Tabii, ABD'nin Suriye'de giderek daha fazla sorgulanan varlığına ilişkin tek bulgu, hiç şüphesiz ki Washington Post analizi değil. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD Başkanı Donald Trump ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki telefon görüşmesinde, Trump'ın bir daha YPG'ye silah vermeyecekleri şeklinde taahhütte bulunduğunu söyledi. Ancak şimdiye kadar örgüte binlerce TIR dolusu yardım yapan ABD, IŞİD Rakka'dan çoktan temizlenmiş olmasına rağmen SDG'ye yönelik silah yardımını devam ettirerek son olarak ağır silahlar ile 120 Hummer araç gönderdi. Üstelik Trump'ın açıklamasının üzerinden bir kaç gün geçmeden, ABD Savunma Bakanlığı'ndan Trump'ı yalanlayan nitelikte bir açıklama geldi. Pentagon, Suriye ile ilgili yapılan açıklamada, "İçinde YPG'nin de bulunduğu Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile işbirliğini sürdüreceğiz" şeklinde duyuru yaptı. Ayrıca Erdoğan tarafından gündeme gelen ABD'nin Suriye'de sayısını artırdığı üsler dolayısıyla artan varlığı da ülkenin toprak bütünlüğü ve güvenliğine yönelik algılanan en büyük tehditlerin arasında. Peki, SDG'ye verdiği silah desteğini sürdüren ve Suriye'deki askeri üslerini kapatmak şöyle dursun artıran ABD, ülkede siyasi çözüme ulaşılmasına engel olabilir mi? Uzmanlar konuyu Sputnik'e değerlendirdi.
Sputnik'e konuşan isimlerden biri, Dış Politika Uzmanı Özdemir Akbal oldu. ABD Başkanı Donald Trump'ın PYD'ye yönelik daha fazla silah yardımı yapılmayacağı yönündeki açıklamalarının "sevinilecek bir tarafı olmadığına" ve Pentagon'dan gelen açıklamanın da Trump'ın açıklamasıyla çeliştiğini ifade eden Akbal "Trump'ın açıklamaları memnuniyetle karşılandı ama benim bu açıklamanın hangi tarafının memnuniyetle karşılanabileceğine ilişkin ciddi şüphelerim var. Zira ABD'nin PYD'ye uluslararası kaynaklara göre en az 2 bin, ulusal kaynaklara göre 4 bin TIR dolusu olduğu tespit edilen silah yardımı yaptığı biliniyor. Trump'ın bu açıklaması, bu vakte kadar PYD'ye yapılan; ağır silahlar, zırhlı personel taşıyıcılar ve tankların da dahil olduğu yardımlara dair soru işaretlerini yok etmiyor" dedi.
Bu denli büyük oranda silahlandırılan PYD'nin dünya dengelerini değiştirecek bir tehdit olma ihtimaline değinen Akbal "Gelecek dönemde Suriye'nin kuzeyinde ABD'nin bu silahları dolayısıyla PYD içerisinde kontrolden çıkmış bir grubun dünya güç dengesinde tehdit oluşturur hale gelişine tanık olur muyuz? Bunun cevabını kimse ‘hayır' olarak veremez. Çünkü böyle bir sonucun doğmayacağına dair garantinin verilemeyeceği gibi; 1979'da mücahitlere verilen destek sonucu ortaya çıkan El Kaide'nin dünya üzerindeki etkisi de ortada. Yani ABD'nin bu tutumu, çok büyük tehlike oluşturan bir davranış biçimi" ifadelerini kullandı.
PYD'ye verilen desteğin Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından da ciddi bir tehdit unsuru olduğunu söyleyen Akbal "Şam ile Suriye'nin kuzeyi arasındaki ilişki, Baba Esad döneminden itibaren Suriye'nin kuzeyinde siyasi muhalif bir yapı olarak ortaya çıkan ve bilahare de belli bir miktar silahlı terör örgütüne dönüşen ancak o dönem Suriye'nin bölücü terör örgütü PKK'ya verdiği destek sebebiyle de belli ölçüde görmezden gelinen bir oluşumun varlığı ışığında anlaşılabilir. Ancak gelinen noktada Şam'ın Suriye'nin kuzeyindeki ayrılıkçı bir yapıya sıcak bakması mümkün değil" dedi ve şöyle devam etti:
"Şu an Türkiye ve Suriye'yi birleştiren bir nokta var; o da PYD. Ancak Türkiye'nin yakın zamana kadar sürdürdüğü ‘Esad gitmeli' açıklamaları, Türkiye ve Suriye'nin bir anlaşma dönemi geçirmesi ve bunun akabinde hareket edebilecekleri öngörüsünü ortaya koyuyor. Bu minvalden bakıldığında da PYD her ne kadar Suriye'nin toprak bütünlüğü için bir tehdit oluştursa ve Türkiye'yle Şam'ın aynı anda ortak düşmanı olsa da; iki ülkenin birlikte hareketinin revize edilmesinin gereği dolayısıyla bu sorun şu an çözüme ulaşacak noktada değil. Burada da gözleri Rusya Federasyonu'na çeviriyor ve moderatör olarak Rusya Federasyonu görüyoruz. Rusya, hem Türkiye hem de Şam'la ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda; her iki ülkenin de PYD hassasiyeti dolayısıyla bir durum düzeltmesi yapma ihtimali en kuvvetli ülke."
