“İDLİB’DE TÜRKİYE’NİN ZAMANA İHTİYACI VAR”
Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nden (ANKASAM) Uluslararası İlişkiler Uzmanı Doğacan Başaran, zirvede öne çıkan konulardan birinin İdlib meselesi olduğunu ifade ederken, bu konuda Türkiye’nin zamana ihtiyacı olduğu görüşünde. Başaran, “Türkiye’nin Soçi mutabakatı ile üzerine aldığı bir görev var; bölgedeki teröristler ile sivillerin ayrıştırılması ve terör unsurlarına yapılacak operasyonlarda Rusya’ya istihbarat paylaşımı. Türkiye bu konuda elinden geleni yapıyor olmasına rağmen gerginliği azaltma bölgesi olması ve sivillerin de buraya gelmesi nedeniyle ciddi bir sıkıntı var, Türkiye’nin zamana ihtiyacı var” diye konuştu. Bunun Ankara zirvesi vesilesiyle bir noktada aşılabileceğinin görüldüğünü, verilen mesajların da bu yönde olduğunu ifade eden Başaran, “Taraflar Türkiye’ye empati yaparak, Türkiye’nin yeni bir göç dalgasına maruz kalmasının yaratacağı riskleri görerek İdlib özelinde Türkiye’nin hassasiyetlerini anlayacak ve gerilim azalacak gibi görünüyor” dedi.
“GÜVENLİ BÖLGE MUTABAKATI İŞLEMİYOR”
Başaran’a göre, İdlib meselesinin yanı sıra Suriye’nin üniter varlığı açısından gözlerin Fırat’ın doğusuna da çevrilmesi gerekiyor. Türkiye ile ABD arasındaki güvenli bölge mutabakatının işlemediğini düşünen Başaran, “Türkiye ile ABD arasında bir anlaşmazlık var. Biz bunu hem Türk-Amerikan askerlerinin kara ortak devriyesinin ikincisinin gerçekleştirilmemiş olmasından anlıyoruz hem de zaten güvenli bölgenin derinliği konusunda ciddi bir anlaşmazlık var; ABD 5 km’yi aşmayacak bir derinlikten bahsediyor, Türkiye’nin talebi ise terör örgütünün elindeki silahların menzil mesafesi hesaplanarak güvenlik tehdidi oluşturmayacak bir derinliğin tesis edilmesi. Bu noktada Türkiye ile ABD arasındaki güvenli bölge mutabakatının işlemediğini görüyoruz. Türkiye bu noktada kendi göbek bağını kendisi kesmek durumunda kalacak gibi görünüyor, bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da net bir şekilde zirvede ifade etti.”
“RUSYA VE İRAN ABD’NİN BÖLGEDEN KESİNLİKLE ÇEKİLMESİNİ İSTİYOR”
“Bu hamlenin amacı Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda ABD ile değil de Esad rejimi ile, Rusya ve İran ile bilgi paylaşımı yaparak yapacağı operasyonları sürdürmesi. Dolayısıyla Rusya ve İran ABD’nin bölgeden kesinlikle çekilmesini istiyor. Türkiye ise Esad rejiminin bu kararını olumlu olarak değerlendirebilir fakat Türkiye’nin Suriye konusundaki öncelikleri değişmiş olmasına rağmen Esad rejiminin geleceği konusundaki kararlılığında bir farklılık yok. Önceliği Suriye’nin demokratikleşmesi iken bugün Türkiye’nin güvenlik kaygıları var. Türkiye ABD ile ve ya ABD olmadan Fırat’ın doğusunda terörle mücadele sürecini yürütecek gibi görünüyor.”
“SURİYE ANAYASA KOMİTESİ’NİN İŞLEYİŞİ ANKARA VE ŞAM NORMALLEŞMESİNDE ETKİLİ OLABİLİR”
Başaran’a göre Ankara ve Şam arasındaki normalleşme ise bir yönüyle Suriye Anayasa Komitesi’nin işleyişine bağlı. Başaran, “Anayasa Komitesi’nde hem ılımlı muhalifler yer alıyor hem de Esad rejiminin temsilcileri yer alıyor. Yani Suriye’de ılımlı muhaliflerin temsil edildiği bir anayasal düzenin oluşturulması durumunda Türkiye’nin Suriye devletiyle, Esad ile olmasa bile, diplomatik temasları başlayabilir; kısa vadede değil belki ama orta ve uzun vadede, Astana süreci özelinde ABD’yi dışlayan, bölgede yeni bir güç dengesi oluşturan, bölgenin geleceğine bölge devletlerinin karar verdiği bir süreç şekillenmeye devam ediyor” diye konuştu.
“FIRAT’IN DOĞUSU’NDA ASTANA ORTAKLARININ GÖRÜŞ BİRLİĞİNDE OLDUĞU GÖRÜLÜYOR”
Ortadoğu Uzmanı Cenk Tamer’e göre de Fırat’ın doğusu meselesinde Astana ortaklarının görüş birliğine vardığı görülüyor. “Suriye’nin BM’ye yazdığı mektupta PKK-PYD liderliğindeki SDG için ilk defa ‘bölücü terörist milisler’ ifadesini kullanması, Esad yönetiminin bu noktadan sonra Astana süreciyle uyumlu bir şekilde çalışacağını göstermektedir. Bu anlamda Astana sürecinin geleceği bakımından ümit verici gelişmeler yaşanmaktadır” diyen Tamer, şöyle devam etti:
“Astana Süreci’nin temel çıkış noktası da Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğiydi. Fakat geçen süre zarfında Rusya ve İran destekli Suriye yönetiminin PYD-PKK terörüne karşı yeterli mücadeleyi göstermemesi, Türkiye nezdinde Esad yönetimine karşı güven sorununa yol açtı. Zira Suriye ordusu, Türkiye’ye karşı yer yer PYD-PKK terör örgütüyle iş birliği yapabilmekteydi. Bu noktaya kadar Suriye, Rusya ve İran üçlüsü, Türkiye’nin sınır güvenliğine ilişkin kaygılarını gidermek için yeterli desteği göstermemişti.
Fakat güvenli bölgeyle ilgili gelişmelerden sonra ABD’nin güneyde bir terör devleti yapılanmasına gitmeye çalıştığı daha net görülmeye başlandı. Dolayısıyla Ankara’daki son zirvede Türkiye’nin tezleri daha iyi anlaşılmış oldu. Bu noktadan sonra Astana sürecinde Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğüne daha fazla önem verileceği görülmektedir, Astana ortaklarının öncelikli hedeflerinden biri de Fırat’ın doğusundaki ABD etkinliğindeki terörün temizlenmesi olacaktır.”