Memleketi Erzincan'da BBC'nin sorularını yanıtlayan Başbakan Binali Yıldırım, Zeytin Dalı Harekatı'ndan ABD ile ilişkilere, OHAL'den erken seçim iddialarına birçok konuda açıklamalarda bulundu.
Yıldırım'ın, BBC Türkçe'den Emre Temel ve Efe Öç'ün sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Sayın Başbakan, Zeytin Dalı Harekatı 20 Ocak'ta başlatıldı. Siz nihai hedefi "30 kilometre derinlikte bir güvenli bölge oluşturmak" olarak açıkladınız. Ve coğrafi olarak bakıldığında tam o noktada Afrin kent merkezi bulunuyor. Türk ordusu operasyon kapsamında Afrin kent merkezine girecek mi?
Bu terör örgütü elemanları; Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların hayatını zehir ediyorlar. Zulmediyorlar. Amacımız onları bu zulümden kurtarmak. Bunun için de Afrin'de de, köylerinde de, beldelerinde de nerede teröristler varsa, böyle iğneyle kuyu kazarak, cımbızla çekerek teröristleri alacağız, etkisiz hale getireceğiz. Ondan sonra da orada yaşayan insanlar, "Oh dünya varmış!" diye nefes alacaklar.
Kent merkezi de dahil yani…
Gayet tabii. Yani, kırsalı temizledin. Terör unsurları orada duruyorsa, o zaman amaç hasıl olmaz.
'BUGÜNE KADAR SİVİL KAYBI YAŞANMADI'
"Amacımız sivillere zarar vermek değil" dediniz.
Çok doğru.
Operasyonun özellikle ilk haftasından sonra, Birleşmiş Milletler nezdinde de bazı açıklamalar gelmeye başladı. "Sivil kayıplarından dolayı kaygılıyız" şeklinde. Hatta bu söylemi çok daha ileri götürenler oldu. Örneğin Fransa Dışişleri Bakanı, Türkiye'yi sivilleri hedef almakla ve uluslararası hukuku ihlal etmekle suçladı. Şu ana kadar Batı'dan duyduğumuz en sert eleştiriydi bu. Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Operasyonun başlangıcından beri mi?
Rastgele atıyorlar. Binaların içine atılıyor. Lokantalara atılıyor. Camilere atılıyor. İnsanların toplu olduğu yerlere atılıyor. Okul bahçelerine atılıyor. Bu vicdansızlıktır. Dolayısıyla sivil kayıplarının nerede olduğunu önce söyleyenlerin bir araştırması lazım. Bu operasyonlarda sivil kaybı bugüne kadar yaşanmamıştır Afrin bölgesinde.
Türkiye bu konuda uluslararası bir araştırma için yardımcı olmaya hazır mı?
'SİVİL ÖLÜMLERİ KONUSUNDA EN SON KONUŞACAK ÜLKE FRANSA'DIR'
Sivillerin öldürülmesi konusunda en son konuşacak Fransa'dır. Afrika'daki sicili çok bozuktur. 1-2 değil, milyonlardan bahsediyoruz. Balkan Harbi'nde, 1. Dünya Harbi'nde, Cezayir'de, Tunus'ta sicilleri çok bozuktur. Eğer siviller konu olacaksa, Fransa'nın önce kendi günahlarından arınması gerekir.
'SURİYE POLİTİKASINDA RUSYA İLE İŞBİRLİĞİ ÇOK ÖNEMLİ BİR YER TUTUYOR'
Uluslararası kamuoyunda genel bir konsensüs var, o da şu: Türkiye, Rusya ile eşgüdüm içinde hareket etmeden bu harekata başlayamazdı. Fakat bir taraftan da Rusya hala PKK'yı, PYD'yi, YPG'yi terör örgütü olarak görmüyor. PYD'nin hala Moskova'da bürosu açık. Türkiye'nin Suriye politikasında şu an Rusya ile işbirliği çok önemli bir yer tutuyor. Bu duruma baktığınızda, Türk-Rus ilişkilerinde bir tuhaflık yok mu sizce?
