00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
00:00
01:00
02:00
03:00
04:00
05:00
06:00
07:00
08:00
09:00
10:00
11:00
12:00
13:00
14:00
15:00
16:00
17:00
18:00
19:00
20:00
21:00
22:00
23:00
HABERLER
07:00
7 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
5 dk
DÜNYA HABERİ
11:07
13 dk
PARANIN HAREKETİ
11:21
16 dk
HABERLER
12:00
6 dk
HABER MASASI
13:30
35 dk
HABERLER
15:00
5 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
4 dk
HABERLER
19:00
5 dk
ARAMIZDAN AYRILANLAR
20:30
15 dk
HABERLER
07:00
5 dk
HABERLER
09:00
6 dk
HABERLER
11:00
4 dk
HABERLER
12:01
5 dk
YAPAY ZEKA GÜNLÜĞÜ
14:05
54 dk
HABERLER
16:00
5 dk
HABERLER
17:30
3 dk
HABERLER
19:00
14 dk
DünBugün
Geri dön
Adana107.4
Adana107.4
Ankara96.2
Antalya104.8
Bursa101.4
Çanakkale107.2
Diyarbakır89.6
Gaziantep104.3
Hatay106.1
İstanbul97.8
İzmir91.0
Kahramanmaraş92.3
Kayseri105.5
Kocaeli90.2
Konya88.6
Malatya106.0
Manisa101.0
Mardin92.2
Ordu99.6
Sakarya90.2
Samsun107.7
Sivas104.2
Şanlıurfa95.3
Trabzon102.4
Van88.0
Dünya haritası - Sputnik Türkiye
DÜNYA
Rusya, ABD, Avrupa ve Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından son dakika haberleri, analizler ve özel dosyalar.

Akademisyen Özcan: Öcalan İstanbul seçimi öncesi mektubunu avukatlar olmadan açıklamamı istemedi

© İHA / DOĞAN CAN CESUR - SELİM BAYRAKTARDoç. Dr. Ali Kemal Özcan, Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeye ilişkin basın açıklaması düzenleyerek Abdullah Öcalan'a ait olduğu söylenen mektubu okudu.
Doç. Dr. Ali Kemal Özcan, Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeye ilişkin basın açıklaması düzenleyerek Abdullah Öcalan'a ait olduğu söylenen mektubu okudu. - Sputnik Türkiye
Abone ol
İmralı'da Abdullah Öcalan'la görüşen akademisyen Ali Kemal Özcan, “Öcalan ‘Mektubu sakın avukatlar yanınızda olmadan açıklamayın’ dedi. ‘Ya avukatlar gelmezse?’ dedim. ‘Nasıl gelmezler? Avukatlar gelmezlerse ters teper, sizi de komplocu ilan ederler’ dedi. Ve tam da dediği gibi oldu” ifadelerini kullandı.

Yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinden önce İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüşen akademisyen Ali Kemal Özcan, görüşmeyle ilgili detaylı açıklamalarda bulundu.

Fatih Altaylı - Sputnik Türkiye
Altaylı: Öcalan Brothers meselesi artık açıklığa kavuştu
Öcalan’ın kendisine verdiği mektubu avukatlar yanındayken okumasını istediğini söyleyen Özcan, “Öcalan, ‘Avukatlar gelmezlerse ters teper, sizi de komplocu ilan ederler’ dedi. Ve tam da dediği gibi oldu” ifadelerini kullandı.

Özcan, Al  Monitor’dan Amberin Zaman’a konuştu. Zaman’ın sorularına Özcan’ın verdiği yanıtlar şöyle:

Abdullah Öcalan ile görüşmeniz nasıl gerçekleşti?

Nasılından ziyade neden görüştüğüm önemli. Ama madem sordunuz izah edeyim. Öcalan ile iki kez haziran ayında İmralı’da görüştüm. Arka planı ise şöyle: Yıllardır Abdullah Öcalan ile görüşmek için yoğun bir çaba içerisindeydim. Yani görüşme talebi benden geldi. Çünkü Abdullah Öcalan dışında bu meseleyi [Kürt sorununu kastediyor] çözecek birini görmemekteyim.

