Mahmut Övür, "DSP'ye kimler geçti?" başlığıyla yayımlanan yazısında "Çok sayıda küçük partinin etkinliği olmasa da, bu partilerin varlığını sürdürmesi her seçim döneminde gündeme gelir ve şu soru sorulur; 'Bu kadar çok sayıda küçük parti neden var ve ne işe yarıyor?' Sorunun cevabı, bazen siyaset mühendislikleriyle bazen de bir seçenek arayışıyla karşımıza çıkıyor" ifadesini kullandı.
Övür, şunları kaydetti:
— Mustafa Sarıgül'ün Şişli adaylığıyla başlayan bu süreç, daha önce de yazdım, 1 Nisan sabahı yeni bir siyasi adres ihtiyacının da işareti. Bu ilginin tek nedeni de CHP'nin bir kısım insanı aday yapmaması değil, tam tersine CHP'nin Kemalistleri, sosyal demokratları küstürmesi ve sağcı aday soslu, marjinal sollu ve HDP destekli bir bulamaca dönüşmesi. CHP'deki bu mutasyon ister istemez DSP'yi öne çıkartıyor. Sürece Sarıgül'ün ardından eski Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, eski Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu, eski Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan ve Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar da katıldı. Katılması şaşırtsa ve eleştirilse de Doğan'ın DSP analizi dikkat çekici: "Her şeye rağmen CHP tabanıyla uyumlu, tertemiz mazisi olan bir parti DSP… Ben küskün olduğum için değil halk istediği için aday oldum. DSP'ye gidenlere de küskünler gözüyle bakmamak gerekiyor." İşin sırrı belki de burada… DSP'ye gidişte küskünlükten çok CHP yönetimine duyulan öfkenin etkisi var. Bu yüzden CHP sosyolojisinde yükselen öfkenin sandığa gitmeme veya "Genel Merkez'e ders vermeye" dönüşme ihtimali çok yüksek.