'PKK, FAALİYETLERİNİ SURİYE'YE KAYDIRDI'
PKK artık Kuzey Irak'ta hayat alanı daraldığı için, Türkiye'nin etkin terörle mücadele faaliyetine karşı elinde fazla bir imkan kalmadığı için, Amerika gibi bir hamiye de sahip olduğu için Suriye'ye kaydırdı faaliyetlerini. Yine en son Amerika Savunma Bakanı (James) Mattis, "Bazı PYD'liler+YPG'liler Afrin'e geçti" diyor. Doğru diyor.
'MENBİÇ'DE PYD-YPG'Yİ TUTMAK TÜRKİYE'YE KARŞI DÜŞMANLIKTIR'
Üstelik Pentagon'dan da yeni bir açıklama yapıldı Sayın Başbakan…
550 milyon dolar.
Evet, 300 artı 250.
Menbiç'de PYD-YPG'yi tutmak Türkiye'ye karşı düşmanlıktır, Türkiye'nin milli güvenliğine karşı bir tehdittir. Menbic'te yaşayanların yüzde 90'dan fazlası Arap. Orada terör örgütünün ne işi var? Güvenlik sorunu da yok. Özellikle Türkiye'ye karşı bunlar tutuluyorsa o zaman da bizim ona göre hareket etmemiz gerekir.
'AMERİKA TERÖR ÖRGÜTLERİNİ BİZE KARŞI KORUMAYA KALKARSA İŞLER DEĞİŞİR'
Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihin en zor dönemlerinin birinden geçtiği bir gerçek. Peki gelecekte Afrin operasyonu genişlerse, siz Türk ve Amerikan askerlerinin Menbic'te çatışma olasılığını görüyor musunuz?
Türkiye ile ilişkilerin bozulmasından Türkiye zarar görmez tek başına. Amerika da görür. Bu bölgede bir tür planları var belli ki. Nasıl yapacak o planlarını?
'AMERİKA, TÜRKİYE'YE ZATEN GİZLİ AMBARGO UYGULUYOR'
Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihin en zor dönemlerinin birinden geçtiği bir gerçek. Acaba Afrin operasyonu genişlerse, siz Türk ve Amerikan askerlerinin Menbic'te çatışma olasılığını görüyor musunuz? Sanırım bu konuları Sayın Rex Tillerson (ABD Dışişleri Bakanı) ile de görüşeceksiniz bu hafta.
Türkiye ile ilişkilerin bozulmasından Türkiye zarar görmez tek başına. Amerika da görür. Bu bölgede bir tur planları var belli ki. Nasıl yapacak o planlarını? NATO ortağına bir anlamda dirsek çeviriyorsun. NATO ortağına yapman gerekeni yapmıyorsun. NATO ortağına düşmanlık eden, bölmeye parçalamaya çalışan çapulcularla haşır neşir oluyorsun. Darbeciyi ver, vermezsin. Teröristle iş tutma, tutmaya devam edersin. Günahsız yere tutar banka genel müdür yardımcısını (Mehmet Hakan Atilla) Bu nasıl olacak? Gizli ambargo zaten uyguluyor Amerika?
Nasıl uyguluyor?
Efendim işte kıçı kırık tabanca. Polislere verilen. Efendim Kongre onayına göndereceğiz. Kardeşim tanklar dolusu uçakları PYD'ye YPG'ye gönderirken Kongre'yi mi sordunuz? Bu ne kepazelik ya. Bizi de zannediyorlar ki hiçbir şey bilmiyoruz.
Türk-Amerikan ilişkilerinin bir de ekonomik boyutuna ilişkin bir soru yöneltmek istiyorum. O da Mehmet Hakan Atilla davasıyla ilgili. Biliyorsunuz Mehmet Hakan Atilla altı suçun beşinden suçlu bulundu, Nisan ayında kararın açıklanması bekleniyor. Bu gelişme sonrası ABD'nin bazı Türk bankalarına ekonomik yaptırımlar uygulama ihtimali sizi kaygılandırıyor mu? Bu durumda bundan Türk ekonomisinin mümkün olan en düşük düzeyde etkilenmesi için ne gibi önlemler alınıyor?