 İmralı Cezaevi’ne giderek Abdullah Öcalan’ın seçim mesajını taşıyan Doç. Dr. Ali Kemal Özcan - Sputnik Türkiye
POLİTİKA
Öcalan'ın 'seçim mesajını' taşıyan Özcan: İzni devlet verdi, bir devlet görevlisi de oradaydı
2012 ve 2013 yıllarında çözüm süreci hâlâ devam ederken devlet yetkilileriyle, bakanlarla, başbakan yardımcılarıyla da 30 ilâ 40 arasında görüşmem oldu. Ama görüşmelerimin çoğu o zaman Öcalan ile devlet adına görüşmeleri fiilen yürüttüğü anlaşılan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın o dönem yardımcısı olan Muhammed Dervişoğlu’yla oldu. Kendisiyle, biri çözüm süreci çöktükten sonra olmak üzere altı kez görüştüm.

Yetkilerle görüşmelerimde dedim ki “Türkiye’nin elinde bir şans var. Abdullah Öcalan Amerika’nın veya başka uluslararası güçlerin elinde değil, Türkiye Cumhuriyeti devletinin elindedir.” Yani meselenin ancak Öcalan üzerinden çözülebileceğini sürekli vurguladım.

Aynı zamanda Sayın Erdoğan ile de görüşme talebim vardı. Çünkü Sayın Erdoğan’ın da ciddi şekilde şiddeti ve terörü siyasetin dışına taşıyarak Kürt sorununu kökten çözmek istediğine inanıyorum. Öcalan 1993 yılında “Bir muhatap arıyorum” demişti ve tam 20 yıl sonra karşısına Erdoğan çıktı.

Doç. Dr. Ali Kemal Özcan, Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeye ilişkin basın açıklaması düzenleyerek Abdullah Öcalan'a ait olduğu söylenen mektubu okudu. - Sputnik Türkiye
Ali Kemal Özcan: Bülent Arınç beni Erdoğan ile görüştürdü, İmralı'ya iki kez gittim
13 Haziran’da ilk görüşmem sayın Erdoğan ile kendi talebim üzerine Ankara’da Beştepe’de gerçekleşti. Görüşmemizde Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan da yer aldı. Öcalan ile neden görüşmem gerektiğini etraflıca anlattım. Görüşme bir saate yakın sürdü.

Ama 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul seçimi öncesi Öcalan’ın uzun yıllardan sonra avukatlarıyla görüşmesine izin verilmesi çeşitli spekülasyonlara yol açtı. Öcalan’ın HDP ve seçmenlerine AKP lehinde tavır alması yönünde telkinde bulunması için izin verildiği iddia edildi. Öcalan’ın sizin aracılığınızla açıklanan mektubu bu yöndeki spekülasyonlara tuz biber ekti. Sizinle seçim konusu gündeme gelmedi m?

Görüşme esnasında en fazla ben konuştum. Erdoğan ile İstanbul seçimlerini çok az konuştum. Onları da belli bir çerçeve içerisinde konuştum. İstanbul seçimlerinin, genel anlamda bu meselenin [Kürt sorununun] çözümlenmemesi için, Erdoğan’ı, Türkiye’yi tökezletme yönünde sıçrama tahtası yapılmak istediğini düşünüyorum. Onu ifade ettim.

Erdoğan’ın herhangi bir adımı hesapsız attığı pek görülmemiştir. Sizin İmralı’ya gitmenize razı olurken sizden mutlaka bir beklentisi vardı sanırım.

Temel beklentisi sorunun [Kürt sorunu] çözümü yönünde bir adım atılmasıydı. Ha, aklının arkasında İstanbul seçimleri var mıydı bilemem ama benimle İstanbul seçimleri ile ilgili konuşmadı.

Abdullah Öcalan  - Sputnik Türkiye
Asrın Hukuk Bürosu’ndan Öcalan açıklaması
Atılması gereken adım da ortada. Türkiye’deki silahlı PKK unsurları ellerinde tek bir mantar tabancası kalmayacak düzeyde, sessiz sedasız Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışına çıkmalıdır. Eğer Kandil kendisini siyasette tutmaya devam etmek istiyorsa, en azından Öcalan ile birlikte, Öcalan’a bağlı unsurlar, Öcalan’ın siyasette kalmasını isteyen unsurlar bunu sessiz sedasız şekilde yapmalıdır. Yapabilirler. Siyaset rahatlar. Türkiye’de barış odaklı yeni bir tarihsel dönemin başlangıcı olur, olmalıdır. Bu olmadan hiçbir şey olmaz. Türkiye’de Kürt nüfusu 15-20 milyon civarında deniyor. Ama geriye kalan en az 50 milyon insan var. Türk milliyetçi dinamiğini, Türk halkının hassasiyetlerini ciddiye almadan, hesaba katmadan söylenen her söz ya kötü niyetlidir ya da ahmakçadır.

