‘BOZDAĞ, BAŞBAKANLIK ARŞİVLERİNE GİRİP DÖNEMİN BAŞBAKANINA VERDİĞİM MEKTUBA BAKSIN'
"Şunu söyleyeyim, Başbakanlık arşivlerine girsin. Başbakanlık arşivlerinde benim dönemin başbakanına verdiğim bir mektup var, 'Terör nasıl çözülür' diye. Gittim, kendim bizzat AK Parti Genel Merkezi'nde dönemin başbakanına takdim ettim. Dedim ki terör ancak böyle çözülür.
Orada şunu söyledim, 'Terör örgütüyle masaya oturmayacaksınız. Terör örgütüyle masaya oturursanız bu sorunu çözemezsiniz. Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, Türkiye Cumhuriyeti'nin bürokrasisini terör örgütüyle muhatap kılmayın.' dedim."
"Nasıl çözersiniz?" sorusuna ise Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Önce zemin. Nerede çözülecek bu? Zemin neresi? Meclis'te. Niçin Meclis'te? Milli irade orada. Oraya bütün milletvekilleri vatandaşların oylarıyla geldi mi? Geldi. Oturup, orada çözeceğiz. Birlikte çözeceğiz, neyi, nasıl yapacağımızı… Böyle kapalı kapılar ardında gizli kapaklı işlerle de bu iş olmaz. Devletin duyarlı organları belki o tür görüşmeler yapabilirler ama sorunu çözmenin temel yeri, adresi TBMM'dir. Orada çözmemiz lazım.
15 yılda çözemediler, hala koşturuyor, ediyorlar. Şehitlerimiz geldi, gazilerimiz var. Ben gayet açık ve net söylüyorum, 4 yıl içinde çözmezsem, bakın '5 yıl' da demiyorum. Normalde 5 yıl şimdi. 4 yıl içinde çözmezsem siyaseti bırakacağım. Bakın, ben bir bedel ödemeyi göze alıyorum."
‘15 YILDIR KOLTUKLARINDA OTURUYORLAR, 'ÇÖZMEZSEM GİDECEĞİM' DEMİYORLAR'
Terörü bitireceğini dile getiren CHP lideri, "Onlar 15 yılda çözemediler ama koltuklarında oturuyorlar. 'Çözmezsem gideceğim' demiyorlar" vurgusunu yaptı.
Kılıçdaroğlu ayrıca, "Ben aynı şeyi yurt için de söylüyorum. Bu ülkede yurt sorununu bir yıl içinde çözmezsem siyaseti bırakırım. 15 yılda çözmediler, bir yıl içinde çözmezsem giderim" ifadelerini kullandı.
Öte yandan CHP lideri Kılıçdaroğlu, ABD'de tutuklu bulunan Rıza Sarraf'ın dahil olduğu davaya eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın da sanık olarak eklenmesine ilişkin ise şunları kaydetti:
"Birleşmiş Milletler (BM) Güvelik Konseyi İran'a ambargo kararı aldı. BM üyesi bütün ülkeler buna uymak zorundalar. Öyle anlaşılıyor ki bu ambargo deliniyor. Türkiye bu ambargoya uymuyor. Kim söylüyor bunu? Bu ülkenin iktidar partisin Genel Başkanı söylüyor 'Biz ambargo uygulamadık.' diyor. İtiraf ediyor bunu. Bu çok tehlikeli bir cümle. Şimdi, İran'a ambargoyu delmek için yasa dışı işlemlere başvuruyorsunuz. Kim üzerinden? Rıza Sarraf üzerinden.
Bunu aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin duyarlı kurumları biliyor. MİT, MASAK… Devletin derinliklerini bilen, ülkenin bekası için çalışan kurumlar bunun farkında aslında. Hükümeti uyarıyorlar bu konuda. MASAK raporları ve MİT'in raporları var.
Neden bu insanlar Türkiye'de yargılanmadı. Buradan çıkmak çok zor. Nasıl çıkacağız kimse bilmiyor. ABD'de tutuklu bulunan bu kişilerin itirafçı olmaları halinde olay çok daha farklı bir mecranın içine sürüklenecek. Türk bankaları da var. Olabildiğince dikkatli izliyoruz. Samimiyetle söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanının başka ülkede yargılanması bizi üzüyor. Bu doğru değil. Buna ortam hazırlayan hükümetin çıkıp bu milletten özür dilemesi lazım."
CHP lideri, Almanya'nın Türkiye'ye silah ihracatının durdurduğu haberleri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya'dan S-400 alınacağına ilişkin ifadelerini de değerlendirdi.
Kılıçdaroğlu, Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'in "Aslında NATO müttefikimize silah sevk etme yükümlülüğümüz bulunuyor. Ancak Türkiye'ye silah sevkiyatını neredeyse tamamen durdurduk" ve Erdoğan'ın "Rusya'dan S-400'ü alıyoruz, kararlıyız, kaporasını bile verdik" yönünde açıklamaları var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Şimdi bir ülkenin silah sistemleri arasında uyum olması lazım. Birbirini tamamlayan sistemler olması lazım. Değişik ülkelerden farklı silahlar alırsanız bu gelecek açısından olumlu sonuçlar doğurmaz. S-400 füzelerine hangi gerekçelerle ihtiyaç duyulmuş bakmak lazım ama burada Türkiye'nin şu talebini de doğru kabul etmemiz lazım. Türkiye'nin bu tür savunma sistemlerine ihtiyacı var, NATO'nun bunları şu veya bu şekilde karşılaması lazım. Almanya'nın açıklaması doğru değil. Bizim ihtiyacımız var.