'OHAL'DE HUKUK BİR SÜRE DURDURULUYOR, İŞLEMİ İPTAL ETTİK'
Batı'dan Türkiye'ye en fazla yöneltilen eleştirilerden biri özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye'nin giderek daha fazla KHK ile torba yasa ile yönetilen, daha fazla anti-demokratik uygulamanın olduğu bir ülke olması. Buna istinaden soruyorum: OHAL ne zaman kalkacak?
Takdir edersiniz ki, 15 Temmuz'dan sonra Türkiye'nin karşı karşıya geldiği zor şartlardan çıkması için yine anayasanın verdiği imkanla olağanüstü hali getirdik. Fransa'da sadece bir terör olayı oldu. 2 yıla yakın olağanüstü hal oldu.
Ancak deniyor ki, Fransa'da OHAL çerçevesinde çıkarılan yasalar muhaliflere, gazetecilere, aktivistlere karşı kullanılmıyor. Onun için "Bu benzetme doğru değil" de fazlasıyla söyleniyor.
Bu söylenebilir. Buna bir itirazım yok ama Türkiye'de çıkarılanların hangi amaçla çıkarıldığının yeterince incelenmediğini görüyorum.
Batı kamuoyunda mı?
'Ben haksız yere çıkarıldım' diyenler tek tek itiraz ediyor. Tek tek şimdi hepsinin itirazları inceleniyor. Haklı oldukları tespit edilenler iade ediliyor, Eğer haklı değilse onlara diyorlar ki, size yargı yolu açıktır, gidebildiğiniz kadar gidin. 1. Mahkeme'ye gidin, Temyiz'e gidin, Anayasa Mahkemesi'ne gidin. Olmadı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidin. Onunla da yetinmedik. Eğer biz yaptığımız işe güvenmesek Emre Bey, bütün kanun hükmündeki kararnameleri biz Meclis onayına sunduk. Ve Meclis de görüştü, hepsini onayladı. Bu ne anlama geliyor? Biz hukuk devletine inanıyoruz. Meclisimize güveniyoruz. Meclisimiz de bunları onaylayınca ne oluyor? Olanı söyleyeyim: Buradaki bütün hususlarla ilgili olarak mahkemelere Anayasa Mahkemesi'ne dava hakkı doğuyor. Bireysel dava hakkı doğuyor.
Yani Olağanüstü Hal'de hukuk bir süreliğine durduruluyor. Bu yaptığımız iki uygulama ile bu durdurma işlemini iptal ettik. Artık yasalar işleyecek. Herkes hakkını-hukukunu sonuna kadar arayacak. Böyle önyargılı, parmak göstererek Türkiye'yi her konuda ilzam etmek, itham etmek yerine empati yapıp Türkiye'yi daha iyi anlamaya çalışın. Türkiye'nin yaşadıklarını eğer siz yaşasaydınız, nasıl bir tepkiniz olurdu. Onu söyleyin. Yani 15 Temmuz'da bir ülkenin geleceğine kastediliyor. Sivil insanlar öldürülüyor. Bir-iki istisna hariç Avrupa Birliği'nden tıs yok. Ses-soluk yok. 2 gün sessizlik. 2 dakikada dünyada ne oluyor, ne bitiyor. Acaba başka bir sonuç mu bekliyorlardı? Bir şaşkınlık mı yaşadılar? Bir hayal kırıklığı mı yaşadılar? Bunlar hep cevaplanmayan sorular olacak. Ancak 2 gün sonra bize söylenen çok daha incitici: Aman bu darbecileri fazla hırpalamayın. Bu ne anlama geliyor Emre Bey ben yorumu izleyicilere bırakıyorum.
'GÜNDEMİMİZDE SEÇİM YOK'
Mevcut koşullarda Mart 2019'da yerel seçimler, 3 Kasım 2019'da cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler yapılacak. İl kongrelerini tamamlıyorsunuz, büyük kongre tarihini açıklayacaksınız.
Eylül'de olacak.
Ankara kulislerinde haftalardır, uzun süredir erken seçim senaryoları dillerden düşmüyor. 15 Temmuz diyen var, 4 Kasım diyen var. Bazı tarihler bile dile getirilmeye başlandı. Siz "2018'de kesinlikle erken seçim yapılmayacak" diyor musunuz?