Ve Türkiye’de, hatta Orta Doğu’da Öcalan kadar Türk-Kürt ilişkilerinin sosyolojisini ve felsefesini çalışan başka kimse yoktur. Öcalan 20 yıldır bu konuları çok kapsamlı çalışan biri. Ben de kendisinin bu çalışmaları üzerinde çalışıyorum. Ve ben de bunu Hakan Fidan’a çok heyecanlanarak söyledim. O da “Çok tarihi işler yapıyorsunuz hocam” dedi. Bunu İstanbul seçimi için demedi. Hakan Fidan da bu meseleyi bizim kadar olmasa da çalışan biri. Sadece MİT müsteşarı olarak değil, akademik olarak da çalışmış biri.

Yani diyorsunuz ki Cumhurbaşkanı’yla sadece barış sürecini görüştük, seçimleri değil?

Abdullah Öcalan - Sputnik Türkiye
Öcalan'ın mektubunu açıklayan Özcan'dan açıklama: Öcalan yerli ve milli bir şahsiyettir
Görüşmenin yüzde 90’ı meselenin şiddetle siyaset boyutu ve Suriye üzerinde yoğunlaştı. Erdoğan’a Suriye meselesinin güvenli bölge, doğu Fırat operasyonuyla çözülemeyeceğini söyledim. Öcalan ile Türkiye’deki milliyetçi dinamiği rahatsız etmeden çözmenin mümkün olabileceğini anlattım. “Öcalan’la diyalogla her şeyi çözersiniz” dedim Erdoğan’a. O da sessizce dinledi ve onaylamış olmalı ki Öcalan ile görüşmeme engel olmadı. Ancak görüşmemizin başında geçmişte Öcalan ile yürütülen çözüm sürecindeki temel yanlışları da dile getirdim.

Hangi yanlışları? Bu konuyu açar mısınız lütfen?

Bakın Öcalan bir şey söylüyor, pratikte başka şeyler oluyor. Ben 2010 yılından beri görüştüğüm devlet yetkililerine şunu söylüyordum, aynısını Sayın Cumhurbaşkanı’na tekrarladım. Görüşmelerde başkalarını araya koymayın, dedim. Yok İmralı’dan Kandil’e mesaj götür, sonra Kandil’den mektup getir. Aradaki mesajlar götürülüp getirilirken deformasyona uğruyor ve ortaya bambaşka bir şey çıkıyor.

Bunun bilinçli mi yapıldığını söylüyorsunuz?

Tarihsel olarak karizmatik liderlerin en yakınları tarafından sırtlarından hançerlendiği çokça olmuştur. Bunun içine Öcalan da dahildir, Erdoğan da.

Bunlar ciddi iddialar. Öcalan’ın verdiği bir talimatın nasıl çarpıtıldığına dair somut bir örnek sunabilir misiniz?

Abdullah Öcalan - Sputnik Türkiye
POLİTİKA
AA: Öcalan, HDP'ye İstanbul seçimlerinde tarafsızlık çağrısı yaptı
Somut örnek vermekten kaçınıyorum çünkü dediğim gibi sözlerimiz çarpıtılıyor. Siz “Fadime” diyorsunuz, Yılmaz Erdoğan’ın skecinde olduğu gibi “Fadime” karşınıza “Trabzon” olarak çıkıyor.

Öcalan 99 yılından beri, “İmralı dönemi” diye adlandırdığım ve üzerinde yoğun olarak çalıştığım, üzerinde bilimsel kitaplar yayınladığım evre başladığından beri, örgütüne diyor ki “Beni Türk halkına anlatın. Başka bir şey istemiyorum.”

Adam İmralı savunmalarında diyor ki “Siz 30-40 bin diyorsunuz ama ben 50 bin kişinin ölümünden sorumluyum. Doğru, isyan ettim. Ama şimdi ölüp öldürme değil yaşayıp yaşatmak istiyorum ve Türkiye’yi büyütmek istiyorum” diyor. Öcalan “Türklerle Kürtleri ayırmak, et ve tırnağı değil bir insanı gövdesini ortadan yarmak gibi bir şey” diyor. “Eğer Türkiye’den ayrılmaya kalkan çıkarsa ilk başta ben onları reddederim” diyor. Bunu Türk halkına anlatan var mı? Bu ova hareketinin [HDP’yi kastediyor] Öcalan’a “sayın” ve “başkan” demekten başka, “Sizin heykelinizi dikeceğiz” türü ifadeler dışında Abdullah Öcalan’ın ne kadar Türkiye’nin bütünlüğü kaygısı taşıdığı anlatılıyor mu?

