"Bir kurultay delegesi tüzük gereği notere gider. 'Ben kurultay yapılmasını istiyorum' diye bir metin vardır, bunu imzalar. Bunlar 3 nüsha yapılır. Biri noterde kalır ve ikisi imzayı veren kişinin takdirine bırakılır. İmzayı veren kişi bunun birini genel merkeze gönderin derse noter hiçbir zorunluluğu olmamasına rağmen keşidecinin kağıdını gönderir. Bazı arkadaşlarımız notere gidip imza verdiklerinde belgeyi gönderin diyor, bazıları göndermeyin diyor. Çünkü genel merkezden gelecek 'İmzalarınızı geri çeker misiniz?' ricalarıyla muhatap olmak istemiyorlar.
Kılıçdaroğlu böyle bir şey yapar mı? 500'ün üstünde imza verilmişse kurultay delegelerinin büyük çoğunluğu iradesini değişimdin yana koymuş demektir. Kemal Kılıçdaroğlu'nun görmesi ve derhal partiyi kurultaya götürmesi lazım. Şu saat itibarıyla 603'e yakın delegenin imza verdiği bir ortamda kurultayda bu imzalar yokmuş gibi yapması siyasetin doğasına aykırıdır. Sayın genel başkanın bu imzaları görünce partiyi kurultaya götürmesi ve kendisinin aday olmayacağını açıklamasıdır doğru olan.
Bugün Hatay delegelerinin yüzde 90'ı, Konya'nın yüzde 98'i, Rize'nin yüzde 100'ü kurultay için imza verdi. Ardahan'ın dört delegesinin hepsi imza verdi. Trabzon ve Kütahya, Manisa, Sakarya gibi illerin tamamı, İstanbul'un yarısı imza vermişken siz hiçbir şey yokmuş gibi yapamazsınız. Neden Manisa örneğini verdim? Özgür Özel, Manisa milletvekili ve genel başkanının kalmasını istiyor. Ama kendi ilindeki milletvekillerinin tamamı kurultay istiyor.
Genel başkanın vekillerinin illerinde kurultay ve yenilenme isteği var. Bu illerden gelen milletvekilleri oradan çıkıp nasıl siyaset yapacak? Hatay'ın milletvekilleri genel başkan tarafından atandı ama tüm delegeler değişim istiyor. O halde genel başkanın yapması gereken ortaya çıkan güvenoyu ihtiyacını karşılayıp partiyi kurultaya götürmektir. CHP, İstanbul Anadolu yakasından, 1 Kasım 2015 seçimlerinde 11 milletvekili çıkardı. 24 Haziran seçimlerinde buraya ekstra 5 milletvekili kontenjanı tanındı ama CHP en az 14 milletvekiliyle seçimi tamamlaması gerekirken 10 milletvekili çıkardı. Parti 1.1 milyon oy kaybetti. Hem yeni vekil alamadı hem de vekil sayısı AKP'ye göre geride kaldı. Genel merkez yanlış bir listeyle çıktı, toplumun taleplerini dikkate almadı. Genel merkez seçimlerden önce bir kamuoyu araştırma şirketine milletvekillerinin performanslarını ölçtürdü. Neden o yaptırdıkları kamuoyu araştırmasını dikkate almadılar? Alt sırada çıkanların tamamını seçilebilecek yerlere koydular, üst sıradakileri de listeye almadılar.
Ben ön seçim kaldırılınca partinin oy ve milletvekili kaybedeceğini söylemiştim. Bugün liste dışında kalanlar da bunu söylediler. Onlar seçilemediği için konuşuyor değiller. Bu arkadaşlar seçilemediği için kurultaya hazırlandı diyorlar. Biz kurultaya hazırlanmadık. Kurultaya hazırlanan bir yapı varsa o da CHP genel merkezidir. Merkez, listeyi kurultay yapılamasın diye hazırladı. CHP Genel Merkezi kendini zihniyet olarak yüzde 22 bandına hapsetmiş durumda. Bu listeleri hazırlarken 25 Haziran günü ortaya kurultay talebi çıkarsa onu engellemek için hazırladılar. Genel merkez dedi ki 'Biz öyle bir liste yapalım ki oylar düşük kalırsa kurultay talebi doğmasın'. Delegeye hakim olan il başkanlarını listeye soktular. O delegeleri tutmaya çalıştılar. Kurultaya hazırlanan Muharrem İnce değil genel merkezdi.
Kimsenin genel başkanla veya kişilerle sorunu yok. Ben sayın genel başkanla 3 sene uyumlu çalıştım. Ama bir yönetim anlayışı sorunu var CHP'de. Yeni gelecek arkadaşların ilk işi tüzüğü değiştirmek olacak. Bu tüzük partide tek adamlık yönetim anlayışı ortaya çıkarıyor. Parti meclisinin ve MYK'nın yetkisi yok. Biz buna karşı çıktık. Ama buna rağmen bu tüzük antidemokratik bir biçimde geçti. Bu tüzükle genel başkana tüm yetkileri verince parti organları felç oluyor. Parti meclisi politika üretemiyor. MYK üretilen politikaları uygulayamıyor. Ortak akıl ve kollektivizm partide işlemiyor. Bunun değişmesi lazım. CHP'nin liste dışında kalan milletvekilleri tüm bu eleştirileri kapalı grup toplantılarında görüştüler. Ama bir karar aldık, burada konuşulanları dışarıda anlatmayalım diye. O yüzden zannediyorlar ki dışarıda kalanlar bugüne kadar hiçbir şey söylemedi. Yüzlerce kez yazılı bildirdik. Hepsi kayıtlı. 10 yıl saklanacak bunlar.
Parti şöyle bir yanlış anlayış içinde: Ekmeleddin İhsanoğlu ile bir süreç başladı, Abdullah Gül ile devam edilmek istendi. Tabandan tepki gelince durdu. Bu anlayış hala devam ettirilmek isteniyor. Merkez sağ ve siyasal islamcılara yakın olunursa oy alırım sanıyor herkes. Biz sosyal demokrat bir partiyiz. Bunun gereğini yerine getireceğiz. Örgütlenme anlayışımızı da sosyal demokrat bakış açısıyla ortaya koyup işçiye memura sanatçıya muhalife kucak açıp örgütleneceğiz. Parti temsilcilerini seçerken üyeye dayalı ön seçim yapacağız dedik. Üyeler genel başkanını da seçsin dedik. 220 bin oy aldığımız İstanbul'un bir ilçesinde ilçe başkanını 200 delegeyle seçemezsiniz. Bunu yaparsanız oylarınız yüzde 80'den 50'ye kadar gelir. Böyle olursa toplumun bağlarınız kopar. Bizim meselemiz kişi meselesi değil, yönetim anlayışı. Politika üretme anlayışı. Sağa benzeyerek, taklit ederek oy alamayacağımız geride kalan 9 seçimde görüldü. Aynı suda iki kez yıkanılmaz dedik ama CHP genel merkezi aynı suda 10. kez yıkanmaya çalışıyor."