KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum lider Nikos Anastasiadis, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide'nin ev sahipliğinde ara bölgede bulunan BM İyi Niyet Misyonu Ofisi'nde bir araya geldi.
Yaklaşık dört saat süren görüşmede, BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Lisa Buttenheim'in yanı sıra Kıbrıs Türk tarafının müzakerecisi Özdil Nami ve Kıbrıslı Rum müzakereci Andreas Mavroyiannis de hazır bulundu.
Akıncı ve Anastasiadis'in müzakere süreci kapsamında ayda iki kez görüşeceklerine dair görüş birliğine vardığını söyleyen Eide, bir sonraki toplantının 28 Mayıs'ta yapılacağını bildirdi. Eide, Rum ve Türk tarafının müzakerecilerinin ise daha sık görüşeceğini açıkladı.
"YENİ BİR SÜREÇ AÇILDI"
Lambrakis Press Group'un Baş Editörü Yannis Mandalidis’e göre, görüşmeler olumlu mesajlarla başladı.
"Zaten Mustafa Akıncı’nın Kıbrıslı Türklerin liderliğine seçilmesi kendi başına olumlu bir gelişme. İki lider toplantıda birbirlerine hediyeler sunarak yeni bir süreci açmış oldular. Nikos Anastasiadis, Beşparmak Dağları'ndaki mayınların haritalarını verdi, Mustafa Akıncı ise Kıbrıs’lı Rumların Kuzeye geçişlerini kolaylaştırdı. Aynı zamanda görüşmelerin tam hızla devamında mutabakata vardılar. İki lider ayda iki kere görüşecek ve aradaki zaman diliminde ise iki tarafın komisyonları müzakerelerin ayrıntılarıyla uğraşacak. Şimdi bulunduğumuz noktada sorulan soru, bundan sonra takdire değer önemli iyi niyet hareketlerinin olup olmayacağı. Mesela, Maraş'ın Rum sahiplerine iade edileceği, bunun karşılığında da Rum tarafının Kıbrıs Türk tarafına ait liman veya havaalanını kullanmasına izin vereceği ifade edilmekte.
'İKİ KURUCU DEVLETTEN OLUŞAN KONFEDERASYON GEÇERLİ DEĞİL'
Bütün bu güven arttırıcı, iyi niyet hareketlerinden öte en kritik nokta, eskiden olduğu gibi müzakerelerin kritik konularda çıkmaza sürüklenmemesidir. Mesela, örnek vermek gerekirse, egemenlik konusu, iki taraflı federasyon kavramının içinin nasıl doldurulacağıdır. Bu konularda kanımca Sayın Akıncı’ya zor bir görev düşmektedir. Eğer baskılara maruz kalıp Ankara’nın ekseninde kalırsa müzakereler çıkmaza sürüklenebilir. Mesela Türk hükümeti 'iki kurucu devletten' oluşan konfederasyona yakın bir çözümden söz etmeye devam etmekte ve bu Lefkoşa için kabulü imkansız bir durum yaratmaktadır.
Aynı zamanda Türkiye’deki seçimler egemen siyasal güçlerin Kıbrıs sorununa yaklaşımını etikilemekte, herkes daha katı, milliyetci bir tavır sergilemektedir. Yani demek istediğim Sayın Akıncı’nın Ankara ile Lefkoşa ekseninde kuracağı dengeler müzakerelerin devamı için çok büyük önem arz etmektedir. Fakat, bütün bunların yanı sıra, müzakerelerde çok önemli bir faktör olan ABD’nin rolünü gözardı etmemek lazım. Washington, içinde bulundugumuz konjönktürde, Doğu Akdeniz’de güvenli bir ortam istemekte, Kıbrıs sorununun çözümü için baskı uygulamaktadır. Aslında bu ilgili her taraf için tarihi bir fırsat olarak görülebilir. Kıbrıs’ta iki halktan bahsetmek yanlıştır, ama iki toplumdan oluşan Kıbrıs halkı vardır. Kıbrıs’taki iki toplum yarım asırdan öte süregelen bu sorundan tarihi derslerini çıkarmışlar, çözüm için olgunlaşmışlardır. Tabii ki fazla iyimser olup çözümü zor olan sorunları gözardı etmemek lazım. Atina’nın tavrına gelince, Mustafa Akıncı’nın seçim zaferi genel olarak iyimserlikle karşılandı. Fakat yıllarca süregelen çözümsüzlüğün neden olduğu bir şüphe söz konusu. Eğer Mustafa Akıncı, Ankara ile Lefkoşa arasındaki dengeleri sağlayabilirse o zaman çözüme yakın bir noktada olduğumuz söylenebilir."