Tam olarak kimi kastediyorsunuz?

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'nin temaslarda bulunmak üzere Türkiye'ye geldiği sırada, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) General Kenneth McKenzie, Suriye'de DSG komutanı Mazlum Kobani kod adlı Şahin Cilo ile görüştü. - Sputnik Türkiye
GÖRÜŞ
'ABD’nin çok ata oynama yaklaşımı, Türkiye’yi oyalayıp Suriye’yi parçalamaya yönelik'
İsim vermeyi doğru bulmuyorum. Ancak barış geldiği zaman ekmeği kalmayacak olan, hem Öcalan’ı hem Kandil’i aldatan bir anlayıştan, bir takım figürlerden söz ediyorum. Bunlar Kandil’i de çaresiz bırakan figürler... Elimde bu yönde bilgiler var ama paylaşmayı uygun görmüyorum.

 Erdoğan’ın hâlâ Kürt sorununu samimi olarak çözmek istediğini savunuyorsunuz. Ancak Türkiye’deki manzara tam tersi bir görüntü sunuyor. “Askeri çözüm” politikası yeniden devreye sokuldu. Erdoğan MHP ile ittifak halinde. Başta Selahattin Demirtaş olmak üzere yüzlerce Kürt siyasetçi cezaevine konuldu. Halkın seçtiği HDP’li belediye başkanları sudan sebeplerle azledildi. Belediyelere yeniden kayyum atandı. Liste uzayıp gidiyor.

Öcalan çözüm sürecini Erdoğan’la, bu hükümetle götürdü ama sivil alandakiler [HDP’yi kastediyor] tümüyle ona karşı cephede yer alıyor değil mi? Erdoğan barış sürecinden vazgeçmedi. Aradaki mesajları getirip götürenler meseleyi çıkmaza sürdü. En son çözüm sürecinde, Dolmabahçe sürecinde, konuşulanları biliyoruz. Akabinde, mecliste Selahattin Bey [Demirtaş] Erdoğan’a “Seni başkan yaptırmayacağız” diyor. Sanırım Erdoğan da bu noktada “Bunlarla gitmez, sürdürmeye değmez, Öcalan da bunları durduramıyor” diyerek süreci tümüyle bitirdi.

Sizce Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” cümlesi hata mıydı?

Fotoğrafın tamamı - Sputnik Türkiye
CHP'nin Washington temsilcisi Özcan: Kürt oyları için Mücahit Aslan Washington’a geldi
Tarihi bir hataydı. Bin yıllık Türk-Kürt ilişkilerinin en büyük kazalarından biriydi.

Öcalan ile görüşmenizden söz etmek istiyorum. Onunla neler görüştünüz? Sayın Demirtaş’ın sözlerine değindi mi?

Ben değindim, o da dinledi. O konuda herhangi bir şey ifade etmedi. Ama muhakkak ki değerlendirmesi vardır. Sorulduğunda da yapar. O yüzden ben hâlâ İmralı’ya tekrar gitmekte ısrarlıyım.

İmralı’ya kaç kez ve ne zaman gittiniz?

Öcalan ile İmralı’da iki kez görüştüm. Birinci görüşme Sayın Erdoğan ile 13 Haziran’da yaptığım görüşmemden birkaç gün sonra gerçekleşti. İkinci görüşmem de 20 Haziran’da gerçekleşti, mektubu açıkladığım gün.

Kendisine ilk görüşmemin başlangıcında dedim ki, “Buraya sizin dostunuz olarak geldim ama bunu sizin yanlışınızı söyleyerek kanıtlamak isterim. Eğer yanlışınızı söyleyemeyeceksem tatlımı yerim, çayımı kahvemi içerim. Giderim ve bir daha gelmem.” Kendisi de “Yanlışımı söyle, hemen şimdi söyle” dedi.

Neydi o yanlış?

Yanlışının ne olduğunu şimdi söylemeyeyim. Uzun hikaye. İmralı’ya gelişiyle ilgili.

Peki, sonra neler konuştunuz?

