Ludema, "Ankara ve Washington arasında yaşananlar bir ekonomik savaşın başlangıcına mı benziyor?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Bana kalırsa şu anda bu yaşanan geniş çaplı bir ekonomik savaş gibi gözükmüyor ama daha şiddetlenme potansiyeli taşıyor. Ben de pek çok ekonomist gibi Türkiye’deki ekonomik sorunların uzun zamandır gelmekte olduğunu düşünüyorum. Ama Başkan Trump’ın uyguladığı yaptırımların Türk ekonomisini sakatladığı yönündeki iddiası fazla abartılı."
Çamlıbel'in Ludema'ya yönelttiği sorular ve aldığı yanıtlardan bazıları şöyle:
ABD bu maddeyi ülkeye ithal edilen çelik için en son 2001 yılında kullandı. Ancak Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) buna itiraz etti. 2001'de yönetimin aldığı karar, yönetim iç piyasayı korumak için çıkartılan tedbir kanunu üzerindendi. Ancak bugün Trump yönetimi DTÖ'ye takılabileceğini bildiğinden ‘ulusal güvenlik' maddesini işletiyor. Genelde ‘ulusal güvenlik' maddesi işletildiğinde DTÖ geriye çekilir.
Bunu bildikleri için Trump yönetimi kanunun 232 sayılı maddesine başvuruyor ama bunu keyfi olarak kullanıyor aslında. Türkiye'den gelen çeliğe karşı koruma kararı almak ABD'nin ulusal güvenliğini koruyacak ya da arttıracak bir şey değil. Ama Trump yönetimi belli ki bu maddeyi kısa vadeli hedefi ne ise onun için kullanmaya devam edecek. Türkiye örneğinde yönetimin amacı bunu kullanarak bir Hıristiyan papazı kurtarmak.
— Neden bu kadar önemli Brunson?
— Bugün hala Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın ‘baş ekonomisti' olarak görevde olsaydınız yönetime Türkiye konusundaki öneriniz ne olurdu?
Ben bugün görevde olsaydım ulusal güvenlik için çıkartılmış ticari yasaların bir ülkeye baskı yapma amacıyla araçsallaştırılmasına şiddetle karşı çıkardım. Bu hem fazlasıyla kamuoyunun gözüne sokarak yapılıyor hem de dünya ticari sistemine çok zarar verecek bir yaklaşım. İhtiyacımız olan eski usul diplomasi, iyi diplomasi. ABD ve Türkiye karmaşık toplumları olan iki büyük ülke. Uzun bir müttefiklik tarihimiz var. Bazı alanlarda işbirliği içinde olup diğerlerinde çatışmamız pekala mümkün.
— Bir ekonomist olarak bu dönemin IMF'siz atlatılacağına katılır mısınız?
Zor bir soru. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve damadı takip ettiğim kadarıyla faiz oranlarını arttırarak lirayı güçlendirmenin felaket olduğuna inanmış durumda ki bu IMF'nin herhangi bir programda önereceği şeylerle bağdaşmıyor. Erdoğan'ın IMF'den borç alacağını düşünmüyorum.