Peki gerçekten bu mutabakat Zakheim'in iddia ettiği gibi geçici ve bağlamsal mı; yoksa ABD'nin YPG'ye verdiği ağır silah desteği, Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişiminin sorumlusu olarak gördüğü Fethullah Gülen'in iade süreci ve Rıza Sarraf davasındaki çözümsüz görünen ihtilaflar, ABD'nin bölgesel entegrasyonu etkileyen bir değişken bile olamayacağına mı işaret ediyor?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın ABD'nin New York kentinde gerçekleştirecekleri görüşme öncesi Rusya'nın öncülüğündeki Avrasya bloku, Türkiye ve ABD'nin rolü çerçevesinde bölgesel gelişmeleri ve ikili ilişkileri Sputnik'e değerlendiren Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı eski Müdürü ve Ekonomist Bartu Soral'a göre Türkiye'nin bölge ülkeleriyle uzun vadeli stratejik ortaklığa adım atması öncelikle kendi açısından isabetli olacak:
"Astana'daki görüşmeler, bölge ülkeleri olan Rusya, İran ve Türkiye'nin bölgede bir hakimiyet kurma ve söz sahibi olma pozisyonuna geldiğini ortaya koyuyor. Bu görüşmelerin Astana'da yapılıyor olmasının bile başlı başına bir önemi var. Bu bizim hep söyleyedurduğumuz Avrasya Birliği'nin önemine işaret ediyor."
ABD ve İsrail iş birliğine karşı bölge ülkelerinin iş birliğinin hayati derecede önemli olduğuna işaret eden Soral "İsrail ve ABD, bölgenin mevcut haritalarının parçalanmasını, buradan bir Kürdistan yani kendilerinin kontrolünde ikinci bir İsrail doğmasını istiyor. Fiili duruma bakıldığında, 1991'den beri 36'ncı paralelde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı olmadan ABD tarafından işgali yavaş yavaş bir Kürdistan embriyosunun doğurulması yani Kürdistan kurulması için çaba sarf ediliyor. Ama artık Rusya ve Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri buna itiraz ediyor" dedi.
Bölge üzerinde güç savaşının devam ettiğine işaret den Soral "Türkiye Cumhuriyeti, umuyorum ki, bölgenin toprak bütünlüğünün ve mevcut sınırların korunması noktasında hassasiyet gösterir. Şayet Türkiye, ABD'yle bir paylaşım savaşına girip bölge güçlerinden faydalanarak bir rol kapmaya çalışırsa büyük hata yapar. Çünkü bu tipik bir emperyalist tutumdur. Ve Türkiye, emperyalizm zeminine değil emperyalizmle mücadele temelinde kurulmuş bir ülkedir" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin bölge ülkenin haritalarının değişmemesi, bağımsızlıklarına halel gelmemesine odaklı bir politika izlemesi gerektiğini söyleyen Soral "Astana görüşmeleri sonrasındaki açıklamalar, bu hususta bir fikir birliği olduğuna işaret ediyor. Tam bu noktada önemli olan Türkiye'nin ikili oynamaması. Artık Türkiye, 1991'de işlevini tamamen kaybeden NATO'dan bir fayda görüp görmediğini; PKK'ya verilen silahların NATO üyesi devletlerden gelip gelmediğini sorgulaması ve kendi çıkarlarına uygun bir politika takip etmesi şart" diye konuştu.
Türkiye'nin terörle mücadele stratejisinin Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlaması gerektiğini ifade eden Soral "Ancak ben Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Trump karşısında bu kararlılığı göstereceğini sanmıyorum. ABD'nin halen Türkiye'de üssünü olması, IKBY referandumunda Türkiye'nin gerekli kozlarını oynamaması ve daha üç yıl önce Türkiye'de (IKBY Başkanı Mesud) Barzani'nin ‘Türkiye seninle gurur duyuyor' şeklinde alkışlanmış olması bana bunları düşündürüyor" dedi ve ekledi.
"Kısacası, Türkiye, ABD ve İsrail'e henüz tam anlamıyla cephe almadı. İsrail ve ABD'nin Kürdistan planının Türkiye'nin güvenliği ve toprak bütünlüğünü ne denli etkileyeceğini anladıktan sonra Türkiye bu iki ülkeye tam anlamıyla cephe alacak ve onlara yönelik tutumunu sertleştirecek."