Edirne F Tipi Ceza İnfaz Kurumunda yaklaşık 14 aydır tutuklu olan ve cuma günü ilk kez hakim karşısına çıkan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatları aracılığıyla Evrensel'den Çağrı Sarı'nın sorularını yanıtladı. Demirtaş'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
(Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığında aday olup olmayacağıyla ilgili bir soruya) Sayın Gül’ün ne yapacağına kendisi karar verir. Bizlerin görevi halkı bu türden maceracı beklentiler içine sokmak değildir. Muhalefet en geniş demokratik birlikteliği sağlayarak, kolektif bir yapı oluşturarak seçimlere gitmelidir. Tek adamın alternatifi yine başka bir tek adamın arkasına dizilmek olamaz. (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan zihniyetinin alternatifi, toplumun farklı kesimlerinin demokrasi paydasında bir araya geldiği büyük demokrasi gücüdür. Bu gücü de tek bir kişi temsil edemez. Emin olun ki, Erdoğan’ın en fazla arzulayacağı şey kendisinin karşısına bir başka tek adamın rakip olarak çıkmasıdır. Çünkü kimse bu konuda kendisinin eline su dökemez, bunu kendisi de iyi biliyor. Belki muhalefetin aday/ları da 'bir kişi' olacak, olmak zorunda, ama bu kişinin seçim kampanyasının sağındaki, solundaki farklı kesimlerin temsilcileriyle eş güdüm halinde ve eşitler arası bir hukukla yürütmesinde hiçbir yasal engel yoktur. Muhalefetin adayı (en azından 2. turda) kazanırsa, kolektif yönetim anlayışı ile bütün bu farklı kesimlerin temsilcilerinin yönetimde görev almaları önünde hiçbir engel yoktur.
(HDP Eş Başkanlığı için yeniden aday olmayacağı açıklamasına ilişkin) Elbette, aldığım ve alacağım bütün kararlarda öncelikli saik olarak partimi ve dolayısıyla mücadeleyi koruma düşüncesi başat rol oynuyor. Ben HDP’yi ve halkımı bu zorlu süreçte yalnız bırakmıyorum. Mücadeleyi terk etme kararı almıyorum tabii ki. Türkiye siyasi tarihinin en kapsamlı siyasi-yargısal-fiziki saldırısına maruz kalmış, ama buna rağmen bırakın dağılmayı, dimdik ayakta durmuş bir partiyi daha fazla nasıl büyütebiliriz kaygısı dışında hiçbir kaygım yoktur.
Bir defa şunu herkesin iyice anlaması ve idrak etmesi lazım: HDP tek kişi partisi olmaz, olamaz. Ne örgütlenme modeli, ne karar alma mekanizmaları, ne ilkeleri, ne de tabanı buna asla izin vermez. Bunu hayal eden veya buna yeltenen her kim olursa olsun HDP onu kusar. Bu nedenle HDP için böyle bir tehlike yoktur, çünkü çok sayıda emniyet supabı vardır partide.
Tutuklu olduğum dönemde dahi HDP yönetiminin yaşadığı eksik ve yetmezliklerin ilk sorumluları eş genel başkanlardır, ki bunlardan biri de benim. Sanki hiçbir eksik, hata ve yetmezliğimiz olmamış gibi, sırf tutukluyum diye, bundan adeta istifade eder gibi, çıkıp ‘Ben adayım’ demem ne kadar ahlaki-politik bir tutum olabilirdi ki? Bana düşen ilk şey, kongre sürecinde bütün yönetim adına ilk öz eleştiriyi halkımıza vermek adına aday olmayacağımı samimi, tereddütsüz bir şekilde ifade ederek partiyi özgürce kongreye götürmektir. Kapsamlı öz eleştirimi de imkanlar ölçüsünde kongre zemininde yazılı olarak yapmaya çalışacağım.
('Siyaset yasağı gelmezse 2019 seçimlerinde Cumhurbaşkanı adaylığı için hazırlanabilir misiniz?' sorusuna) Ben halkım ve mücadelem için, demokrasi ve barış için her türlü fedakarlığa gönüllü olarak adayım. Bunun dışında hiçbir şeye kendiliğinden aday olmadım, olmam da. Bu nedenle ne böyle bir düşüncem, ne de bir hazırlığım vardır. Koşullar, mücadele, ihtiyaçlar, siyasal gelişmeler bu kadar hızlı ve sarsıcı şekilde değişip ilerlerken, kendimle ilgili bu tür kararlar almam doğru olmaz. HDP yönetimi bu meseleye dair tabanla istişare içinde, yetkili kurullarında gerekli değerlendirmeyi yapacaktır. Benim HDP’de bu tartışmalar yapılmadan çıkıp bir şey söylemem doğru olmaz. Ama ben kişi olarak kendimi cumhurbaşkanlığı adaylığına kesinlikle hazırlamıyorum, bunun bilinmesi lazım.
(CHP Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi’nin ardından Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar da görevden uzaklaştırılmasına ilişkin) Hükümetin halkın iradesine saygısızlığının ilk örneği değil, emin olun son örneği de olmayacak. AKP; seçim, halk iradesi, demokrasi gibi kavramları hiçleştirip anlamsızlaştırarak hem sosyo-psikolojik açıdan hem de politik açıdan halkı ve devleti tek adam rejimine hazırlıyor. O nedenle bu türden müdahaleleri normalleştirmemek, sıradanlaştırmamak lazım. DBP’li belediyelere yasa dışı bir şekilde atanan kayyımlarla da, tutuklanan vekillerle de bu amaç elde edilmeye çalışılıyor.