Duyarlı bir bölgedeyiz, bu bölgede kendi güvenliğimizi, kendi savunma sistemimizi inşa etmek zorundayız. Dolayısıyla bu tür bir ambargoyu doğru bulmuyoruz. Türkiye'nin yeni arayışlara girmesi, bir anlamda NATO'nun Türkiye'ye çifte standart uygulamasından kaynaklanıyor."
Bu arada Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, CHP açısından çok şeyin değiştiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Şunu rahatlıkla iddia edebilirim son 10 yılda en büyük değişimi yaşayan parti CHP'dir. 10 yıl öncesine bakın, CHP Doğu, Güneydoğu'ya gidemezdi. Şimdi her tarafına gidiyoruz. Her kahveye girme imkanımız var, giriyoruz. Her köye gidiyoruz, her ile, ilçeye gidiyoruz. Her yerde konuşuyoruz, halkın sorunlarını dinliyoruz ve sorunlara çözüm üretiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nde hangi sorun varsa, o sorunun çözümünü en sağlıklı şekilde ortaya koyan parti CHP'dir.
Sorun nedir? Bunu yeteri kadar vatandaşlara anlatamıyoruz. Neden anlatamıyoruz? Biz bunları söylüyoruz da sanki ağzıma bant çektik değil. Medya büyük ölçüde iktidar partisinin kontrolünde, biz bir şey söylüyoruz bir iki kanal veriyor veya işte bir şey söylüyorum birkaç saniye ayıp olmasın diye veriliyor. Ama onlar bir şey söylediği zaman günün 24 saatinde yayınlanıyor. Dolayısıyla bizim böyle bir sıkıntımız var."
Kılıçdaroğlu'na programda Meral Akşener'in yeni parti kurma hazırlığında olmasına ilişkin değerlendirmesi de soruldu.
"Meral Hanım bakanlık yapmış, siyasette uzun yıllar hizmet vermiş birisi. Dolayısıyla diğer siyasi partilerin liderlerine nasıl saygı gösteriyorsak, Meral Hanım'a da saygı gösteriyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, "İktidar partisinde Akşener'e FETÖ'cü diyorlar. FETÖ'cü olabilir mi sizce?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:
"FETÖ'cüyü sağda solda iktidarın aramasına gerek yok ki kendileri FETÖ'cü zaten. Hükümet. Devleti FETÖ'ye teslim eden kimdi? Aynı menzile yürüyenler kimdi? Bunlar değil miydi? 'Ne istediniz de vermedik' diyenler bunlar değil miydi? FETÖ'cüyü başka bir yerde aramaya gerek yok ki kendileri zaten.
Sırtı kalın olanlar, iktidara yakın olanlar, parası pulu olan bütün FETÖ'cüler dışarıda, gariban olanların tamamı hepsi içeride. Bu mudur FETÖ'yle, FETÖ'cülükle mücadele etmek? Geçenlerde birisi açıklıyor işte Kayseri'den. Ne kadar sırtı kalın varsa, gitmiş bir milletvekili, hepsini dışarı çıkarmış, garibanlar hepsi içeride. Dolayısıyla şunu veya bunu FETÖ'cülükle suçlamanın hiçbir mantığı yok. Yakalarsınız, varsa FETÖ ile bir ilişkisi adliyeye teslim edersiniz. Yargı bakar."
Geçmişte kendilerinin de Ergenekon ile suçlandığını, sonrasında ise bunun kumpas olduğunun ortaya çıktığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "AK Parti'ye oy veren bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Bu kadar büyük adaletsizliklerin altına imza atan, 'Ben o davaların savcısıyım' diyen kişiye hesap sormak bir insanlık görevi değil midir? Nasıl oldu da siz o davaların savcısı oldunuz?" ifadelerini kullandı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ'ın dün Bakanlar Kurulu'ndan sonra yaptığı "Biz ne yapsak karşı çıkıyorlar" açıklamasının hatırlatılarak, "Her şeye karşı mı çıkıyorsunuz?" diye sorulması üzerine de şunları söyledi:
"Tam aksine şu anda her şeye karşı çıkan bir kişi var, o da Sayın Erdoğan. Kendi partisine bile karşı çıkıyor. Kendi partisinin il başkanlarına, ilçe başkanlarına bile karşı çıkıyor, muhalefet ediyor. Biz doğru yapılan her şeye 'evet' diyorduk. Mesela 'şu yanlıştır' dediğimiz zaman mutlaka gerekçesini söylüyorduk."
CHP lideri, programda oğlu Kerem Kılıçdaroğlu'nun yarın askere gidecek olmasına dair bir soruyu da yanıtladı.
"Siz de bir babasınız, yarın oğlunuz Sivas'a askere gidiyor. Hislerinizi alabilir miyim?" sorusuna Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi: "Çocuğuma paralı askerlik yaptırtabilirdim. Yani bedelini ödeyerek askere göndermeyebilirdim. Ama ben eğer bu ülkede siyaset yapıyorsam, teröre karşı duruyorsam, garibanın çocuğu nasıl askere gidiyorsa benim oğlum da askere gitmeli. Yarın Sivas'a gidecek, vatani görevini yapacak, inşallah huzur içinde evine dönecek."