyinde sizin öncülüğünüzde kurulan yeni parti çalışmalarıyla başlamak istiyorum. Kurulum faaliyetleri hangi safhaya vardı? Ne türlü bir proje ile Kıbrıs Türk halkının karşısına çıkmaya hazırlanıyorsunuz?
— Hangi kulvarda boy göstereceksiniz? Solcu veya sağcı bir oluşumdan mı söz ediyoruz?
İyi yönetimi hedefleyen doğru yolu yürümeyi hedeflemekteyiz. Esas ihtiyacımız iyi yönetim ve çağdaş değerler. Her sorunla ilgili önerilerimiz olacak. Bugün dünyanın geldiği noktada farklı ideolojilerden insanlar ortak paydalarda buluşuyorlar. Bu ortak payda ülkenin iyi yönetilmesidir. Yeni siyasi oluşum farklı ideolojilere sahip insanların güçlü ittifakı olacak.
ADANIN KUZEYİNDE RADİKAL İNİSİYATİF GEREKSİNİMİ
— Sistemin revizyonundan mı bahsediyoruz yoksa projenizde daha radikal adımlar mı söz konusu? Daha açık sormak gerekirse Kıbrıs'ın kuzeyinde 1983'te tesis edilen yapının bazı gediklerinin kapatılmasından mı bahsediyoruz yoksa sizin önceliğiniz artık bu yapının sürdürülemez olduğundan hareket ederek projeler geliştirmek midir?
MÜZAKERELERE VE ÇÖZÜME TAM DESTEK
— Yeni siyasi oluşumun Kıbrıs Sorunundaki duruşu ne olacak. Daha provokatörce soracak olursam, Kıbrıs'ta birilerinin öne sürdüğü üzere Denktaş ekolünün yeni bir partisi mi kuruluyor?
Madde 1: Yerleşmiş BM parametreleri temelinde, Kıbrıs Türk toplumun menfaatlerini koruyan ama Kıbrıs Rum tarafının da kendisini kaybeden unsur olarak görmeyeceği bir anlaşmayı destekleyeceğiz. Madde 2: BM parametreleri çerçevesinde devam ettiği sürece müzakere sürecini de destekliyoruz. Madde 3: Bu süreçte çok sesliliğin önemine inanıyoruz. Madde 4. Güven arttırıcı önlemleri destekliyoruz. Ve daha ileri son bir nokta: Kendi içimizdeki sorunların hallolması için Kıbrıs Sorununun çözümünü beklemeyeceğiz. Son olarak şunu ifade etmek isterim ki bu yeni siyasi oluşum çözüm bulunduktan sonra bu anlaşmanın yaşaması için elinden geleni yapacaktır.
'ANKARA-KIBRIS TÜRK TARAFI İLİŞKİLERİ SAĞLIKLI DEĞİL'
— Kurulacak olan yeni oluşum ile ilgili sohbetimizi sonlandırmadan evvel yeni partinin Ankara-Kıbrıs Türk toplumu ilişkileri temelindeki çizgisini size sormak isterim.
'İKİ LİDERİN ORTAK VİZYONU YOK'
— Sizinle en son röportajı cumhurbaşkanlığı sarayında gerçekleştirmiştik. O günkü sohbetimiz sonrasında seçim süreci yaşandı ve bugünlere geldik. Birilerine göre yeni süreçte Kıbrıs'ta yeni bir çözüm momentumu söz konusu. Siz Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
— Anastasiadis sizin imzalamış olduğunuz Şubat 2014 belgesini ortak zemin olarak görüyor.
