ABD'nin Fırat'ın doğusunda etkinlik alanını genişletme çabasının Türkiye aleyhine bir gelişme olduğunu söyleyen Akbal "Amerika Birleşik Devletleri, özellikle Fırat'ın doğusunda, etkinlik alanını genişletme çabası içerisinde. Elbette bu gelişmenin Türkiye'nin lehine bir gelişme olduğunu söylemek bir hayli güç. Son dönemdeki anlaşmazlıklar ve ABD'nin PYD terör örgütünü destekleme politikasında herhangi bir sapma olmadığı da ortada. Ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin özellikle Münbiç'te yaptığı harekât ile bir dengeleyici politika uygulaması sonucunda Amerikan politika yapıcılar arasında ABD'nin bu politikasının revize edilmesi yönündeki düşünceleri oluşturmaya başladı. Dolayısıyla ABD, Fırat'ın doğusundaki etkinlik alanını artırma çabası içerisinde olsa da; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin duruşu ve politikası, bu durumun PYD'nin istediği şekilde ilerlemesinin önüne geçecek gibi görünüyor. ABD'nin bu çabası devam edecek olsa da, çok da verimli bir sonuç elde edemeyecek" ifadelerini kullandı.
Gazeteci Ceyhun Bozkurt da, ABD'nin Suriye planlarının Türkiye'nin gerçekleştirdiği operasyonlara rağmen devam ettiği görüşünde. Bozkurt "ABD'nin Fırat'ın doğusunda varlığını her geçen gün güçlendirdiğini görüyoruz. ABD'nin Suriye iç savaşı başladığında ilk hedefi Irak'ın kuzeyinden Suriye'nin kuzeyi üzerinden Akdeniz'e uzanacak bir hattı oluşturmaktı. Bunun Suriye ayağını PYD/YPG terör örgütü oluşturacaktı. Ancak Türkiye'nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekâtları bu planı engelledi. Hatta ABD Başkanı'nın Suriye Özel Temsilcisi olan James Jeffrey yaptığı bir söyleşide, El Bab'ın güneyinden Münbiç-Afrin hattı oluşturmak istediklerini, ancak Zeytin Dalı Harekâtı'nın bunu engellediğini itiraf etmişti. Akdeniz'e uzanan hat planı çöken ABD'nin şu an yapmaya çalıştığı, Fırat'ın doğusunda ve Münbiç'te kurduğu yapının devamını sağlamak" ifadelerini kullandı.
ABD'nin Menbiç'te Türkiye'yi "oyaladığını" söyleyen Bozkurt "Oyalıyor çünkü Türkiye'nin olası müdahalesine karşı Fırat'ın doğusunda tahkimatını tamamlamayı amaçlıyor. Washington bu bölgeyi tutarak, kurulacak Suriye masasında PYD/PKK terör örgütüne özerklik isteyecek. Bir süredir özelde Suriye genelde de bölge kamuoyuna bu fikri aşılamaya çalışıyor. Yani Washington ‘Suriye'de çözüm olacaksa bu bölge özerk olmalı' mesajı veriyor.
Bu durumun Türkiye'ye ciddi anlamda olumsuz yansımaları olacaktır. 1990'lı yıllardan itibaren Irak'ın kuzeyindeki yapının Türkiye'yi olumsuz yansımalarını düşünecek olursak, hele de PKK'nın kontrolünde bir coğrafyanın ülkemizi güvenlik anlamında rahatsız edeceği aşikar. Hendek barikat mücadelesinde de gördüğümüz üzere bu bölgeden yapılan çok sayıda sızma, çok sayıda şehit vermemize neden olmuştu. PKK bu bölgeyi cephe gerisi olarak kullanmıştı.
Buna paralel olarak terör örgütü PYD, geçtiğimiz günlerde özerk yönetim ilanı yaptı. Yani bölgede işgal ettiği bütün bölgeleri merkezi bir yapı altında birleştirmeye başladı. Bu kararın, ABD'den bağımsız alındığını söylemek safdillik olur. ABD'nin kurduğu bu üsler, işte bu özerk yapının güvenliğini sağlayacak" diye konuştu.
‘ABD HEM TÜRKİYE'NİN OPERASYONLARINI ENGELLEYECEK HEM DE ENERJİ KAYNAKLARINI KONTROL EDECEKTİR'
ABD'nin Rakka'nın kuzeyine kurulacak radar sistemi kurduğuna işaret eden Bozkurt "ABD, bu radar üssü ile Türkiye'nin ve bölge ülkelerinin bu terör örgütüne yönelik operasyonlarını engellemeye çalışacaklar. Bu kararın, Türkiye'nin Sincar operasyonunun hemen sonrasına gelmesi dikkat çekici. ABD, kukla gibi yönettiği terör örgütü elebaşlarının ve teröristlerin güvenliğini adeta kendi güvenliği gibi görüyor. Bu yüzden de radar istasyonu kuruyor. Bölgedeki enerji kaynaklarını kontrol etmek, bu yapının ekonomik ayağını güçlendirecek. Zaten uzunca bir süredir terör örgütü militanlarını ordulaştırmak için de eğitimler sürdürülüyor. Yani siyasi, ekonomik ve askeri ayak tamamlanmış olacak" dedi.
Peki, Türkiye ne yapmalı? Bozkurt bu sorunun yanıtını ise şöyle verdi:
"ABD'nin bu bölgeyi tutmasındaki küresel amaç ise, bu coğrafyanın gelecek yüzyılın projesi olarak bilinen Kuşak Yol projesinin tam da merkezinde yer alması. ABD, PKK terör örgütü ve diğer terör örgütleri üzerinden bu projenin güzergâhında varlığını sürdürmek isteyecek. ‘Türkiye ne yapmalı' sorusunun yanıtı aslında hem basit hem de bir o kadar çetrefilli. Öncelikle Astana masasındaki varlığını sürdürmeli. Oradaki ortaklarını ve Irak'ı PKK/PYD ile mücadelenin gerekliliği konusunda ikna etmeli. En çok merak edilen ise Suriye yönetimi ile iletişim mevzusu. Rusya üzerinden sürdürülen dolaylı iletişim bugüne kadar sorun çıkmamasını sağladı. Ancak İdlib ve gelecekte Fırat'ın doğusu konusu bu iletişimi yetersiz kılacak. Sayın Cumhurbaşkanı seçimler sonucunda oluşacak yeni yönetimle iletişim sinyali verdi. Bu olumludur. Ancak Esad devam ederse PYD/PKK konusunda mücadele nasıl olacağı konusunda belirsizlik var. İşte yapılması gerekenlerden bir tanesi de bir an önce bu belirsizliğin ortadan kaldırılmasıdır."
Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.