‘Batı karşıtlığı' tartışması, Sabah Gazetesi yazarı Fahrettin Altun'un geçtiğimiz Pazartesi günü yayınlanan ‘Batı Karşıtlığı niçin anlamlıdır?' başlıklı yazısıyla farklı bir boyut kazandı. Altun'un yazısındaki "Batı'nın tanımadığı, kendi dışında kalan sosyo-kültürel gerçekliklerle ilgili ürettiği imajlar derin bir Batı karşıtlığı üretmektedir" ifadeleri dikkat çekti.
Aynı zamanda SETA Vakfı İstanbul Genel Koordinatörü olan Sabah gazetesi yazarı Fahrettin Altun, tüm bu sorulara Radyo Sputnik'te yanıt verdi.
"BATI'DAKİ SALDIRILAR, ‘BATI KARŞITLIĞI' PSİKOLOJİSİNDEN BESLENİYOR"
‘Batı Karşıtlığı'nın Batı'nın 19'uncu yüzyıldan sonra fiili sömürgeci politikalarının yarattığı tahribat dolayısıyla doğan bir hissiyat olduğunu belirten Altun, bu politikaların bugün de çok somut bir şekilde karşılık bulduğunu söyledi.
"TÜRKİYE, BATI KARŞITI BİR POZİSYONA SAHİP DEĞİL"
Peki, Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte sık sık ‘Yeni Türkiye' vurgusu yapan AK Parti, Haziran ayındaki seçimlerin ardından "Batı karşısında yükselen Türkiye" vurgusuyla hareket edebilir mi? Altun'un yanıtı şöyle: "Türkiye'nin 2000 yılı sonrasında izlediği dış politikaya bakacak olursak, bunun daha önce izlenilen dış politikadan şöyle ayrıştığını görebiliriz: Birincisi, artık özcü bir dış politikanın terk edildiğini söyleyebiliriz. Dostlar ve düşmanlar temelinde bir dış politika yürütmek yerine aslında siyasi, kültürel, toplumsal pragmalar esas alınarak yürütülen bir dış politika anlayışı var. Oldukça somut ve çıkar odaklı bir dış politika söz konusu. Fakat bu çıkar odaklı dış politikayı dengeleyen, bir de değer odaklı yaklaşım var. Burada bakıldığında, Türkiye'nin total bir Batı karşıtı pozisyona ya da herhangi bir ülkeye yakınlaşma pozisyonuna sahip olmadığını, bir ülkeyle bir meselede çatışma yaşansa da, başka bir konuda ilişkiye girilebileceğine tanıklık ediyoruz. AK Parti'nin dış politikasının, ne ‘Batı Karşıtı' olarak, ne de ‘Batıcı' olarak nitelenemeyeceğini söyleyebiliriz."