Evet, o zeminde hareket ediyor. Ama son günlerde Sayın Anastasiadis bu ortak temelinde bazı yeni olguları ön plana taşıyor. Diyor ki serbest dolaşımı ve serbest yerleşimi hedefliyorum ve 4 temel özgürlüğü savunuyorum. Bunlar ortak açıklamanın çerçevesinin dışında olan unsurlardır. Ortak açıklama net biçimde iki kesimliliği kayıt altına almaktadır. 750 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararına göre iki kesimliliği ve siyasi eşitliği tanımlamıştır. Genel Sekreter bu kararla diyor ki her toplum kendi federe ya da kurucu devletini yönetecek, her toplum kendi federe ya da kurucu devletinde sarih mal ve nüfus çoğunluğuna sahip olacak. Bu karar müzakereye açık mıdır? Açıktır ama şöyle: Sen %90 çoğunluktan bahsederken ben %70 çoğunluktan bahsedebilirim. Bu yüzdeliği oturup pazarlık edebiliriz. Annan Planı da benzer unsurları içermekteydi. Sayın Anastasiadis Amerika'da yaptığı konuşmada serbest dolaşım ve yerleşim hakkında değiniyor. Ben de diyorum ki Sayın Anastasiadis serbest yerleşimi talep edemez. Çünkü bu istemle iki kesimlilik örtüşmez.
— Daha basite indirgeyecek olursak, siz şunu soruyorsunuz: Kuzeyde Rumlar çoğunlukta olursa nasıl bir kuzey Türk kurucu devletinden bahsedeceğiz?
'GARANTİLER ANTLAŞMASI FESDEHİLEMEZ'
— İki lider arasında mesafenin açıldığı bir diğer konu da garantiler meselesi. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
ANASTASİADİS'E TEPKİ
— Anladığım kadarıyla Anastasiadis'in BM Genel Kurul konuşması sizin tepkinizi çekmiş durumda.
'AB VEYA NATO KIBRIS'IN GARANTÖRÜ OLAMAZ'
— Anastasiadis gibi Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias da geçen gün ‘işgal ordusu adadan gitmeli' çıkışında bulundu. Ama buna karşın Rum toplumunda konuyla ilgili farklı görüşler de dillendirilmekte. Mesala AB'nin ve NATO'nun adada bir çeşit garantörlük vazifesi üstlenmesi fikri gibi. Siz bu projelere nasıl yaklaşıyorsunuz?
— Anladığım kadarıyla Kıbrıs Rum-Britanya hükümetleri arasında birkaç gün önce yapılan temaslar konusunda da sizlerin garanti meselesi ekseninde bazı çekinceleri söz konusu.
Bu temaslardan sonra Rum sözcü İngilizlerin pozisyonunu kamuoyuna anlattı. Diyor ki ‘İngilizler garanti anlaşmasının devamından yana olmadığını söylediler'. Niçin? İngilizlerin ağzı yok mu? Burada bir algı yaratma faaliyeti ve gerçekle illüzyon arasında makasın açılması durumu söz konusu.
MÜLKİYET KONUSUNDA İKİ TARAF ARASINDAKİ MAKAS
— Garanti meselesi gibi mülkiyet meselesinde de bir makas söz konusu. Öyle değil mi?
— Bu konuda sadece Anastasiadis'i suçlayamayız. Kıbrıs Türk liderliğinin de bu noktada gedikleri söz konusu.
Rum tarafını suçlamıyorum. Genel anlamda sıkıntılar var.
— Akıncı liderliğinin büyük sıkıntıları var mülkiyet meselesinde…
Her iki tarafında sıkıntıları var. Süreç iyi yönetilemedi. Muğlak metinler bizleri büyük problemlere götürüyor. Örneğin mülkiyette ‘mevcut kullanıcı' denildi ama Rumlar ve Türkler bu terimi farklı yorumladı. Müzakereciler terimden başka şeyler anladılar. Buna rağmen konuştuklarını bir kağıda döküp ‘anlaştık' dediler. Anlaşmadığımız şeyi anlaştık diye gösterirsek yeni bazı sorunların tohumlarını atmış oluruz.
'KIBRIS TÜRK TARAFI OLUŞTURUCU VİLAYETİ KABUL ETMEZ'
— Az evvel ‘ortak zemin' terimini kullandınız. Bendenizse ‘iki tarafça farklı yorumlanan zemin' ifadesini daha doğru buluyorum. Örneğin ‘constituent state' Rum tarafınca ‘oluşturucu vilayet' olarak yorumlanırken Türk tarafında ‘kurucu devlet' olarak ele alınıyor. Arada çok büyük bir fark yok mu? Kıbrıs Türk tarafı ‘oluşturucu vilayet'i kabul edebilir mi?
