Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in İstanbul’da gerçekleştirdikleri görüşmenin ardından Libya’daki taraflara ateşkes çağrısında bulunmasıyla başlayan diplomatik çözüm arayış süreci sahada karşılık buldu. İki liderin çağrısı üzerine hem Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj hem de Libya Ulusal Ordusu lideri Halife Hafter, ateşkesi kabul ettiklerini açıkladılar ve ardından görüşme gerçekleştirmek üzere Rusya'nın başkenti Moskova'ya gittiler. Sputnik’in ulaştığı kaynaklar, Hafter ve Sarraj’ın görüşmesinin bir ateşkes anlaşması hazırlanması ve hatta imzalanmasıyla sonuçlanabileceğine işaret etti.
‘Türkiye ve Rusya’nın bölgedeki konumları ve güçlenen işbirlikleri Libya’da ateşkesin önünü açtı’
Yaklaşık dört gün gibi kısa bir sürede birbirini takip eden bu gelişmeler nasıl değerlendirilmeli? Türkiye ve Rusya’nın öncülük ettiği bu ateşkes kalıcı çözüme evrilir mi? İki ülkenin Libya’ya da yansıyan işbirliğini nasıl ele almak gerekir? Sputnik’in bu sorularını Afrika Koordinasyon ve Eğitim Merkezi (AKEM) üyesi Tuğrul Oğuzhan Yılmaz yanıtladı.
Türkiye ve Rusya’nın bölgede söz sahibi konumu ve iki ülkenin bölgede artan işbirliği sebebiyle Libya’daki diplomatik çözüm adımlarının şaşırtıcı olmadığına işaret eden Yılmaz “Türkiye ile Rusya’nın özellikle son zamanlarda Suriye’de yürüttüğü işbirliğinin Libya özelinde de sürdürülmesi oldukça önemli. Gerek Türkiye gerek Rusya’nın bölgede söz sahibi iki ülke olduğuna ve iki ülkenin bölgesel işbirliğinin gün geçtikçe daha da güçlü hale gelmesi, bu etkiyi olağan kılıyor. Hafter’in başlangıçta ateşkes çağrısını kabul etmeyeceği düşünülüyordu fakat Türkiye ile Rusya’nın karşılıklı olarak belirli konularda anlaşmış olması Hafter’in de geri adım atmasında oldukça etkili oldu. Aynı zamanda TBMM’den geçen Libya tezkeresi de Türkiye’nin elini güçlendirmiş durumda” dedi.
‘Libya’da askeri çözüme son çare olarak bakılmalı’
Yılmaz, Libya’da soruna çatışmadan olabildiğince uzak çözüm aranması gerektiğini ifade ederek “ABD ve Fransa gibi ülkelerin Libya konusundaki tutumları ülkedeki istikrarsızlığın devam etmesine yol açmakta. Öncelikle Libya’da ülke bütünlüğü ve siyasî istikrarın sağlanması zorunluluk. Türkiye’nin Libya’ya askerî kuvvet göndermesi yönündeki tartışmalara da bu yönden bakmak gerekiyor. Libya’ya gönderilecek kuvvetlerin doğrudan savaş içerisinde yer almayacağı ve Sarraj’a bağlı kuvvetleri teşkilatlandırılacağı belirtiliyor. Buna rağmen askeri girişimler diplomatik teşebbüslerle desteklenmezse ciddi sorunlar yaşanabilir. Bu konuda geçmişte Libya konusunda yapılan dış politikadaki yanlışlıklar sebebiyle bir tecrübe kazanılmış olması gerekli. Ülkedeki iç savaş eğer mümkün olursa sahada askerî anlamda değil masada diplomatik yollardan çözülmeli. Bu açıdan Türkiye’nin bölgesel işbirliğine yönelmesi ve Rusya’yla koordineli bir şekilde hareket etmesi kaçınılmaz bir hâl almış durumda. Libya’daki iç savaşta çatışmaya doğrudan taraf olmak Türkiye için en son seçenek olmalı. Kaldı ki Türkiye, Doğu Akdeniz’de İsrail-Yunanistan-GKRY (Güney Kıbrıs) ittifakına karşılık Türkiye, sahadaki askerî girişimlerini diplomatik girişimlerle güçlendirmeli” diye devam etti.
‘ABD, Fransa ve İsrail, bölgede enerji kaynaklarını kontrol ısrarları sebebiyle sorunun sürmesini istiyor’
‘Türkiye ve Rusya liderliğinde barış masası kurulup bölge ülkeleri de dahil edilmeli’
Sözlerine “Türkiye ve Rusya, Libya ile ilgili olarak kurulacak barış masasına liderlik etmeli” diye devam eden Yılmaz şunları söyledi:
“Rusya, Türkiye’nin aleyhine yapılan ittifaklara dikkat etmeli. Zira Ankara ile Moskova arasındaki diyaloğun bozulması hedeflenmekte. Yunanistan ve GKRY’nin (Güney Kıbrıs) girişimleri yalnızca Türkiye ve Libya’ya değil Mısır, Lübnan, Suriye hatta İsrail’in çıkarlarına dahi zarar veriyor. Burada Türkiye’nin de güncel gelişmelerden ders çıkarması lazım. Bu doğrultuda Mısır’la diplomasi kapısının açılması şarttır. Rusya’nın Türkiye ile Mısır arasında kurulması zorunlu olan diyaloğa yardımcı olması Libya’daki sorunların çözümüne de ciddi anlamda katkı sağlayacaktır. Zira Libya’daki iç savaşın sona ermesi için Türkiye ile Mısır’ın lehinedir. Türkiye’nin çatışmalara doğrudan taraf olmaması gerekir.
Hafter ülkeyi ele geçirse de ülkedeki siyasî kriz kolay kolay sona ermez çünkü emperyalizm Libya’da siyasî istikrarsızlık istiyor. AB’ye mensup bazı ülkelerin Libya’ya yönelik ikiyüzlü yaklaşımları ve çok uluslu şirketlerin ülkedeki enerji kaynaklarını ele geçirmek istemesi de çatışmaların devamlılığına yol açıyor. Burada önemli olan çatışmayı körüklemek değil bir an evvel barış masasının kurulmasıdır. Türkiye ile Rusya’nın koordineli bir şekilde hareket ederek birbirini destekleyen hamleler yapması güncel olarak önemli gelişmelere yol açacaktır. Kaldı ki, Suriye’de ve Doğu Akdeniz’deki karşılıklı işbirliğinin Libya özelinde de kendisini göstereceği aşikâr. ABD ve AB ülkelerinin taraflı tutumları Libya’daki iç savaşın sona ermesine engel oluyor. Fakat Türkiye ile Rusya öncülüğünde Mısır, Tunus ve Cezayir gibi ülkelerin de katılım sağlayacağı bir barış masası kısa vadede olmasa da uzun vadede Libya’da iç savaşın sona ermesine ve istikrarın sağlanmasına önemli katkılar sağlayacaktır.”