Savcı Sayan - Sputnik Türkiye
Ağrı Belediye Başkanı Sayan: Süreçler Öcalan'ın laflarıyla başlamaz
Bilirsiniz belki... Öcalan der ki “Beni buraya yetersiz yoldaşlık getirdi.” Ben de kendisine görüşmede hazır bulunan devlet yetkilisinin yanında bir şey söyledim birinci görüşmemizde. Biraz da heyecanla dedim ki, “Sizin buraya getirenlerden 20 yıllık intikamınızı — felsefi anlamda elbette, fiziksel şiddet anlamında değil — sizi buraya getiren uluslararası komplo güçlerinden ve örgüt içindeki anti-Apoculardan alacağım.” Tabii devlet yetkilisi şaşırdı. Öcalan da şaşırdı. İkinci görüşmemizde ise Öcalan bana haykırarak şunu söyledi: “Seni buraya Allah gönderdi.”

Şunu da not edin: Ben Öcalan ile ilk kez 1996 yılında kendisi hâlâ özgürken Suriye’de kampta buluştum. Örgüt ve Öcalan üzerine master ve doktora tezi yapan biri olarak akademik araştırma çerçevesinde buluştum. Öcalan’ın ne kadar felsefeyle alakalı olduğunu o görüşmemizde anladım. Kendisine sorduğum “Kürt” ve “Kürdistan” kelimelerinin geçtiği soruların cevabında ısrarla bu kelimeleri kullanmaktan kaçındı. Bana, “O sözcükler anahtar sözcükler. Önemli olan o anahtarlarla açtığım kapıyı açıp içeriyi görmektir” dedi. O gün bugündür ısrarla Öcalan’ın ruhsal ve felsefi tarafına yoğunlaştım. Çünkü silahla, terörle siyaset yapan, dünyanın “terör örgütü” dediği bir örgütün kurucusudur ama adamda başka bir şey buldum.

İmralı’daki son görüşmelerinizin içeriğine dönecek olursak... İstanbul seçimi gündeme geldi mi?

 Görevden alınan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk - Sputnik Türkiye
Ahmet Türk, The Washington Post'a yazdı: Özgürlüğe değer veren herkesin bize katılma zamanı geldi
Öcalan bu konudaki görüşlerini zaten benim okuduğum mektup üzerinden kamuoyuyla paylaştı. Ve ikinci görüşmemizde mektubun avukatları tarafından kamuoyu ile paylaşılmadığını öğrendiğinde şaşırıp sinirlendi.

Ve bakınız, kamuoyunun özellikle şunu bilmesini istiyorum: Öcalan “Mektubu sakın avukatlar yanınızda olmadan açıklamayın” dedi. “Ya avukatlar gelmezse?” dedim. “Nasıl gelmezler? Avukatlar gelmezlerse ters teper, sizi de komplocu ilan ederler” dedi. Ve tam da dediği gibi oldu.

O hâlde avukatlar olmadan neden açıklamayı yeğlediniz? Devlet mi bu yönde size talimat verdi?

Bu mektubu devletsiz nasıl açıklardım? Beni İmralı’ya götüren irade bu açıklamayı yapmamı istedi. Ben de buna uydum. Bir ahlaksızlık yapmadım. Buna uydum çünkü bu işin devletsiz çözülemeyeceğine inananlardanım. Neticede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bilgisi dahilinde [İmralı’ya] gitmişim. Yüz yıllık bir sorunu çözmek için gitmişim, bir vatandaş olarak, devlet adına değil. Bu iş üzerine yıllarca kafa yoran, yazıp çizen bir bilim insanı olarak gitmişim. İstihbaratçı değilim.

Sırrı Süreyya Önder - Sputnik Türkiye
HDP'li Önder: ‘Bağrımıza taş basmak’ zorunda kalmadan bir araya gelebilmeliydik
Ama kamuoyu şunu da bilmeli: Ben de mektubu avukatlar olmadan açıklamaya karşıydım. Öcalan ile görüştükten sonra avukatlara ulaşmaya çalıştım. Bir türlü ulaşamadım. Avukatlara ulaşamadığımı, WhatsApp mesajlarımı gördükleri halde bana geri dönmediklerini Öcalan’ın mektubunu okuduğum basın toplantısında da açıkladım.

Basın toplantısından birkaç dakika önce endişelendiğimi gören devlet yetkilisi bana korktuğumu ima edince, ben de asla kendi hesabıma korkmadığımı ama mektubu avukatlar bulunmadan açıklamanın doğuracağı muhtemel olumsuz sonuçlardan kaygı duyduğumu söyledim.

