Varılan mutabakatlardan biri, ülke genelinde BM gözetiminde demokratik seçimlerin yapılması ve siyasi çözümün Cenevre görüşmelerinde tamamlanmasıydı.
Bu bağlamda Cenevre görüşmeleri, umut verici ve son aşama olarak sayılabilecek bir platform olarak görünmekte. Peki Cenevre görüşmelerinin ana gündem maddeleri ve sorunları neler? Uzmanların 8.turla ilgili tahmin ve beklentileri neler?
Soçi zirvesinin Cenevre süreci üzerindeki etkilerini Sputnik’e değerlendiren güvenlik uzmanı ve eski asker Abdullah Ağar, konuyla ilgili şu yorumlarda bulundu.
Ben Soçi’yi, Rusya, Türkiye ve İran arasında karşılıklı güvenin gelişmesi ve bu güvenin sahaya bir etki olarak yansıması nedeniyle çok önemsiyorum. Bu anlamda bakıldığında Rusya’nın ortaya koymuş olduğu inisiyatif, diğerleriyle karşılaştırıldığı zaman sorun çözme kabiliyeti doğrultusunda çok önem taşıyor. Bir diğer tarafıyla da çözüm üretiyor. Rusya, İran ve Türkiye arasındaki temel sorun neredeydi? Suriye’deki Sünni tabanın bir şekilde çözüm sürecine dahil edilmesi noktasındaydı. Sünni taban çözüm sürecine dahil edilirken bir şekilde adaletin de tesis edilmesi gerekir. Şu ana kadar farklı eksenlerde gözüken bu üç ülkenin aynı zemin doğrultusunda hareket etmesini ben şahsen çok önemsiyorum. Sonuçta eğer bir çözüm arzusu, bir çözüm iradesi varsa, bu çözüm iradesiyle ilgili ortaya konulan çok güzel bir model var, o da Rusya,Türkiye ve İran arasındaki işbirliği. Bunun Soçi’de kalmayacağını, diğer alanları da ve hiç kuşkusuz Cenevre sürecini de olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyorum.
Bölgeye müdahale eden bazı küresel aktörler başta olmak üzere bölgede etki üreten birtakım güçler, Suriye sorununu, kendi hedef ve menfaatlere ulaşmada bir araç olarak görüyorlar. Bu durum bizi ümitsizliğe sevkeder. Ama sorunun çözümü konusunda ortaya konulan bir irade gördüğüm zaman çok umutlanıyorum. İşte Soçi bize böyle bir umut sağladı. Soçi zirvesi, askeri olan bir sorunun siyasi anlamda çözülmesini sağlayan bir altyapı oluşturdu. Bence %65’lik demografik tabana sahip olan Suriye’deki Sünni kökenli yapının haklarının, onların kabul edebileceği şekilde verilmesi sürecin kilit anahtarıdır. Bu sağlanabilirse problem büyük oranda çözülüyor zaten. Ama şu anda Sünni tabanın, hem kendi içinde çok başlı olması, hem üzerindeki manipülasyonlar, yani başkalarının onları bir şekilde kullanma gayretleri içinde olması nedeniyle sorun zorlaşıyor. Bence Sünni tabanın çözüme dahil edilmesi çok önem taşıyor ve bu noktada bugün başlayan Cenevre görüşmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Rusya’nın “Yüksek Ekonomi Okulu” Ulusal Araştırma Üniversitesi kıdemli öğretim görevlisi Ortadoğu uzmanı Grigoriy Lukyanov ise, konuyla ilgili şunları söyledi.
Bugün başlamış olan Cenevre görüşmelerinin temelde dört geniş gündem maddesi bulunuyor: Seçimler, Anayasa, Suriye toprakları üzerinde yeniden idari yönetiminin tesis edilmesi ve terörle mücadele meselesi. Bugün terörle mücadele konusunda alınan önlemlerin başarılı olup olmadığı ile ilgili belli bir netlik kazanırken tam olarak kimin terörist olduğu kimin ise silahlı muhalefet olduğu konusunda hala bir belirsizlik söz konusu. Dolayısıyla sekizinci turda önemli ölçüde şu iki konu üzerinde etraflı bir şekilde görüşülecek: Seçimler ve Anayasa.
Şu anki Cenevre’deki görüşmelerde Astana toplantıları ve Soçi zirvesinin etkisi hissedilmektedir. Çünkü üç garantör ülkesi, kendi aralarında gerçekleştirdikleri müzakerelerde Suriye krizinin kısa veya orta vadeli çözümü konusundaki beklentilerini birbirine ileterek ortak bir payda üzerinde anlaşma ve yeni Suriye Anayasası’na ve Suriye’de yapılacak seçimlere ilişkin ortak ilkeleri oluşturma imkanını buldu.
Şu anda Suriye’de bir yandan muhalefetin birleşmeye başladığını, öte yandan Şam ile yapıcı politika yürüten güçlerin sayısının arttığını görüyoruz. Dolayısıla Şam’ın konumunun güçlenmiş olduğunu söylemek mümkün. Ancak bu, müzakerelerin ilerleyeceği demek değildir. Şu anda gündemde tarafların müzakerelere hazırlığı değil, insani sorunların çözümü var. Çatışmasızlık bölgeleri, çatışma olmayan bölgelerden halka gerçek anlamda yardım edildiği bölgelere dönüştürülmelidir. Bu konu, hem Soçi’de yapılan üçlü zirvede hem de Rusya’nın temsilcilerinin Uluslararası Kızılhaç Komitesi temsilcileriyle yaptıkları görüşmelerde değerlendirilmişti. Ve bu, sorunu içinden çözüme götürebilecek ve Suriye krizinin ana kurbanı olan Suriye halkının yararına sonuç doğuracak gerçek bir araçtır.
Muhalafet hala Esad’ın seçime katılma hakkına ve geçiş dönemi boyunca iktidarda kalmasına karşı çıkmakta. İç sorunlar devam etmekte. DAEŞ’e karşı kazanılan zafer, Suriye krizinin çözümü önündeki sorunları gidermekten ziyade yeni ve sadece askeri olarak çözülmesi mümkün olmayan çok daha karmaşık sorunları doğurdu. Dış aktörler seviyesinde de çözülmemiş meseleler var. Türk tarafının, Suriyeli Kürtlerin siyasi süreçte ve elde edeceği hakları konusunda ciddi kaygıları devam etmekte. Siyasi diyalog geliştirlmeli. Ancak dış aktörlerin iç aktörlere yönelik uyguladığı motivasyon politikaları yüzünden henüz iç aktörlerin diyalog için olgunlaştıklarını söylemek henüz erken diye düşünüyorum. Savaş çok yorucu, tüketici, çok pahalı, ama buna rağmen taraflar en uç tutumlarını savunmaya devam etmeye hazır görünüyor. Ve bu müzakerelerin seyrini, karşılıklı olarak taviz verilmelerini epey zorlaştırıyor. Bu durum, çözüm sürecini çok zor ve tahmin edilmesi neredeyse imkansız bir sürece dönüştürmektedir.