Okur, ABD’nin bir ‘dejavu’ görüntüsü yaratıp bunun üzerinden sonuç almaya çalıştığına dikkat çekti ve Bush dönemi belgesinden eksik olan tek şeyin 11 Eylül olduğunu söyleyip, böyle büyüklükte bir saldırı durumu olmaması halinde ABD kamuoyunun savaşa ikna edilmesinin zor olduğunu ekledi: “Şimdi burada ilk öngörebileceğim şey önceki dönemlerle bir paralellik kurulmak istenmesidir. Yani bir ‘dejavu’ görüntüsü yaratıp, bunun üstünden bir sonuç almak isteniyor. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley’in ‘füzeli’ açıklamasıyla Powell’ın Irak Savaşı öncesi yaptığı arasında bir benzer kuruldu. Bu görüntülerle özellikle verilmek isteniyor. Yani bunun arkası savaş olabilir, ama savaş olacak demeden görüntü verilmek isteniyor. Şimdi bunun iki tane ihtimal var karşısında biri görüntüyü vererek bunun üstünden peşin sonuçlar elde etmek. Bu peşin sonuçların yeni müttefiklerden kazanılmaya çalışıldığını düşünüyorum. Yani Suudi Arabistan’dan bir sürü talepler var. Silah satışının yanı sıra, Suudi Arabistan’ın başka verebileceği şeyler de var. Özellikle İsrail ile Kudüs meselesinde. Tam da bu atmosfer içerisinde Suudi Arabistan’ın da arzu ettiği şey oluyor. Adım adım geliyor görüntüsü yaratılarak aynı zamanda İran üzerindeki güvenlik tehdidini pekiştirmek ve sahada bir kısım geri adım atmasını temin etmeye uğraşılıyor. Şimdi eksik olan ne? Bush döneminin belgesiyle bu belge arasında ‘eksik’ olan şey 11 Eylül’dür. Yani ABD toplumu 11 Eylül gibi bir şey olmadan bu strateji belgesinin ardından Ortadoğu’da savaşa evet demez. Fakat verilen bu görüntüyle bir baskı oluşturulmak isteniyor. Belki de Ortadoğu’da hareketlenecek bir takım örgütler, Libya’daki ABD Büyükelçisine yapılan saldırı gibi dramatik saldırılar düzenlerlerse o zaman bu denklem Ortadoğu’da bir yeni savaş için uygun çizgiler çekebilir. Fakat ‘eksiklik’ olarak bahsettiğimiz mesele önemli bir durumdur. Çünkü ABD toplumu Irak savaşı da gerçekleştiği için ikna edilmesi çok daha zor durumda. Yeni bir 11 Eylül çapında bir saldırı veya daha küçük ama toplumun önüne konulabilecek ‘doğrudan saldırıya uğradık’ şeklinde bir kareyle tamamlanmazsa otomatik bir savaş beklentisi şu an gözükmüyor. Ama uzantılar üzerinden vekâlet savaşları ile yürünecek ya da parça parça önlemler alınacak. Mesela Irak iki boyutlu bir mücadele alanı. Birinci boyut olarak önümüzdeki aylarda gerçekleşecek seçimler var ve ABD, Maliki’nin gelmemesi için bir koalisyon kuracak. İkinci olarak ise Haşdi Şabi meselesi var ve bu mesele de ayrıştırılma yapılmaya çalışılacak. Onun bir adımı olarak Sistani’nin yaptığı çağrı desteklenecek, daha Irak vurgusu olan milislerle doğrudan İran bağlantısı olan milisler arasında ayrım yapılacak. İran’ın nüfuzu bir tehdit kategorisi olarak yerleştirilmiş ancak bu tehdide karşı çok çeşitli ve henüz çok çok büyük ABD varlığını eritilmemesi istenen bir strateji seviyesinin olduğunu görüyoruz. Yemen, Lübnan, Suriye’de doğrudan bir saldırı için şu ankileri aşan bir müdahale için ABD’nin doğrudan saldırıya uğradığı bir fotoğrafın ortaya çıkması lazım.”
‘BELGEDE ABD-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİ ZORLAYACAK BİR HUSUSUN ALTI ÇİZİLMEMİŞ’