Türkiye ve Suriye'nin iş birliğinin çözüm için zorunlu olduğuna değinen Akbal "Malumunuz, hem Suriye Devlet Başkanı Esad hem de akabinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin'le görüştü. 3 Haziran 2016'da ‘Arka kapı diplomasisi' başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Daha o zaman, Rusya-Türkiye ilişkilerinin yumuşamasıyla birlikte Şam ve Ankara'nın ılımlılaşma dönemine girdiğini ve gelecekte (ki orada bahsedilen gelecek, bugün) bu ilişkilerdeki yumuşamanın daha da somutlaşacağını söylemiştim. Aynen de dediğim gibi oldu. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan da Esad'la ilgili soru üzerine ‘siyasette bütün kapılar açıktır' ifadesi de teyit etti" dedi.
Türkiye'nin Şam'ı tedirgin edecek bir politika izlemekten uzak durması koşuluyla Rusya'nın ABD'nin Suriye'deki girişimini çevreleyerek Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasında etkin rol oynayabileceğini ifade eden Akbal şu sözlere yer verdi:
"15 yıl önce aynı şeyi söylemek zor olsa da; bugün Rusya ABD karşısında dengeleyici bir unsur ve küresel bir güç. Rusya'nın bu noktaya gelmesinde de şüphesiz Suriye'deki askeri operasyonları ve diplomasi etkili. Eğer Suriye ve Türkiye iş birliği içerisinde olursa; Rusya da PYD üzerinde baskı sağlayabilir ve ABD'nin de Suriye'deki girişimi çevreleyerek bu girişimi zaman içinde tamamen ortadan kaldırabilir. Tabii bu uzun ve sabır isteyen bir süreç. Üstelik bunun olabilmesi için Türkiye'ye önemli rol düşüyor. Ankara'nın Suriye politikasında şu an yapmakta olduğu gibi ‘Esad gitmeli' söylemlerinden uzak durmaya devam etmesi, dış politikayı iç politika malzeme olarak kullanmaması ve Şam'ı tedirgin edecek her tür Osmanlıcı bakış açısından uzak durması gerek. Zira eğer Türkiye böyle yapmazsa; Şam, PYD de dahil başka odaklarla iş birliğine gider ve bu da Türkiye'nin aleyhine bir süreç başlatır."
Konuyu Sputnik'e değerlendiren bir diğer isim ise Çağdaş Strateji Araştırma Merkezi Başkanı Seymur Suleymanov oldu. ABD'nin Suriye projesini hayat geçirme ve ülkeyi üçe bölme hedefinden vazgeçmediğini ifade eden Suleymanov "Suriye'nin üçe bölünmesi, komşu ülkeler için oyun ve rekabet sahası açacak olsa da felaketle sonuçlanacaktır" dedi. ABD'nin Ortadoğu için planlarının istediği gibi gitmediğine ancak buna rağmen bölgede çekilmemekte ısrar ettiğine işaret eden Suleymanov şu ifadeleri kullandı:
"Yıllar önce Suriye'ye ABD ile birlikte giren Türkiye bugün Suriye'den Rusya ve İran'la çıkıyor. Şu manzara ABD"yi kudurtuyor. Rusya Ortadoğu'yu tamir etmek istiyor ki, ABD"nin karşısında direniş göstersin. Bakın Moskova Suriye'yi güçlendirmek istiyor ancak ABD engel çıkarıyor. ABD ne Suriye'nin, ne de herhangi bir Avrupa ülkesinin toprak egemenliğine saygı duymuyor. Eğer Amerika, Ortadoğu'dan çekilmezse; bölgelerde hep kan akacaktır. Türkiye bunu yavaş yavaş görmeye başlıyor. Amerika'nın elin zayıflatmak, Ortadoğu'yu güçlendirmek demektir."