'ASTANA SÜRECİ TÜRKİYE'NİN POLİTİKALARINI DEĞİŞTİRDİĞİ ÖLÇÜDE BAŞARILI OLDU'
Volkan Özdemir'e göre, Astana süreci zaman içerisinde Türkiye'nin Suriye'ye yönelik politikalarını dönüştürdüğü ölçüde 'başarılı oldu'. Bu süreçte bazı 'yol kazalarının' yaşandığını anımsatan Özdemir, Ankara'nın taleplerinin kimi zaman süreci İdlib'de olduğu gibi dondurmasına karşılık bunların hep 'geçici nitelikte olduğunu' vurguladı:
'İDLİB, TÜRKİYE VE RUSYA ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN YUMUŞAK KARNI'
“Söylem analizi yapmamak lazım. Söylemler iç kamuoyuna yönelik politik söylemler de olabiliyor. Fakat jeopolitiğin dinamikleri farklı işliyor. Türkiye’nin İdlib konusunda daha öncesini hatırlayalım. Halep’te bir uzlaşıya gidilmişti. El bab karşılığında Halep elinden bir pazarlık olmuştu. O andaki söylemleri de hatırlayalım fakat ondan sonra sahada olanları düşündüğünüzde bunun birebir tutmadığını göreceksiniz. İdlib daha da zor. Çünkü İdlib, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin yumuşak karnı. İdlib’de birikmiş olan binlerce terörist grup İdlib’in neredeyse tamamını kontrol etmek üzereler. Bu hem Türkiye hem Rusya için büyük bir baş belası. Şimdi Türkiye’nin de haklı kaygıları var, oradan bir yeni mülteci dalgasından korkuluyor. Aynı zamanda bu grupların özellikle farklı etnik grupların, sadece Suriyeli muhalifler değil ülke dışından gelen, Uygur Özerk Bölgesi’nden gelen, Kafkasya’dan gelen çeşitli grupların da orada militanlaştığını görüyoruz. Ne Avrupa ne Rusya ne de Çin bu grupların kendi ülkelerine dönmesini istemiyor, imhasını istiyor. Aynı şekilde eğer bu konu bu kadar basit olsaydı, imha edilebilecek olsaydı biz bunları tartışıyor olmazdık. Türkiye’nin kaygısı sınırlarının hemen dibinde özellikle batıdan Türkiye Rusya ilişkilerini baltalamak için gelebilecek bir provokasyonla bunların Türkiye’yi hedef alması. Bunun dışında ben Türkiye ile Rusya’nın buna rağmen bir uzlaşıya gittiğini zannediyorum. Şimdilik çözümün de meşhur M4-M5 karayolu Halep’le daha güneyi bağlayan karayoluna kadar Türk askerlerinin çekileceği o bölgenin Suriye ve Rusya kontrolüne geçeceği tahminin de bulunuyorum, buna yönelik analizler okuyorum. Bu bence geçici bir süreliğine tekrar Astana’nın, bu zirvenin olumlu sonuçlarını devam ettirebilir. Türkiye ile Suriye’nin çatışması, doğrudan karşı karşıya gelmeleri her iki ülke için de zararlı, negatif bir durumdur. Bunu engellemek için de Rus askeri polisi hemen orada, Han Şeyhun bölgesindeki gözlem noktamızın yanına konuşlandı herhangi bir provokasyona mahal vermemek için. Ruslar o konuda dikkatli gidiyorlar. Ama şu soru da gündeme geliyor. Rusya ve İran üzerinden güzel işbirlikleri devam ediyor, ama Suriye ile neden doğrudan konuşmuyoruz da üçüncü ülkeler üzerinden konuşuyoruz, onu da sorgulamamız lazım.”