— İsterseniz bu konuyu biraz açalım.
Örnek vereyim. Bu devletler nasıl kurulacak? Bu iki devlet anlaşma mı yapacak? İki devlet arasındaki bir anlaşma mı olacak? Rum tarafı haklı olarak ‘bu parametrelerin dışında' diyebilir. Zaten yeni devletin referandumlarla kurulacağını karara bağlamış durumdayız. Diğer yandan, bu devletlerin içeride yetkisi ne olacak? Rumlar bazı yetkiler kurucu devletlere verilecek diğerleri federasyonda olacak derse Türk tarafı haklı olarak ‘sen parametrelerin dışındasın' diyebilir. Çünkü artık yetkiler(residual powers) kurucu devletlerdedir. Bazı yetkiler federal devlete verilirken geriye kalan tüm yetkiler kurucu devletlere aittir. Ortak açıklama bunu kayıt altına alıyor. Ayrıca, dışarıda bu kurucu devletler hangi yetkileri kullanacak? Mesela sınırlı anlaşma yetkisi olacak mı? Sınırlı uluslararası temsiliyet olacak mı? Örneğin Belçika ve Almanya örneklerinde görüldüğü gibi… Bence bu konularda yapıcı muğlaklık tehlikelidir. Belki Kıbrıs Cumhuriyeti'nin devamı ile ilgili teorik bir konuda yapıcı muğlaklık yardımcı olabilir.
— Yapıcı muğlaklık söz konusu olursa anlaşma olsa bile bu anlaşma yürümez diyorsunuz. Aynen 1960'da olduğu gibi.
Evet. Anlaşma sağlansa bile bu anlaşmanın geleceği olmaz.
ANASTASİADİS'İN ÖNCELİĞİ ANLAŞMA DEĞİL
— Mülakatımızı sonlandırırken Kıbrıs'ın doğalgaz rezervleri ilgili gelişmeleri kısaca irdelemenizi isteyeceğim.
— Yani daha basite indirgeyecek olursak Türkiye gemilerini çekti diye müzakereler başladı demek istiyor.
Aslında gemilerini çeken Türkiye değil. Kıbrıs Türk tarafı kendi adına yapılan araştırmalardan bir anlamda vazgeçti. Bir anlamda bu faaliyeti askıya aldı. Rum tarafı da çalışmalarını bir nevi askıya aldı. Üstü kapalı bir uzlaşma elde edildi.
— İki taraflı bir anlaşmadan bahsediyoruz.
Evet, iki taraflı bir anlaşma. Ama aradan kısa bir süre geçtikten sonra, biz müzakerelere yoğunlaşırken, Rum tarafı İsrail'le, Mısır'la ve Yunanistan'la görüşmeye başladı. Araştırmalar devam edildi. Yeni sismik araştırmalar kararı alındı. Bu noktada şunu soruyorum: Bizim Kıbrıs'taki birinci önceliğimiz çözüm mü? Şayet önceliğimiz çözümse sadece bir tarafın araştırmalarını askıya almasıyla bu süreç yürümez. Kıbrıs Rum liderliği toplumuna ‘sorun çözülmezse yeni tehlikelerle karşı karşıya kalacağız' mesajını vermesi lazım.
KIBRIS'TAKİ RİSK
— Riskli bir durumdan bahsediyoruz. Öyle değil mi? Türkiye ilelebet ‘bekleme' durumunda kalmayabilir.
'RUSYA, BM PARAMETRELERİNE SAHİP ÇIKMALI'
— Biz çetrefilli Kıbrıs Sorununu tartışırken Doğu Akdeniz'de ABD'nin, AB'nin yanı sıra yeni bir aktör donanmasıyla, diplomasisi ve ekonomisiyle ‘ben bu bölgede varım' diyor. Doğu Akdeniz'e geri dönen Rusya'nın Kıbrıs'a olumlu katkılarda bulunabileceğini düşünüyor musunuz?