Sonuçlar ortada. Ve o günden beri Cumhurbaşkanı’na, Hakan Fidan’a ulaşmaya çalışıyorum. Öcalan ile tekrar görüşüp bu yanlışı düzeltmemiz gerektiğini söylüyorum. Her ikisine mektup yazdım. Ulaştı mı onu da bilmiyorum. Ortalıkta çok tehlikeli yalanlar dolaşıyor.

Hangi yalanlar?

Sezai Temelli - Sputnik Türkiye
GÖRÜŞ
Temelli: Biz 31 Mart’ta bu sisteme müdahale ederek aslında 'Kral çıplak' dedik
Kamuoyu önünde sıkça tekrarlanan çok tehlikeli bir yalandan söz ediyorum. O da şudur: “Öcalan’ın örgütü üzerinde etkisi yok. Bakın, bu İstanbul seçimlerinde görüldü.” Bu, çok büyük ve tehlikeli bir yalan. Öcalan örgütü üzerinde belki dünyada eşi görülmemiş düzeyde hâlâ etkilidir ve son karar merciidir. Hiç kimsenin örgüt içerisinde ona karşı çıkarak varlığını sürdürme şansı yoktur. İstanbul seçimlerinden önce Öcalan önceden açıkladı, “Mektubum avukatlar bulunmadan açıklanırsa ters teper” dedi. Haklı çıktı.

Suriye konusuna dönecek olursak, bazı kişiler, buna örgütten kişiler de dahil, ABD’nin Türkiye ile Kürtler arasında arabuluculuk yapmasını telkin ediyorlar. Sizce ABD’nin telkinleriyle Erdoğan barış sürecini yeniden başlatabilir mi?

Amerika’nın aracı olmasına ne ihtiyaç ne gerek var. Öcalan da İmralı’dayken diyor ki Türk-Kürt ilişkilerinin en olumsuz yüzü, başka güçlerin -- Amerika mı, Almanya mı, İngiltere mi bilemeyiz -- iki tarafı birbirine karşı kışkırtıyor olması. Öcalan “Ben Suriye’nin Türkiye’ye karşı kullanılmasına izin vermem” dedi defalarca.

HDP Sözcüsü Saruhan Oluç - Sputnik Türkiye
GÖRÜŞ
HDP İstanbul seçimini nasıl değerlendiriyor, İmamoğlu’ndan ne bekliyor?
Bana da bu mealde çok cümle kurdu. Hatırlarsanız Şahin Cilo [Suriye Demokratik Güçleri komutanı Mazlum Kobane’yi kastediyor] size verdiği röportajda “Amerika buraya geldi, Türkiye ile ilişkilerimiz çöktü” mealinde bir açıklamada bulunmuştu. O röportajın en önemli cümlesi buydu. Bu da Cilo’nun hâlâ Öcalan’ın çizgisinde olduğunun, Öcalan’a sadık olduğunun kanıtıdır. Cilo PKK Avrupa sorumlusuydu. Kendisiyle 1999 yılında Brüksel’de görüştüm. Şimdi Rojava’da askeri gücün başı. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanımız diyor ki “Biz bu kadar dosya sunduk ABD’ye, Suriye’deki örgütlenmenin esas PKK olduğuna dair.” Oranın PKK olduğunu anlatmaya gerek yok. Amerika bunu gayet iyi biliyor. YPG ve SDG PKK’nin uzantısı değil, ta kendisidir. Ve başında PKK’nin eski Avrupa sorumlusu var. Bunlar çıplak gerçekler. Öcalan zamanında dedi ki “ABD barışan değil, savaşan PKK ister. Ona ihtiyacı var.” Bu, örgüt yayınlarında yayımlanmış bir cümledir. Gizli filan değil.

ABD an itibarıyla SDG’nin Kandil ile arasına mesafe koyması, ilişkileri koparmasını talep ediyor.

Rojava yönetimi ile Kandil arasında çatlak olmaz. Rojava’da Kandil’in politikalarına ters düşen bir figür olduğu zaman ölür mü, öldürülür mü bilemiyorum ama siyaset yapma şansı kalmaz. Amerika’nın politikalarına kendisini kaptıran bireyler olabilir. Ama eninde sonunda Kandil’i dinlemek zorundalar.

Haber akışı
0
Tartışmaya katılmak için
giriş yapın ya da kayıt olun
loader
Sohbetler
Заголовок открываемого материала