'BÜTÜN MESELE ANKARA VE ŞAM’DA DÜĞÜMLENİYOR'
Özdemir’e göre, Suriye’deki birçok sorunun geride bırakılmasının yolu Ankara ile Şam yönetiminin barışmasından geçiyor. ABD ile Rusya'nın 'dengelenmesi' politikasının ilelebet sürdürülemeyeceğini, ulusal güvenlik paradigması PKK yapılanması ise ABD'nin Türkiye'nin kaygılarını gidermesinin imkanı bulunmadığını belirten Özdemir'e göre, Türkiye ABD ile yaptığı işbirliğinden bir başarı sağlayamaz:
'FIRAT'IN DOĞUSU HEDEFLENMEK İSTENİYORSA, ÇÖZÜLMESİ GEREKEN İLK MESELE İDLİB'
Özdemir'e göre Ankara 'güvenlik paradigması' doğrultusunda Fırat'ın doğusunu hedeflemek istiyorsa, çözmesi gereken ilk mesele İdlib ve Suriye ile barışılması:
'SURİYE SORUNU NE KADAR HIZLI ÇÖZÜLEBİLİRSE O KADAR TÜRKİYE'NİN ULUSAL ÇIKARININ YARARINA OLUR'
Bölgede Yemen, Suudi Arabistan, İran ve İsrail odaklı yeni gelişmelerin bölgedeki durumu karmaşıklaştırdığına da dikkat çeken Özdemir, bu koşullarda Suriye'deki sorun ne kadar hızlı çözülürse o kadar Türkiye'nin ulusal çıkarına olacağı görüşünü dile getirdi:
“Aslında daha makro bakmak lazım. Ben ülke içerisinde güç mücadelelerinin yeni dönemde belirleyici olacağını düşünüyorum. Nitekim İran’ın suçlanması, Suudi petrol tesislerinin vurulması meselesi, dikkat edin Trump’ın güvenlik danışmanı John Bolton’ı görevden almasından birkaç gün sonra gerçekleşiyor. Bugünkü açıklamalara baktığımızda Suudiler resmen İran’ı suçluyorlar, hayır Yemen’den gelmedi bu saldırı, doğrudan İran’ı işaret ediyorlar. ABD'nin bazı yetkilileri de İran’ı ima ediyorlar. Böylesine bir durumda İran ile Suudi Arabistan ve İsrail gerginliğinin arttığını ki yakın zamanda İsrail’de yakın zamanda yapılacak seçimleri de düşünün, herkes aslında ay sonunda BM'de bu yapılacak ikili görüşmeler için bir nevi kart arttırıyor, kozlarını oynamaya çalışıyor. Buradaki temel kilidi çözecek aktörlerin kim olacağı konusunda ise ön kapma yarışındalar. Ben burada özellikle Rus diplomasisinin de önemli bir fırsat edindiğini düşünüyorum. Amerikalılardan farklı olarak Ruslar bölgedeki her aktörle görüşebiliyorlar, her ülkeyle diplomasi yürütebiliyorlar. O pencereden baktığımızda bir yandan İran’ı destekliyorlar, İran’a herhangi bir savaş ihtimaline karşı duruyorlar ama belki. Ama öbür taraftan Suudilerle de petrol üretimi konusunda farklı konuları mevcut. Böyle olunca Suriye’deki sorun ne kadar hızlı çözülebilirse, genel o kadar Türkiye’nin ulusal çıkarının yararınadır.
'İDLİB OPERASYONUNDAN NE RUSYA NE DE SURİYE VAZGEÇER'
Özdemir, Suriye ya da Rusya’nın İdlib operasyonundan vazgeçmeyeceği görüşünde. ABD’nin yaklaşan seçimlerine de dikkat çeken Özdemir, tarafların çok tehlikeli bir sürece girdiğini belirtti:
"Şunu sürekli düşünmek lazım, ben İdlib operasyonundan ne Rusya’nın ne de Suriye’nin vazgeçebileceği kanısında değilim. İki yıldır özellikle vurguluyorum, çünkü hayati çıkarları bunu emrediyor. Rusya, Türkiye’yi kaybetmemek için Türkiye’den gelen talep doğrultusunda durduruyor belki ama bir ilerleme orada görmek istiyor. O ilerleme de somut olarak M4-M5 karayoluna kadar olan kısmın Suriye tarafından geri alınması ve bu şekilde daha genel açıdan Ortadoğu’daki gelişmelerin, Rusya’nın masaya Amerika Birleşik Devletleri karşısında daha net otarabilmesini gerektiriyor. Daha net oturabilmesi bölge ülkeleri açısından faydalı, çünkü bölgede yaşanabilecek topyekun bir savaşa karşı durabilecek aktör Rusya Federasyonu. Her çıkar odağıyla görüşebilmesinden dolayı. Aynı durumu Amerika Birleşik Devletleri için söylemiyoruz ve ABD içerisindeki güç mücadelesinin de nereye evrileceğini bilemiyoruz. Çok tehlikeli bir sürece girildi, çünkü Amerika Birleşik Devletleri’nde de seçimler var. Bundan hemen önce Trump’ın Bolton’ı görevden alması, karşı hamlelerin gelmesi, bugün özellikle Suudiler üzerinden tekrar gerilimin kışkırtılması bana önümüzdeki bir yıllık süreçte son derece tehlikeli bir dönemin de başladığını söylüyor.”